Altıntaş, “Bir peygambere tabi olan insan topluluğuna ümmet denir. Ümmet peygamberden gelen İlâhî öğretiyi tasdik ederek onu uygular. Günümüzde insanlık adalet dağıtmada hiçbir ayrım yapılmadan herkese eşit davranan bir anlayışa muhtaçtır” dedi.

İSLAM ÜMMETİNİN ATLATTIĞI ÜÇ TEHLİKE

Ömer Lütfi Ersöz açış konuşmasında, Polonya’da menfur saldırıda hayatını kaybeden Furkan Kocaman, Yeni Zelanda’da terör olayında öldürülen 49 kişi ile Afrin’de şehit olan Ramazan Önal’a Allah’tan rahmet diledikten sonra Cengiz Numanoğlu’ndan “Mümin Kardeşim” isimli şiiri okudu.

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş tarihe bakıldığı zaman İslam ümmetinin üç büyük tehlike atlattığını, ümmet şuuruyla yeniden dirilişin sağlandığını belirtti. İslam ümmetinin ilk tehlikesinin Moğollar olduğunu belirten Altıntaş, Tarihçi İbnü’l-Esîr’in “Keşke annem beni doğurmasaydı da bu büyük felaketten evvel ölüp gitseydim.” dediğini, ikinci tehlikenin Batı’dan Anadolu’ya yönelen Haçlı Seferleri olduğunu, üçüncüsünün ise seküler anlayışla zihin ve kültürde oluşturulan saldırılarla İslâm’la beslenen damarlarımızın kurutulduğu üzerinde durdu.

CAMİ MERKEZLİ ŞEHİRLER

‘Ümmet’ kelimesinin terminolojisi üzerinde duran Altıntaş, “Arapçada ümmet kelimesi ‘ümm’ kökünden gelir. Ümm; ‘anne, temel kaynak’ anlamlarına gelir. Ümmü’l kitap denildiğinde ‘kitabın anası’ kast edilir. Şehirlerin anası Mekke-i Mükerreme’dir. Merkezde Allah’ın evinin bulunduğu şehirleşme Konya’dan Şam’a kadar birçok İslâm beldesinde uygulanır. Buralarda cami merkezli yerleşim esas alınır. Devleti yönetenden esnafa kadar herkese ezan yoluyla görevleri hatırlatılır” dedi.

Altıntaş, ümmetin sadece toplumsal anlatı olmadığını, canlıların kendileri arasında da ümmet olabileceğini Medine Vesikası’nda Yahudî ve Hristiyanlar içinde “ümmet” kavramının kullanıldığını belirterek, “Kendimizi Adem’in zürriyetinden, İbrahim’in milliyetinden, Hz. Muhammed’in ümmetindeniz” sözleriyle ifade ederiz. Ayet-i Kerime’de ‘İçinizden hayra çağıran, mârufu emreden, münkerden nehyeden, bir ümmet bulunsun’ buyrulur” dedi.

SORUNLARIMIZI KENDİMİZ ÇÖZMELİYİZ

İçinde bulunduğumuz sorunlar karşısında çözümü Batılı ülkelerde arandığını dile getiren Prof. Dr. Ramazan Altıntaş, “Anadolu insanının sıkıntıda olduğu bir dönemde Abdülhakim Arvâsî’nin yanına gelen kişi: ‘Efendim dua edin de Allah-u Teâlâ ümmet-i Muhammed’i kurtarsın’ deyince, o da cevaben: ‘Siz bana o ümmeti gösterin. Ben de kurtulduğunu haber vereyim’ demiştir. Peygamberimiz; ‘Bir gün gelecek kafir milletler sizin başınıza sineklerin yemek çanağına üşüştükleri gibi üşüşecekler. Orada bulunanlar dediler ki: ‘O gün biz az olacağımız için mi böyle olacak ya Resulallah?’ Peygamberimiz dedi ki; ‘Hayır, o gün siz çok olacaksınız, lâkin siz selin üzerinde sürünüp giden çer çöp gibi olacaksınız. Zira Allah korkunuzu düşmanlarınızın kalbinden çekip alacak ve sizin kalbinize vehim yerleştirecek’ dedi.  ‘Vehim nedir ya Resullallah?’ dediklerinde peygamberimiz; ‘Dünya sevgisi ve ölüm korkusudur’ diye cevap verdi” ifadelerini kullandı.

ÜMMET ANLAYIŞININ DÜSTURLARI

Altıntaş; bütün bir insanlığın önderi olacak anlayışı şu şekilde sıraladı: “Ötekileşmeden uzak, uzlaşı düşüncesini öne çıkartan, Müslümanları bütünleştiren anlayışa sahip olmalıdır. Her alanda ifrat ve tefritten uzak olmalıdır.” 

“Dünyada sömürü, cinsiyet ayrımı, adaletsizlik var, bu sorunları biz çıkartmadık” diyen Altıntaş; “İslâm evrensel bir dindir. Öncü ümmetsek yaşadığımız dünyadaki sorunlara çözüm önerileri bulmamız gerekir” dedi.

ARAFAT’TAN GELEN MESAJ

1400 yıl önce peygamberimiz tarafından seslendirilen mesajların sorunlarımıza karşı çözüm önerileri getirdiğini ifade eden Altıntaş; “Mehmet Akif Ersoy'un “Doğrudan doğruya Kur'ân'dan alıp ilhamı /Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm'ı” mısralarından hareketle İslâm, her şahsa, gücü nispetinde “iyiliği emretme ve kötülükten alıkoyma” sorumluluğuna sahip olmayı emreder.” dedi.

Hisbe teşkilatında görevli kişilerin özel olarak yetiştirilmiş olduğuna ve İslâm’a aykırı durumlara karşı iyiliği emredip kötülükten sakındırma görevinde bulunduklarına dikkat çeken Altıntaş; “Allah bize yeter. O, ne güzel vekildir:” Onun vekil oluşuna inancımız sözde kalmamalı, bize düşen davranışları da sabırla yerine getirmeliyiz. Şeyhü’l İslâm Zembilli Ali Efendi’ye sormuşlar: “Efendim, en büyük günah nedir?” O da “Bana ne!” demiş. Adam anlamamış, tekrar sormuş. Bunun üzerine Şeyhülislam, “Bana ne!” anlayışına sahip olmaktır, demiş. Tesbihin imamesi kopartılmış, dağıtılan teşbihin taneleri gibiyiz. Altıntaş konuşmasının sonunda Necip Fazıl’ın dediği gibi “Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya; /Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!” komutunu verdiğini, Nurettin Topçu ve Sezai Karakoç’un da diriliş müjdesi verdiğini belirtti.

TEYAD Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Oğuz ve Üyesi Ömer Lütfi Ersöz ile Salih Sedat Ersöz tarafından Prof. Dr. Ramazan Altıntaş’a günün anısına dernek plâketi takdim edildi.

HABER MERKEZİ

Editör: TE Bilişim