Yaşlı dünyanın umudu, geleceğin teminatı çocuklarımızı iyi yetiştirmek öncelikli ve temel vazifelerimizdendir. Peki, iyi yetiştirme kavramının içini nasıl dolduralım? Bu konuda hepimizin başa tutturduğu bir önceliği var. Kimimiz kendi ana babasından aldığı terbiyeyi çocuğuna tatbik etmenin en doğru yol olduğunu savunurken (galiba risksiz ve emin bir yol gibi görünmesinden dolayı), kimimiz yeni ve modern yöntemlerin daha elverişli sonuçlar doğuracağı görüşünü benimsiyor. Bazısı ise “ben yapamadım çocuğum yapsın”,” ben göremedim çocuğum görsün” mantığıyla kendi yetiştirilme tarzının tam tersi bir yol izlemeyi yeğliyor. Bu tartışma profesyonel çevrelerin gündemini ve yurdum insanının zihnini daha uzun yıllar meşgul etmeye devam edecek gibi görünüyor. 

Tartışma devam ededursun; konunun uzmanlarından şehrimizin yetiştirdiği emekli Öğretim Üyesi ve Pedagog İshak Orhan, geçtiğimiz günlerde Selçuklu İlçesine bağlı Buhara semtinde bulunan Süleyman Çelebi Ortaokulu’nda öğrenci velileriyle faydalı bir söyleşi gerçekleştirdi. Söyleşide Çocuk eğitimi ve ahlaki gelişiminde anne babanın rolü konusu ele alındı. Konuyla ilgili meslek hayatı boyunca edindiği deneyimlerden ve birebir görüşmeler sırasında sorunlu anne baba ve çocuk ilişkilerinden bahseden Orhan,  katılımcılara oldukça faydalı bilgiler verdi. İşte bunlardan akıllarda kalan birkaçı;

Pedagog İshak Orhan, sözlerinin başında benim de çok önemsediğim çözüme odaklanma konusuna vurgu yaptı. Anne babaların bir sorunla karşılaştıklarında sorun değil çözüm odaklı davranmasının; duygusal davranmayarak aklını kullanmasının hem mevcut sorunun çözümünde hem de çocuğa model olmada ne denli önemli olduğunun altını çizdi. Bu konuyla ilgili üç insan tipinden bahsederek bunları akıllı, daha akıllı ve aciz insan olarak sıralayan Orhan, akıllı insanların sorunla karşılaştıklarında çözüme odaklandıklarını ve öğrenmeye her zaman açık olduklarını söyledi. Daha akıllı insanların bir sorun çıkmadan önce önlem aldığını, böylece çözüm bulmakla vakit harcamadığını ancak yazık ki bu insanların sayıca diğerlerinin oldukça altında olduğunu belirtti. Dünyada durum nasıldır bilinmez ama ülkemizde sayıca en fazla üçüncü türün yani aciz insanın bulunduğunun altını çizen Orhan, aciz insanların bir sorunla karşılaştıklarında ağlayıp sızladığını ve durmadan şikâyet ettiğini sözlerine ekledi.

Söyleşinin ilerleyen bölümünde konuşmacı, çocuk eğitimi ve iletişimle ilgili önemli konulara değindi. İşte size not aldığım birkaç madde: 

  *Anne baba çocuğuyla eşit derecede ilgilenmeli, ihtiyacı olduğunda onu sessizce dinlemelidir. 

  *Söz dinlemeyen çocuk yoktur, söz dinletemeyen ebeveyn vardır. 

  *Değişmeyen yalnızca ölüler ve delilerdir. 

  *Anneler çocuğu asla babalarına şikâyet etmemelidir zira bu, anneyi aciz babayı ise güçlü gösterdiği gibi çocuğun güçlüyü model almasına yol açabilir. 

  *Çocuklar hiçbir şeyi kasıtlı yapmaz dolayısıyla yaptıkları hataları ‘yapma’ diyerek pekiştirmemelidir. Mesela, kardeşine vurma, yalan söyleme nevinden tembihler zıt pekiştireç görevi görerek çocuğun bu davranışı alışkanlık haline getirmesine neden olur.

  * Çocukların internet ortamını ve telefon, tablet, bilgisayar kullanımını kontrol etmeli, sınırlar koymalıdır. Sınır koyulmazsa tıpkı sigara alkol ve uyuşturucu maddeler gibi bağımlılık oluşur. Mesela günde bir saatten fazla internette veya telefon, tablet, bilgisayar başında vakit geçiren çocuk bağımlı olma yolunda demektir.

  *Eşyalarını toplamayan çocuğa önce görev ve sorumlulukları net olarak belirtilmelidir. Görev bilinci çocukta davranışa dönüşünceye dek birlikte yapma yoluna gidilmeli, yapması gerekenleri asla onun yerine üstlenmemelidir.

Söyleşinin sonuna doğru sözü ergenliğe getiren Orhan, ergenlik öncesi çocuklarda ön beynin tam manasıyla gelişmediğinden onlara herhangi bir konuda söz verdirilmemesi gerektiğini zira tutmalarının pek de mümkün olmadığını belirtti. Ardından ergenlik döneminde çocukların arkadaşlık ilişkilerine son derece önem verdiğini, dolayısıyla anne babaların bu arkadaşlarla ilgili yeterli bilgiye sahip olmalarının önemine değindi. Çocukla konuşmanın, ona sorular sormanın arkadaşları ve gidişatı hakkında bilgi sahibi olmak adına hayati öneme sahip olduğunun altını çizen Orhan, çocuk istismarının her yaştan bütün çocukları tehdit ettiğini, bu veya benzer nedenlerden ötürü yakın akrabalar dâhil gece yatısına müsaade edilmemesi gerektiğini söyledi.

Programın sonunda dinleyicilerden gelen sorulara yer verildi. İşte size en çok merak edilenlerden biri: 

Ders çalışmayan çocuğa nasıl davranmalı? Bu soruya verilen cevap;  anne baba çocuğa sürekli ders çalış dememeli, ona uygun ortam hazırlamalıdır.  Bunun yanında okulu, öğretmeni ve dersi sevdirmeye çalışmalıdır. Çocuk ders çalışırken telefon, televizyon gibi aletleri kapatmalı kendisi dahi onlarla meşgul olmamalıdır. Kızarak, bağırarak, zorla yaptırılan ödev veya çalıştırılan ders çocukta sorun oluşturur.

Hayat galiba bitmeyen bir okul ve biz insanlar onun kadrolu öğrencileriyiz ne dersiniz? Bu yüzden olsa gerek Kadim Kitaptaki ilk öğreti ‘oku, insanlığın her çağda derdine derman olacak nitelikte. Onun içindir ki bizlere düşen okumayı yalnızca okul çocuklarının göreviymiş gibi algılamaktan vazgeçerek her yaşta araştırmaya, okumaya ve öğrenmeye açık olmak…