Çocuklar, anne babaya ikram edilen ilahi emanetlerdir. İslam fıtratı üzere anne babaya teslim edilen çocukların saf ve berrak kalpleri temiz bir toprak misali işlenmeye hazır, ham bir cevherdir. Onun diken veya gül olması, acı veya tatlı meyve vermesi, üzerine atılan tohumların keyfiyetine bağlıdır. Nitekim hadisi şerifte şöyle buyrulur: “Doğan her çocuk (İslam) fıtratı üzere, saf ve tertemiz doğar. Sonra anne babası onu Yahudi, Hıristiyan veya Mecusi yapar.” (Buhari, Cenaiz, 80; Müslim, Kader, 22, 23; Ahmed, II, 253) İmam Gazali Hazretleri de şöyle buyurur: “İnsan, bal mumu gibidir. Terbiye ile ona müsbet veya menfi istenilen şekil verilebilir.” Yine bir hadisi şeriflerinde Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanlar, altın ve gümüş madenleri gibidir.” (Buhari, Enbiya, 2) buyurmak suretiyle bir nevi insanoğlunu, fıtraten işlenmeye müsait, muhtelif kırattaki cevherlere benzetmiştir. Böylece onlardaki kabiliyetlerin farklılığına, kimilerinin talim ve terbiye neticesinde, yani işlenmekle daha da gelişeceklerine işaret etmiştir.

Mazisi itibarıyla cahiliye insanı olan Ashabı Kiramın, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in nebevi terbiyesi neticesinde, kalpleri merhamet, marifet ve muhabbetle dolu Asrı Saadet insanları haine gelmesi, bunun en mükemmel misalidir. Diğer taraftan Cenabı Hak da müminlere şöyle emir buyurmuştur: Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. (et-Tahrim, 6) Bu sebeple anne babanın en mühim vazifesi, kendilerine İslam fıtratı üzere teslim edilen evlatlarını hayırla donatmak ve onları hayırlı bir nesil olarak yetiştirmektir. Hayırlı evlada sahip olmak, hem dünyada hem ahirette huzur ve saadet vesilesidir. Bu talim ve terbiyenin verilebileceği en hayırlı iklim de aile ortamıdır. Ailede en mühim vazife ise anneye aittir. Bir anne yüreği ve kucağı, çocuk terbiyesinin yapıldığı muhteşem bir dershanedir. Annelerin bu vasfı sebebiyle; Anne bir mekteptir” denilmiştir. Zira küçük yaştaki çocuğa söylenen her kelime, onun şahsiyetini inşa eden bir tuğla mesabesindedir. Şefkatin menbaı olan annelerden güzel bir terbiye alan evlatlar hayatları boyunca daha az hata yaparlar. Başarısızlık ve felaketlere rağmen, hayata karşı ümit ve itimatlarını sonuna kadar muhafaza edebilen kimseler de daha çok saliha bir anne tarafından yetiştirilen kimselerdir. Bu sebeple maneviyatı yüksek saliha anneler var oldukça, dünya daha huzurlu olur. Çünkü toplumlar, ayeti kerimede buyrulduğu üzere, takva sahibi nesiller ile müzeyyen hale geldiğinde gerçek saadete kavuşur. Diğer bir ifadeyle çocuk, hakka ve hayra yönelmenin icaplarını ilk olarak aile müessesesinde öğrenir. Sonra buna toplumdaki diğer tesirler eklenir. Lakin aileden aldığı tesir, temeldir. Bu yüzden anne babanın, evladını güzel bir şekilde yetiştirmesi, yani hayır hasenat ile donatması, kendileri için bir ahiret mesuliyetidir. Bu, aynı zamanda evladın ana babası üzerindeki en mühim hakkıdır. Bu bakımdan ebeveynin, çocuklarının terbiyesi hususunda büyük bir titizlik, itina ve hassasiyet göstermeleri icap eder. Çocuk yetiştirme konusunda anne ve babanın bilhassa dikkat etmesi gereken başlıca hususlar şunlardır:

Çocuğa ruhaniyet telkin edecek güzel bir isim konulmalıdır. Zira isim müsemmayı çeker. Feyizli bir ortamda inkişaf etmeleri için, yedirilen lokmaların helalliğine dikkat edilmelidir. Çocuklarda taklit meyli hakim olduğu için onlara örnek olacak bir davranış güzelliği sergilenmelidir. Zira örnek olmak kadar tesir edici bir şey yoktur. Hak dostlarının irşadı da bu hakikat dolayısıyla sözden ziyade hal ile örnek olmak suretiyledir. Ayrıca yapılan iyilik ve kötülüklerin her biri, bir benzerini meydana getirir. Mesela anne babalarının devamlı münakaşa ve kavga ettiği ortamlarda büyüyen çocuklar huysuzlaşıp hırçınlaşırlar. Çocukların davranışları daima kontrol edilip göz önünde yapamadıkları kabahatleri gizli ve tenha yerlerde işlemelerine meydan verilmemelidir. Zira bu durumda