Bir gün 2 arkadaş yolculuğa çıkar. Tabi uzun bir yolculuk bu ve arkadaşlardan biri Türk diğeri de Kürt.

2 arkadaş epeyce gittikten sonra yorulmuşlar. 'Dönsek yol yarıyı geçti, dönmesek yorulduk' diye kara kara düşünürken birinin aklına bir fikir gelir ve der ki; “Biraz sen benim sırtıma bin birazda ben senin sırtına bineyim. Böylelikle birimiz yürürken diğerimiz de en azından dinlenir” Diğeri; “Ama bu nasıl olacak? Bir sınırlama getirmemiz lazım. Hangimizin ne kadar taşıdığımızı belirlemeliyiz. Haksızlık olmasın”

Tamam, ne yapalım, derken aralarında anlaşırlar. Sırta binen bir türkü söylesin bitinceye kadar o gitsin. Türkünün bittiği yerde diğerimiz binsin. Böylece devam edelim derler. Eee önce kim binecek. Kürt arkadaş Türk'e  “Tamam demiş önce sen bin”

Türk biniyor ve başlıyor türkü söylemeye “Bir mumdur iki mumdur bana bir bade doldur” falan derken yüz metre gidiyor türkü bitiyor. Kürt, “Türkü bitti mi” diye soruyor. Türk de “Evet bitti” diyor. Tabi sıra Kürt arkadaşa geliyor. Türk'ün sırtına biniyor ve başlıyor türkü söylemeye. “holo lollooooooo!..” Bakıyor garibim Türk lollooooonun biteceği yok yüz metrelerce gidiyor. Adamın boynu filan uzamış. İyice nefes nefese kalmış ama hala devam! Türk diyor ki “Ya arkadaş bu ne holo lollooooo başka bir şey bilmiyor musun” Kürt, daha bunun birde hele lilliiiiiii si var daha ona başlamadım”

Şimdi gelelim bu fıkra ne alaka? Yıllarca biz Kürt, Türk, Laz, Alevi, Çerkez vs. bir toplum halinde birlik ve beraberlik içerisinde yaşıyoruz. Ticaretimiz var. Kız almışız ya da vermişiz. İç içe girmiş bir durum yani hal böyleyken ülke genelinde ki yatırım hizmetlerinin yaklaşık yüzde 60'ı Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya yapılırken bölge halkına bakıyoruz.

Elektrik beleş, su beleş, sağlık desen aynı, kimi yoksulluk maaşı alıyor vs. daha bunu çoğaltabiliriz. Hizmet o bölgeye. Yatırımlar o bölgeye. Bu hizmetin nasıl yapıldığını güya bilmiyor, birde üstüne üslük güya siyasi parti temsilcileri ya da yandaşları “Ben böyle devleti tanımıyorum” diye küstahlık yapıyor. Yok, efendim “Biz olmasak bu hizmetler olmazdı” hadi oradan nankörler. Ortalığı karıştırıp kaos çıkartıyorlar. Yaralılarını götürmek için birde utanmadan sıkılmadanAMBULANS çağırıyorlar.AMBULANS kimin? DEVLETİN. Hastane kimin? DEVLETİN. Anadolu'nun göbeğinde yaşayan bu kadar mahrumiyet bölgesi olan yerler var. Vergisini hiç aksatmadan veriyor. Benim Anadolumda, Karadenizimde, Akdenizimde, Egemde insanlar tarlada dağda, taşta “Ekmek parası kazanacağım. Çocuğumu okutacağım. Topluma faydalı bir insan yetiştireceğim” diye anası ağlıyor. Senin ise hem sıcak sudan soğuk suya elin değmeyecek, birde halen vatan hainliği yapacaksın. Kimse kusura bakmasın. Hem bu kadar devletin nimetlerinden faydalanacaksın, yok olmadı birde her tarafı yakıp yıkacaksın. Buna asla ve asla millette müsaade etmez devlette.

Bizim burada ayrıştırmak gibi bir niyetimiz yok ama gerçekleride görmezden gelemeyiz. Eğer Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşıyorsan ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı isen herkes bu devletin yasalarına ve kanunlarına uymak zorundadır. İnancın, dilin, dinin, ırkın, mezhebin ne olursa olsun uymak zorundasın. Esas olan devletin bekasıdır. Devletler milletleriyle güçlüdür. Devlet olmazsa millet olamaz. Çok uzağa gitmeye gerek yok. Hemen dibimizdeki ülkelerin hali Suriye, Irak, Mısır, Libya bunun bariz örnekleri olarak karşımızda duruyor.

HARUN YILMAZ