Birbirinden farklı yönetim şekli vardır. Monarşi, meşrutiyet, cumhuriyet ve diğer yönetim şekilleri. Bunun yanında çeşitli hükümet etme yöntemleri de vardır. Parlamenter sistem, yarı başkanlık, başkanlık vb. Türkiye 16 Nisan’da sadece hükümet etme şekline karar verecek. Ama ben hepsini bir kenara bırakıp konuya ticaret erbabı penceresinden bakmak istiyorum. Çünkü ticaret; sermaye gücü, nitelikli insan kaynağı, kalite hizmet gibi öğelerden oluşur. Devlet idaresi de bir yerde aynı mantık değil mi zaten?                        Dünyaca ünlü köklü şirketleri ele aldığımızda 300, 500 hatta 1000 yıllık şirketlerin olduğunu görürüz. Öyle ki; şu anda hala inşaat alanında faaliyet gösteren “Japon Kongo Gumi” adlı şirket M.S.578 yılında kurulmuş olup şu anda 1485 yaşında. Yine “Nisyama Onsen Keicnken” adlı  otel işletme zinciri  M.S.705 yılında kurulmuş olup 1312 yaşında dünyanın en eski ikinci şirket olma özelliğini taşıyor. 2008 yılında Kore başkanı tarafından 41 ülkede yapılan araştırmaya göre 200 yıllık geçmişe sahip ve halen faaliyetlerini sürdüren 5586 şirket bulunmaktadır. Bu ülkeler; Japonya=3146, Almanya=837, Hollanda=222, Fransa=196 adet. Peki nasıl bu kadar ayakta kaldı bu şirketler? Bu şirketleri kuranlar halen yaşıyor mu? Tabi ki de hayır. Bu şirketleri bir çok yönden ele aldığımızda; a) Şirket kurucularının ilk önce O şirkete ait köklü ve kalıcı nitelikte temel anayasal prensipleri oluşturmak. b) Yönetime ise liyakat ehli insanları yerleştirmek. Böylece kurucu lider hayatta olmasa bile kuruluş anayasasına bağlı liyakat ehli insanlar tarafından şirket en iyi şekilde yönetiliyor ve anayasa korunuyor. Böylece  bu şirketler gittikçe daha da büyüyerek daha da güçleniyor.   Devlet yönetimine bu pencereden baktığımızda; köklü ve sağa anayasal temeller üzerine oturtmak gerektiğini gayet net anlayabiliriz.   Peki 16 Nisan’da  Türkiye’nin sandığa gideceği 18 maddelik anayasa değişikliği yeterli mi? Tabi ki de hayır. 12 Eylül darbe anayasasının sadece bir kısmı değişmiş olacak. Ama getirdiği değişiklikler bakımından 16 Nisan’da oylayacağımız 18 maddelik değişikliği “evet ” çoğunluğunu aldığı takdirde “YENİ TÜRKİYE” nin ilk adımları atılmış olacak.       Bu 18 maddeden bir kaç tanesini ele aldım. 16 Nisan’a kadar da tamamını irdeleyeceğiz inşallah. Lakin tarafların söylemlerine baktığımda “bu bir parti meselesi değil” söylemini sıklıkla duyuyoruz. Bu durum partilerin veyahut  kişilerin çıkarlarından çok Türkiye Devleti’nin gidişatını belirleyecek bir durum olduğunu gayet iyi anlayabiliriz. Son bir haftadır Almanya’nın, Hollanda’nın tutumlarına baktığımızda bize bir ipucu verecektir. Bu ülkeler şimdiye kadar ne zaman bizim iyiliğimi istedi ki, bu gün istesin?       Türkiye’nin kritik süreçten geçtiği şu günlerde lütfen safları netleştirelim ve uyanık olalım. Çocuklarımıza daha onurlu, kimseye muhtaç olmayan bir TÜRKİYE bırakalım. Haftaya Salı tekrar görüşmek dileğiyle. Esen kalın efendim.