Yenigün Gazetesi Çocukistan’ı Sunar

“Acaba nereden başlamalıyız?” “Öncelikle aklına düşman olabileceğini düşündüğün ajanları getir.” “Ayşe veya Mahir düşman olabilir gibi geliyor.” “İkisinin de rütbesi bizden büyük.” “Hemen onlara bazı sorgu sualler etmemiz lazım.” Osman hemen odasına gider. Ve birkaç dakika sonra geri döner. “Bu ne?” “Röportaj soruları… Sen dedin ya sorgu sual etmeliyiz diye.” “Ben o anlamda söylemedim. Hem zaten tüm sorular ‘Sen düşman mısın?’ şeklinde olmuş. Onları fark ettirmeden düşman olduklarına ikna etmemiz lazım.” “Tamam şimdi anladım.” Ve bu iki kafadar hemen Mahir’in odasına giderler.

“Mahir sana birkaç soru sorabilir miyiz?” “Tabi ki buyurun lütfen.” “Sen…” Son anda Serhat, Osman’ın ağzını eliyle kapatmasaydı tüm plan mahvolacaktı. “Haluk diye bir çocuğu tanıyor musun?” “Hayır tanımıyorum.” “Peki, düşmanlarımız hakkında bildiğin birkaç şey var mı?” “Ben neden bu rütbedeyim sanıyorsunuz. Çünkü tüm tuzaklarını ben bozdum. Ama şimdi hatırladım. Bir keresinde Haluk diye bir çocuğun tuzaklarını bozmuştum. Bana, yine görüşeceğiz demişti.” “Eyvallah Mahir, eyvallah.” Ve bu iki kafadar dışarı çıkarlar. “Ayşe’nin evi biraz uzakta konuşa konuşa gidelim istersen.” “Olur.”

Ayşe’nin evine vardıklarında çoktan bugünkü hikâye bitmişti. Peki, kim bu Haluk? Yeni yönetici kim olacak. Yarın devam edeceğiz.

Yenigün Gazetesi Çocukistan’ı Sundu