karakterleri zaafa uğrar, iki yüzlü olurlar. Bu halin ilk tezahürleri de yalan ve riyadır. Cenabı Hak, Kuranı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: (Ey Musa! Sevilmen) ve Ben’im nezaretimde yetiştirilmen için sana kendimden bir muhabbet verdim. (Taha, 39) Ayetten açıkça anlaşıldığı üzere yavrularımızı muhabbet ve merhametle terbiye ederek maddi ve manevi tehlikelerden muhafaza etmemiz gerekmektedir. Bunu da baskı ve zor kullanarak değil, sevginin sıcaklığı ile yapmalı, onlar için bir sevgi ortamı tesis etmeliyiz. Dolayısıyla evlatlarımızı hiçbir zaman ihmal etmeden daima tatlı bir ilgi, kontrol ve muhafazamız altında yetiştirmeli, gözümüzü üzerlerinden ayırmamalıyız. Unutmamalıyız ki, maddi meslek sahiplerinin hüneri, bilgi ve zihni kabiliyetleri ölçüsünde bir netice verir. Kalbe tesir eden bir eğitim ise, eğitimcinin zihnî bilgisine ilaveten gönlünün de zenginliği nispetinde gerçekleşir. Çocukların güzel işleri takdir edilip mükafatlandırılmalı, hataları ise görmezden gelinmemelidir. Çünkü müspet davranışlar mükafat ile pekiştirilerek çocuğun şahsiyetinde kalıcı bir yer edinir. Buna mukabil, vaktinde ikaz edilmeyen kusurlar da tekrarlana tekrarlana şahsiyetin bir parçası haline gelir. Bu yüzden bilhassa kız çocuklarının küçük yaşlardaki kıyafet yanlışlıkları müsamaha ile karşılanmamalıdır. Zira insanın alıştığı şeyler, zamanla geri dönülemeyen tiryakilikler haline gelebilir. Sık sık ceza vererek çocuk arsız hale getirilmemelidir. Emir, yasak ve kaideler, çocukların kavrayabileceği bir şekilde, gerekçeleri de izah edilerek ikna edici bir şekilde telkin edilmelidir. Adabı muaşeret ve ahlak kaideleri öğretilmeli, bilhassa varlıklı aileler, çocuklarının, akranlarına kaba ve kibirli davranmalarına mani olmalıdırlar. Zira bunlar zamanla huy haline gelir. Onlara, tevazu telkin edilmeli, anlayacakları bir dil ile Kasas Suresi’ndeki “Karun” kıssası, Kehf Suresi’ndeki “iki bahçesi olan kimse”nin kıssası vb. anlatılmalıdır. Çocukların meşru sınırlar dahilinde çocukluklarını yaşamalarına imkan tanınmalıdır. Fakat ne fazla serbest bırakılmalı ne de haddinden fazla baskı yapılmalıdır. Hazreti Ömerin buyurduğu gibi; Şiddet göstermeksizin kuvvetli, zayıflık belirtmeksizin yumuşak olunmalıdır. Zira fazla serbestlik; nefsaniyeti azdırır, tembelliğe sebep olur. Fazla baskı da çocuğun ezik ve silik bir karakter sahibi olmasına sebebiyet verir. Bu yüzden ölçülü bir üslûp ile vakitlerini faziletli birer insan olmalarına vesile olacak davranışlarla doldurmaya gayret edilmelidir. Kendilerine Cenabı Hakk’ın nimetleri hatırlatılıp hamt ve şükre alıştırılmalıdır. Peygamber Efendimizin hayatından misaller verilerek, iç alemlerinin Peygamber muhabbeti ile yoğrulmasına gayret edilmelidir. Daha küçük yaşlarında iken ibadet ve hizmete alıştırılmalı, ibadet mesuliyeti ve hizmetin ehemmiyeti telkin edilmelidir. Unutulmamalıdır ki; asil bir nesil yetiştirmek, insanlık muktezası olan ulvi bir duygudur. Evlatların yetiştirilmesi hususunda çekilen mihnet ve meşakkatler, günahların affına vesile olur. Çocukların iyi terbiye edilmesi hususunda Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Hiçbir baba, çocuğuna güzel ahlaktan daha hayırlı bir miras bırakmamıştır.” (Tirmizi, Birr, 33/1952) Bu bakımdan çocuklarımızı bir ibadet vecdiyle yetiştirmeliyiz. Onların terbiyeleri hususunda hiçbir gayret ve himmeti esirgememeliyiz. Cenabı Hak Kuranı Kerim’de: “Ailene namaz kılmayı emret, kendin de ona sabırla devam et!..” (Taha, 132) buyurmaktadır. Ayeti kerime muktezasınca, çocuklarımıza kulluk şuuru kazandırmalı ve onları ibadete alıştırmalıyız. Yine çocuklarımızı havailikten, haşarılıktan, lüzumsuz gezintilerden, eve geç gelmelerden, kötü arkadaşlardan, velhasıl manevi dünyalarını zaafa uğratacak her türlü menfilikten korumalıyız. Yavrularımız arasında adalete riayet edip hasetleşmelerine meydan vermemeliyiz. Vakitleri geldiğinde imkanlar müsait olduğu takdirde onları evlendirmeliyiz.