Toplumların tarihsel derinliklerinde, ruhsal topraklarında insanlık adına çok önemli fikir tohumcukları saklıdır..
Bilimsel , sanatsal, edebi, inanç içerikli olan bu fikirler ; toplumların önemini, insanlık tarihindeki yerini, Medeni seviyesini diğer toplumları etkileme derecesini, insanlığı yönlendirme gücünü belirler..
Toplumlar bu değerleri içselleştirebildikleri oranda uygarlaşırlar, bünyelerinde büyütebildikleri oranda gelişirler, miras bırakabildikleri oranda tarih içerisinde yerlerini belirlerler.
Ülkemizin tarihinde de bu muhteşem değerlerin binlercesi, bazen yolumuzun üzerinde bazen kıyıda köşe bazen de , üzeri örtülmüş ilgisizlikten kaybolmak üzere iken , bir ustanın elinde yeniden can bulduğunu görürüz..
Aslında hepimizin bu değerlere sahip çıkması, anlaması ilgi göstermesi ile idrak etmesi ve toplumsal ve bireysel hazım kabiliyetimizle,uygulamaya geçirme düzeyimiz, toplumumuza gelişmişlik, uygarlık olarak yansıyacaktır..
Başta hepimizin ; inan,inanmayan herkesin çok iyi bildiği yüce kitabımız,Kuran-ı kerim'in ilk emri; "İkra' Bismi rabbikellezi Halak" Yani "Yaratan rabbinin adıyla oku" Belki de insanlık tarihinin en önemli emri, öğüdü. Bu öğüdü içselleştirebilsek, algılayabilsek insanlık Nur'una kavuşacak..Okuma yaşam biçimimiz olacak..
Şehrimizin, ülkemizin dünyanın en önemli zat-ı muhteremi Hz Mevlana'yı anlayabilsek, anladığımızı yaşamımıza yansıtabilsek, belki yaşam dünyada sevgi cennetine dönüşecek..
Caca Bey ,Kırşehir'de gök bilimleri medresesini kurdu, talebelerinden Ulug Beg Semerkant'ta astronomiyi geliştirdi, onun yolundan giden eserleri üzerine çalışan Takuyyiddin bin Maruf İstanbul'da bin 1577 de III. Murat'ın Fermanı ile tophane sırtlarında Rasathaneyi kurmuş, İstanbul'u dünyanın ilim merkezi haline getirmiş!Ama 1580 Şeyhül İslam'ın emri ile topa tutularak yıkılmıştır..Belki bu süreci devam ettirebilse idik NASA uzay araştırmaları merkezi değil Anadolu Uzay Araştırmaları Merkezi olurdu. Geç sayılmayız.
Hz. Ahi Evran belki anlaşılabilse idi geliştirebilse idik belki de her meslek edebi ile yapılacak, bugün Harward, Yale gibi işdünyasına önemli yöneticiler yetiştiren yabancı okullar değil, Anadolu'nun bağrında dünya iş aleminin en önemli bilim üniversitesi, iş yönetim merkezi olacaktı!
Ama bunu da büyütemedik. Hala geç değil zaman bize yeni fırsatlar veriyor..
Gevher Nesibe Şifahanesi(1300) II. Beyazıt Bimarhanesi 1488 de açılmış, Normal hekimliğin yanında müzik, su ve koku ile tedavi yöntemini uygulamışlar, Modern dünyanın önemini tekrar keşfettiği bu yöntemleri eğer büyütebilse idik , insanlığın şifa merkezi olmaz mıydık..
Yunus Emre'yi anlasak;
İlim İlim Bilmektir
İlim kendin Bilmektir,
Sen kendini bilmez isen
Ya nice okumaktır.
Ya da başka bir şiirinde:
Söz ola kese savaşı söz ola bitire başı
Söz ola ağılı aşı bal ile yağ ede bir söz.
Ne dersiniz? Bu beyiti anlamış idrak etmiş bir toplumun, liderleri kavga edebilir mi? Yoksa Hiddetin ağırlığı sözden daha mı fazla olurdu? Eğer anlasalardı cahillerin anladığı dilden bağırarak kavga ederek mi konuşurlar yoksa Aydın toplumun anladığı;içerisinde mana yüklü, estetik, muhabbet ağırlıklı, nüktesi bol cümlelerle mi iletişim kurarlardı?
Veya şimdi ülkenin ileri gelenleri ne derece bu sözleri anlamıştır.?
Eğer bu sözleri anlasak tarihsel sürecimizde, yaşamımızda uygulayabilsek, halimize yansıtabilsek,
Kavgasız en ağır konuları çözemez miydik?
İşte Bilim, sanat, edebiyat, inanç kültürümüzü toplumun geneline yaymadıktan sonra, toplumsal bilince yansıtmadıktan sonra, onu bünyemizde büyütemedikten sonra;
Bilim yuvamızın genç beyni Özgecan'ı diri diri yakarlar, Fırat Çakıroğlu'nu bilim merkezinde bıçaklarlar, kartopu oynayan gazeteciyi bir sapık bıçaklar, Onlarca gazeteci bilim adamı, sıradan isimsiz yüzlerce masumu gözünü kırpmadan katlederler..
Evet güzel yanlarımızı büyütemediğimiz için , bu toplum kendi canilerini üretiyor.
Maalesef modern zamanda büyütemediğimiz yaşamın esiri oluyoruz, mağduru oluyoruz.
Zaman geç değil , yeniden her şey harekete geçirilebilir, üzerimizdeki ölü toprağı kaldırılabilir..