Sessiz bir dalaşma… 

O kadar kemik varken, şu kalpten ne isterler hiç anlamıyorum. Alnımızda “dikkat kırılacak kalp var” mı yazılı?

Kan revan içinde bitirilen onca gecede, kırmaktan yorulmayanların yarattığı enkazı onarmakla geçti saatler… 

Sisli bir hava…

Sonbahar oluyorum. Sonrası ısınmayan havalar, boynunu büküp üzerindeki tüm ağırlığı yerlere saçan çırılçıplak ağaçlar… Oysa aşk Cemal Safi’nin müthiş örneklemesi gibi değil miydi?

“Sebep bazı Leyla bazı Şirindi,

Hatırım için yüce dağlar delindi,

Bilek gücüm Ferhat ile bilindi, 

Kuvvet benim, kudret benim, fer benim.*

İlâhimle Mevlâna’yı döndürdüm,

Yunusumla öfkeleri dindirdim,

Günahımla çok ocaklar söndürdüm,

Mevlâ’danım hâyır benim, şer benim.*

Benim için yaratıldı Muhammed,

Benim için yağdırıldı o rahmet,

Evliyanın sözündeki muhabbet,

Enbiyanın yüzündeki nur benim.*”

Kalemimde sensin, yüreğimden kelime kelime kâğıda serpilen sözcüklerim de… Can Canana teslim iken kalem lâl olsa ne hacet... Gözler önüne sermek yerine nefes nefes teneffüs etmek gerek. 

Zorlukların karşısında eğilmeyen bir kalkan, kurşun geçirmeyen bir yelek…

İçimde otoriter bir acı hükümdarlığını ilan etmekte…

Bana kızıyor, eleştiriyor ve kırıyor. Disipline sokuyor, çizgiler çiziyor, hata yapma lüksün yok dercesine… Kendi kendine yüreğime ceza veriyor, duygulara hapsediyor. Amacı beni korumak, hizaya getirmekmiş. Hadi be oradan!.. Kim inanır ki buna… Delilik yapmamdan korkuyor belli ki… 

Ama… Aşk zaten başlı başına bir delilik değil miydi?.. 

İnsanlar, zaman içinde bir kaplumbağa gibi yavaş yavaş ilerler. Bazen mutlulukların sunduğu sevinçlerle bütün sıkıntılarını unutup, bir kuş gibi umut kanatları ile havalara uçarlar. Ama her şeyin bir sonu vardır. O gün geldiğinde tüm hayatını bir güne sığmış vaziyette bulursun. Kelebek misali bir günün sonunda vuslata yolculuğa başlarsın.

Hayat, bir gün... Sabah, öğle, gece… Güneşin doğması ile doludizgin başlanır. Koşuşturmaların verdiği yorgunluk ile gün ortası tamamlanır. Gece geldiğinde ise yorgunluğun koynunda sonsuz bir rüyaya dalınır.

Hayat, aslında ne kadar da kısa ve anlamsız…Aşk ile…