Mart ayında ülkemize bela olan koronavirüs illeti son günlerde en yakınlarımıza kadar geldi.

Çok iyi bildiğimiz tanıdığımız, sevdiğimiz insanları bir bir koparmaya başladı bizden…

Lütfen dikkat!

Ben gencim, bana bir şey olmaz deme…

Sana olmazsa annene, babana, en sevdiklerine bulaşır.

Artık ciddiye alalım…

Daha kaç canı kaybetmemiz gerekiyor?

İnanmanız için…

Ciddiyet için…

Cahit Sıtkı Tarancı’nın ‘“Otuz Beş Yaş” şiiri içinde bulunduğumuz durumu en güzel anlatan şiirlerden…

Hadi paylaşayım. Okuyun ve ciddiye alalım: Maske, mesafe, temizlik…

Hadi Cahit Sıtkı Tarancı’ya kulak verelim:

Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.

Dante gibi ortasındayız ömrün.

Delikanlı çağımızdaki cevher,

Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,

Gözünün yaşına bakmadan gider.

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?

Benim mi Allahım bu çizgili yüz?

Ya gözler altındaki mor halkalar?

Neden böyle düşman görünürsünüz,

Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

Zamanla nasıl değişiyor insan!

Hangi resmime baksam ben değilim.

Nerde o günler, o şevk, o heyecan?

Bu güler yüzlü adam ben değilim;

Yalandır kaygısız olduğum yalan.

Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;

Hatırası bile yabancı gelir.

Hayata beraber başladığımız,

Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;

Gittikçe artıyor yalnızlığımız.

Gökyüzünün başka rengi de varmış!

Geç farkettim taşın sert olduğunu.

Su insanı boğar, ateş yakarmış!

Her doğan günün bir dert olduğunu,

İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!

Her yıl biraz daha benimsediğim.

Ne dönüp duruyor havada kuşlar?

Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?

Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?

Neylersin ölüm herkesin başında.

Uyudun uyanamadın olacak.

Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?

Bir namazlık saltanatın olacak,

Taht misali o musalla taşında.