Konya ve çevresi sahip olduğu jeolojik yapı, yeraltı suları ve tektonizmanın etkisiyle eskiden beri obruk oluşumlarına sahne olmuştur. Obruklar, oluşum dönemlerine göre eski ve güncel oluşumlu obruklar olarak sınıflandırabilir. Son dönemde Konya Havzası’ndaki obruk sayısında artış kaydedilmiştir. Obruk sayısının artmasında; sahada kurak ve yarı kurak iklim koşullarının yaşanmasının yanı sıra beşeri faktörlerin etkileri de görülmektedir. Obruk oluşumları geçmişten beri insan faaliyetlerini olumlu ve olumsuz yönde etkilemektedir. Son yıllarda obruk oluşumlarının artması, özellikle yaylacılık faaliyetlerini ve tarım yapılan alanları olumsuz yönde etkilemeye başlamıştır. Uzmanlar bu nedenle obruk oluşan alanların jeolojik-jeofizik etütlere dayalı risk haritası oluşturulmasını, obruk oluşum sahaları sürekli izlenmesini ve  obruk oluşumu  önceden haber edilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

‘EN AZ YAĞIŞ ALAN BÖLGEDEYİZ’

Konya ovası ile birlikte kapalı bir havza içerisinde yer aldığına dikkat çeken Konya Teknik Üniversitesi Uygulamalı Jeoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tahir Nalbantçılar, “Konya ovası ile birlikte kapalı bir havza içerisinde yer almaktadır. Burada Karaman ve diğer il ve ilçelerle birlikte adeta hapsolmuş bir coğrafyada kendine özgü ekosistem ve jeoloji özelliklere sahip bir coğrafyada bulunmakta. Bunun Konya’nın ülkemizin tahıl ambarı olması açısından faydalı tarafı var. Diğer taratanda ekosistem içerisinde jeolojik sistem içerisinde çok dikkatli hareket edilmesi ve birisi yaptığı bir işlemi, diğeri tarafından fark edilebilir olacağı için kapalı alan içerisinde herkesin çok dikkatli ve temkinli hareket etmesi bir durumdur. Konya Meram’dan su çekildiği zaman Çumra’nın da etkileneceğini, Çumra’da bunan bir vatandaşın su çekmesi ile birlikte Konya’nın etkilenebileceğini bir jeolik ortamın olduğunu bilmemiz gerekiyor. Dolayısıyla birbirimizi bu sistem içerisinde rahatsız etmeyecek olumsuz neticelere yol açmayacak şekilde bir planla hareket etmemiz gerekiyor. İç Anadolu nadide bölgesinin bazı özelliklerinde gözümüzün önüne alınması lazım. Burası yağış noktasında Türkiye’nin en az yağış alan bir bölgesi.  Diğer bölgelerde yağışlarla elde ettiğimiz suyu, bizim bu bölgede aynı oranda aynı miktarda elde edemiyoruz. Buda dışarıdan bir su kaynağımız ile takviyemiz olmamasından kaynaklı olarak bizim gelen ile giden dev bütçede hareket etmemiz gereken sorumluluğumuz var. Buda daha ihtimamlı şekilde hareket etmemizi öneriyor” ifadelerini kullandı.

‘SU TÜKETİMİ NOKTASINDA ÇOK DİKKATLİ DAVRANMAMIZ GEREKİYOR’

Su tüketimi noktasında dikkatli olunması gerektiğine dikkat çeken Nalbantçılar, “Tüm Türkiye’nin yıllık yağış miktarı 574 mm iken, diğer coğrafik alanlarda Karadeniz, Ege Bölgesi, hatta Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerin hepsi 550 ve üzerinde iken. İç Anadolu Bölgesi Konya’nın da içinde bulunduğu bölge 400 mm düzeyde. İç Anadolu’nun Konya kısmına baktığımıza zamanda bu rakam 320’lerde. Neredeyse Türkiye ortalamasına yarısına yakın oranda yağış alan bölgede yer alıyoruz. Buda bizlerin karşısında zaman içerisinde ciddi problemlerin oluşmasına neden olmakta. Başta bölgede yüzeysel su kaynaklarımız, göletlerimiz, barajlarımızın suları yeterince dolmuyor. Diğer bölgelere göre. Dolduğu takdirde bizim de harcamamız gerekiyor. Yeni yapılan KOP projesi ile bu sıkıntı bir nebze olsun asılmış durumda.Ancak oradan gelecek ek kaynakların  başta Konya’nın içme suyuna önemli katkılar sağladı. Cumhurbaşkanımızın Başbakanlık döneminde  Jeoloji Mühendisleri Odası olarak kendilerine bir rapor takdim etmiştik.  Bu suyun Konya içme suyuna önemli katkısı olduğunu arz etmiştik. Çok şükür şehrimizin diğer yetkililerin ve Cumhurbaşkanımızın hassasiyetleri ile bugün gelinen nokta şehrimiz için umut ışığı oldu. Bu artı değeri bizlerin çok iyi şekilde değerlendirmemiz gerekiyor. Su tüketimi noktasında çok dikkatli davranmamız gerekiyor” dedi.

