“Berg-i semen, cenâh-ı kebûter, sehâb-ı ter...” gibi ben emsal saçı sakalı ağarmış neslin bile anlayamayacağı mısralar, hiçbir sözlükte bulamayacağınız tamlamalar içerse de, kanaatimce, Cenap Şahabettin'in “Kar” şiirinin üstüne kar şiiri yazılmamıştır Türk edebiyatında.

“Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş;
  Eşini gaib eyleyen bir kuş gibi kar
  Geçen eyyâm-ı nevbahârı arar...”

diye başlayan şiiri, arûz eğitimi almış bir ağızdan dinlerseniz, kelimelerin anlamlarını bilmeseniz bile ahengiyle ve musikisiyle etrafınızda (“ruhunuzda” mı demeliyim?) kar tanelerinin uçuştuğunu hissettirecektir size. 

***

Manastır'da 1870'de doğan Cenap Şahabettin babası Plevne'de şehit düşünce ailesiyle İstanbul'a geldi. Askeri Tıbbiye'yi bitirdikten sonra Paris'te cilt hastalıkları üzerine uzmanlık eğitimi aldı.

Meşhur, “Tıbbiyeden bazen doktor çıkar” sözü kendisine atfedilen Cenap Şahabettin'in pratik hekimliği hakkında bilgimiz yok. Ancak zamanın askeri sağlık teşkilatında çeşitli görevlerde bulunduğunu ve emekliye ayrıldığını, 1934'te geçirdiği beyin kanaması sonucu öldüğünü biliyoruz. 

***

Yukarıda “Kar” şiirinin övgüsünü yapsam da Cenap Şahabettin'in kütüphanemin hemen ulaşabileceğim kısmında bulundurarak sık sık müracaat ettiğim kitabı “Tiryaki Sözleri”dir. Eskilerde “vecize”, şimdilerde “özdeyiş” olarak adlandırılan, sözlüklerde “Bir düşünceyi, bir duyguyu, bir ilkeyi kısa ve kesin bir biçimde anlatan, genellikle kim tarafından söylendiği bilinen özlü söz” olarak anlamlandırılan cümlelerden oluşan bu kitabın ilk baskısı 1918'de yapılmış. Benim elimde Tercüman 1001 Temel Eser serisinden çıkan Dr. Orhan F. Köprülü ve Dr. Reyan Erben'in hazırladığı bir nüsha var. Bu nüshanın özelliği 1918'de basılan nüshadaki 361 söze ek olarak Cenap Şahabettin'in ailesinden Dr. Reyan Erben'e intikal eden cönk tarzında bir defterde bulunan sözlerin de ilavesiyle toplam 1830 söz içermesi. Gerek hazırlanmasında gerekse günümüz okuyucusunun sözleri anlaması için yapılan açıklamalarda yeterli özenin gösterilmediği bu nüshanın titizlikle gözden geçirilip notlarla zenginleştirilerek yeniden kitapevi raflarında yer alması sanat ve düşünce dünyamıza büyük bir katkı olacaktır.

***

Bir köşe yazısının sınırlarını zorlamadan kitabın ilk sayfalarından seçtiğim bazılarını sizinle paylaşayım bu sözlerin:

“Boş mide haykırır derler. Biz de ilave edelim: Dolu ağızların sesi çıkmaz.”

“En sevimsiz faaliyet başkasının pislediğini temizlemektir.”

“Karga ne kadar adını değiştirse sesinden tanınır.”

“Omurilik bazı adamlarda beyin yerini tutar.”

“Bazı adamlar başkasının hürriyetine mani olmadıkça kendini tamamiyle hür hissetmez.”

“İçinde yaşadığı zamanı beğenmemek aczin en yaygın şeklidir.”

“”Hakiki şükran dudaklardan çıkmadan evvel gözlerde okunur.”

“Tesadüfün yükselttiği adamlar hakikaten yüksek adamlardan daha yüksek görünürler.”

“Avâm yalanla avutanı hakikat ile korkutana tercih eder.”

“Çok sakladığımız yemek bizden ekşimek suretiyle intikam alır.”

“Vicdan yalan söylemez ama sık sık yanılır ve yanıltır.”

“İnat, iradenin eşekliğidir.”

“Gariptir, yükü çeken manda ses çıkarmaz da kağnı inler.”

“Hüküm, hükümdarın olsa da hak tebanındır; çünkü hükümdar her hakkını tebanın kuvvetinden alır.”

“Politika yarasa tabiatlidir: Çok aydınlıktan hoşlanmaz.”

“Her fert işine gelmeyen idareye istibdat isnat eder.”

“Kadın erkekten aslan yüreği içinde kuzu itaati ister.”

“Nezaket, ister iskarpin giysin ister çarık, bastığı yeri çamurlamaz.”

“Hülya ile yola çıkan menzile elleri boş girer.”

“Köhne fikirler paslanmış çivilere benzer: Söküp atmak çok güçtür.”

“Gariptir, ipeği yapan böcek değil de giyen kadın gururlanır.”

 ***

Bu dünya yapıp ettiklerimizin yankılanıp bize döneceği bir dağdır. (Mevlana)