Bugünlerde çiftlikbank menkıbeleri dinliyoruz. Bu, ilk değil fakat maalesef son da olmayacak gibi görünüyor. 

Niye derseniz derim ki, sistem üretiyor böyle vakaları. 

Çiftlik bank ile alakalı tahlilimi yapmadan önce Selçuk Üniversitesinde kadim dost Doç. Dr. Mustafa Özgen hocamın gönderdiği bir “eşek” hikayesini takdim edeyim. Mustafa Hocama teşekkür ediyorum. 

Bu “eşek” hikayesiçiftlikbank meselesine “cuk” oturmuştur. 

Hikaye şöyledir; 

Küçük Ali, yaşlı bir çiftçiden 500 liraya eşek satın alır. Anlaşmaya göre çiftçi eşeği sabah verecektir. 

Sabah olur. Ama eşek ölmüştür. 

Yaşlı çiftçi Ali’ye;

─ Oğlum eşek dün gece öldü, paranı da yedim !der.

Küçük Ali, çiftçiye;

─ Ben eşeği yine de istiyorum, der.

Yaşlı çiftçi;

─ Ölü eşeği ne yapacaksın? diye sorar.

Ali;

─ Ölü olduğunu söylemeyeceğim, tombala düzenleyip satacağım, der.

Aradan bir ay geçer, yaşlı çiftçi Ali’ye rastlar ve sorar;

─ Eşeği ne yaptın?

Ali;

─ Eşeği tombalaya koydum, 10 liradan 500 kişiye bilet sattım. 5000 lira kazandım!.

Yaşlı çiftçi;

─ Peki, satılan eşeğin ölmüş olduğunu anlayınca ne yaptılar, bilet alanlar tepki göstermediler mi?

Ali;

─ Yok yaa… Sadece kazanan biraz parladı, ona da 10 lirasını iade ettim sevindi!

Küçük Ali büyür, eşeklerin sırtından para kazanmaya devam eder…

Bu ülkede ne Ali’ler Veli’ler biter, ne ölü eşekler, ne de kolay yoldan para kazanmaya çalışıp bunlara parasını kaptıranlar.

“Eşek” hikâyesi bu. 

Şimdi iktisat derslerinden iktisadın tarifini hatırlayalım; “En az emekle en yüksek faydayı sağlamak”. 

Çitflikbankta öyle olmuyor mu? Üç koyacak beş alacak. 

Bu kapitalizmin tarifi değil midir aynı zamanda. 

Meseleye başka bir boyuttan bakalım. Yine iktisatta “sonsuz ihtiyaçların mahdut imkânlarla karşılanması” şeklinde bir tarif vardır. 

İhtiyaçlar “sonsuz” olunca, bu ihtiyaçları karşılamak için başka kaynaklara ihtiyaç duyuluyor. 

Dikkat ediyor musunuz tarife; “ihtiyaçlar sonsuz” !!!

İhtiyaçlar sonsuz olunca bunun tatmini mümkün olur mu? 

Esasen mümkün değil fakat bir de kaynakların kıt olması meseleyi daha çıkmaz kılıyor. 

Öyleyse ne yapılmalı? 

Çiftlikbank ve benzerleri devreye girmeli. 

Bir koyup üç almalı. 

Kapitalizm sistemi böyle değil midir? 

Burada tashih edilmesi gereken husus şudur; İHTİYAÇLAR DEĞİL İHTİRASLAR SONSUZDUR”

İhtiyaçlar ile ihtiraslar birbirine karışırsa böyle olur. 

İhtirasların gemlenmesi nasıl olacak? 

İhtirası besleyen neyse ona dikkat edeceksin. 

İnsanın ihtiyacı olabilir fakat imkânlarla sınırlıdır. 

Yeri geldikçe ifade etmeye çalışırım; bizim memlekette egoların tatmini için her kes ve her şey devrededir. 

Reklamlar ihtiras pompalar. 

Yazılı ve görüntülü medya ihtiras pompalar. 

Diziler ihtiras pompalar. 

“Ben özgürüm” diyor. Adam alabildiğine “özgürmüş”. 

Halbuki medeni insan kurallarla kendisini mukayyet kılandır. 

“Ben özgürüm” ve” istediğim her şeyi ve istediğim yerde yaparım” diyenlerden geçilmiyor. 

Çiftlikbank “ben özgürüm” diyenlere ikazdır. 

Çiftlikbank “ihtirasım, hedefimdir” diyenlere bir selam çakmaktır. 

“Özgürlüğüm karakterimdir” diyenlerin kulakları çınlasın. 

Özgürlükçü ve ihtiraslı zihinler oldukça çiftlikler daima dolu olacaktır. 

BİZ ZİHİNLERİN DOLU OLMASINI İSTİYORUZ haraların değil. 

Biz gönüllerin dolu olmasını istiyoruz nefislerin değil. 

Biz ilim ve irfan yuvalarının dolu olmasını istiyoruz midelerin değil. 

Bizim tercihimiz medeniyettir.