‘ÇİFÇİLERİMİZİN TAMAMI MODERN ALETLER ULAŞMALI’

Çiftçilerimiz modern teknikler ile tam donanımlı hale getirilmesi gerektiğine dikkat çeken Nalbantçılar, “Çiftçilerimiz modern teknikler ile tam donanımlı hale getirilmesi gerekiyor. Bununla ilgili birçok kredi ve destek sağlanılıyor. Ama bu duruma tüm çiftçi kesimlerin ulaşamadığı anlaşılıyor. Tüm çiftçi sisteminde bu sistemin oluşmadığı gözüküyor.  Yetkililerin bu konuda pilot uygulamalarını bölge bölge  yaymaları gerekiyor. Bunu kamu kuruluşları ve özel sektör işbirliği ile bunu İç Anadolu’nun en hassas kalbi olan Konya ovasına yayması gerekiyor.  Bunu yaydığı takdirde de topyekun kontrollü bir su tüketimi söz konusu olacak.  Bu kontrollü tüketimin neticesinde suyumuz en az şekilde kullanılmış olacak. Bununla birlikte Tarım ve Orman Bakanlığı ile tarımla ilgili olan yetkililerin, kurumların da z su tüketen ürünlere yönelik hamleleri olması gerekiyor. Bunlarla ilgili çiftçilerimiz ve  toplumumuz bilinçlenmiş durumda. Bu konuda hiçbir eksik yok.  Bundan sonra da bilgilendirmeler devam edecektir. Bundan sonra Konya Ovasında  su tüketimi fazla olan ürünlerin yerine, az su tüketen bitki türlerine destek verilmeli ve çiftçilerin suyu az kullanılması konusunda bilinçlendirilmeli. Tarım  ve Orman Bakanlığının bölgesel bazlı, su bazlı destekler vermesi gerekiyor. Su bu coğrafya için oldukça önemli” ifadelerini kullandı.

‘KARAPINAR’DA YAŞANAN SORUN KONYA KAPALI HAVZASI İLE EŞDEĞER’

Karapınar'da, yeraltı sularının çekilip, toprağın göçmesiyle meydana gelen obruklar, tehdit oluşturuyor. Karapınar’da yaşanan sorun Konya Kapalı Havzası ile eşdeğer olduğuna da dikkat çeken Nalbantçılar, “Bir tarafta beslenen su miktarı ile tüketilen su miktarı birbiri ile orantı olmaz ise eksiye düşer. Eksiye düşmek demek su seviyesinin yer altı seviyesinde düşmesi demektir. Yer altı seviyesinin düşmesi demek obruk oluşacak jeolojik ortamlarda obrukların sayısı artması demek. Yılda bir iki tane obruk olurken, 2019 yılında obrukların art arta gelmesinin sebebi bu işin riskli manaya geldiğini göstermektedir. Konya yerleşim alanının bulunduğu alana gelmek üzere.  Bu konuda çok ciddi kararların verilmesi lazım. Bu konu ile ilgili kurumlar el birliği ile çalışmalar yapması gerekiyor.  Hassas ölçümler yapılarak ve obrukların nerede oluştuğu araştırılması lazım. Günlük olarak  obrukların riskli olarak takip edilmesi lazım. Yeri geldiğinde obruk gelmeden önce obruk hakkında obruğun olacağı ile ilgili bilgi verilmesi lazım. Obruk oluşumunu kontrol etmek zor ama, obruk ile oluşacak can ve mal kayıpları önlenebilir” şeklinde konuştu.

MUHAMMED ESAD ÇAĞLA

Editör: TE Bilişim