Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Sekreter Yardımcısı ve Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı, İsrail'in Mescid-i Aksa'daki zulmüne tepki gösterdi.  

TBMM’nde görüşülmekte olan 492 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'nde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine yaptığı konuşmada 

Mescid-i Aksa'daki zulme dikkat çeken Mustafa Kalaycı, "İsrail,  Harem-i Şerif'ten derhâl elini çekmeli" dedi. 

"Bugünlerde Kudüs'te, Mescid-i Aksa'da yaşanan olaylar tüm Müslümanların içini sızlatmaktadır. Kudüs uzun zamandır mahzundur. İlk kıblegâhımız Mescid-i Aksa yaralıdır" diyen Kalaycı, "Peygamberler diyarında her geçen gün, müminlerin birliği, beraberliği, en kutsal değerleri hedef alınmaktadır. Masum insanlar acımasızca katledilmektedir. Müslümanların kendi camilerinde ibadet etmeleri zalimce ve barbarca engellenmektedir. Unutulmamalıdır ki bir mabedi ibadete kapatmanın, engellemenin hiçbir hukuki gerekçesi, hiçbir dinî dayanağı, hiçbir insani yönü olamaz.  Mescid-i Aksa bütün Müslümanların namusudur. Harem-i Şerif tüm Müslümanların şeref nişanesi, kutsiyeti çok yüksek bir ibadethanesidir. Mirac’a şahitlik eden, maddi mesafeye rağmen manen hepimizin kalbinde var olan kutlu mekândır. İsrail, musallat olduğu Harem-i Şerif'ten derhâl elini çekmelidir. Kutsallarımıza hürmet etmeli, Filistinli kardeşlerimizin hayat ve varlık haklarını öğütmekten vazgeçmelidir. Uluslararası toplum, Kudüs'teki suikastı durdurmalı, daha büyük felaketlerin önüne geçmelidir. Mescid-i Aksa'ya ve Müslümanlara karşı yapılan düşmanca tutumu, mütecaviz ve zalimce muameleleri şiddetle ve nefretle kınıyorum" diye konuştu. 

SİYASET MİLLÎ ÜLKÜ VE HEDEFLERDE BULUŞMALI

Konuşmasına iç tüzükle ilgili konulara değinerek devam eden Kalaycı, "Meclis, saygınlığına, güvenilirliğine ve etkinliğine kavuşturulmalı. Milletin tüm sorunlarının çözüm yeri olarak kabul ettiğimiz Meclis, saygınlığına, güvenilirliğine ve etkinliğine mutlaka kavuşturulmalıdır. Yasama çalışmalarında asıl olan kamu yararını gerçekleştirmek amacıyla yapılan görüşmeler sonucunda Meclisin gerçek iradesinin oluşmasıdır. Siyaset millî ülkü ve hedeflerde buluşmalı.

Anlamsız tartışma, söz düellosu, sert kutuplaşma bitmeli, siyaset millî ülkü ve hedeflerde buluşmalıdır. Türk devletinin tarihî ve ebedî sürekliliği millî uzlaşma, anlaşma, ittifak ve kucaklaşmaya bağlıdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak uzlaşmanın sorumluluk ruhuyla millî şuuru buluşturmuş, siyasi bir vicdanda vasat ve varlık bulacağına inanıyoruz. 

Milliyetçi Hareket Partisi olarak Anayasa değişikliğine uyum düzenlemelerinin odağında Sistem nasıl daha demokratik, katılımcı ve etkin bir hâle getirilebilir? sorusuna verilecek cevabın olduğunu değerlendiriyoruz.  Anayasa'ya uyum bağlamında İç Tüzük değişikliğinde gözetilmesi gereken temel ilke Meclis çalışmalarının etkin, verimli, kaliteli ve sağlıklı bir şekilde yürütülebileceği bir çalışma düzeni ortaya konulması, yasa yapım sürecine, sivil katılımın ve etkinliğinin artırılması ve kuvvetler ayrılığına uygun düzenlemeler yapılması suretiyle demokrasinin güçlendirilmesi olmalıdır.  Meclis’te muhalefetin söz hakkı korunmakta ve etkisi artırılmakta. Görüşmekte olduğumuz İç Tüzük Değişikliği Teklifi, Genel Kurulun yasama ve denetleme faaliyetlerini etkin, verimli ve huzurlu bir şekilde yerine getirmesini temin etmek üzere uygulamadan kaynaklanan sorunları gidermeyi öngörmektedir. İç Tüzük değişikliğine itiraz edenler söz hakkının kısıtlandığını iddia etmekteyse de grup önerileriyle ilgili olarak 24'üncü Dönem İç Tüzük Uzlaşma Komisyonu çalışmalarında üzerinde durulan süreler daha da kısadır. Yapılan düzenlemeyle Genel Kurul çalışma saatleri ve televizyon yayın süresi de uzatılmakta, Mecliste muhalefetin söz hakkı korunmakta ve etkisi artırılmaktadır" dedi.

HAKARETTE BULUNMAK VE SÖVMEK ÖZGÜRLÜK OLUR MU?

"Yapılan değişiklikle milletvekiline, Türk milletinin tarihine ve ortak geçmişine, Anayasa'nın ilk 4 maddesinde çerçevesi çizilen anayasal düzene hakaret etmek ve sövmek, Türkiye Cumhuriyeti'nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü esasında Anayasa'da düzenlenen idari yapısına aykırı tanımlamalar yapmak, ayrıca fiilî saldırıda bulunmak hâllerine de Meclisten geçici çıkarma disiplin cezası verilmesi öngörülmektedir" diyen Kalaycı, şöyle konuştu: "Bu düzenlemeye neden karşı çıkılmaktadır? Acaba hangi gerekçeyle, Türk milletinin tarihine ve değerlerine sövmenin cezalandırılmasına itiraz edilmektedir? Ya da hangi gerekçeyle, cumhuriyetimizin temel ilkelerine, devletimizin ve milletimizin birlik ve bütünlüğüne yönelik hakarette bulunmayı bir kürsü hakkı olarak nitelendirebilmektedir? 

"Kürsü dokunulmazlığı" diyorlar, evet; "Meclis kürsüsü özgürlüğün kürsüsü." diyorlar, doğru. Ancak, soruyorum: Hakarette bulunmak ve sövmek özgürlük olur mu? Kim hakaret etmeyi ve sövmeyi kendine hak olarak görebilir. Sövmenin özgürlüğü, hakaret etmenin dokunulmazlığı olmaz, olamaz. Soruyorum: Dünyada kendi millî değerlerine hakaret edilmesine ve sövülmesine müsaade eden bir parlamento var mıdır?  MHP olarak, milli ve manevi değerlerimize hakaret edilmesini göz ardı edemeyiz. İç Tüzük'ün mevcut hükmündeki "Türkiye Cumhuriyetine veya onun Anayasa düzenine" ifadesine açıklık getirilmektedir, yapılan budur. O hâlde itiraz edilen nedir? Neye karşı çıkılmaktadır, Anayasa'nın ilk 4 maddesine mi, Türkiye devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne mi? 

Anayasa'mız "Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa" diye başlamaktadır. Anayasa'mızın başlangıç ve ilk 4 maddesi hükümleri de açıktır: Devletimiz Türkiye Cumhuriyeti'dir ve kurucu önderi Mustafa Kemal Atatürk'tür. Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı İstiklal Marşı'dır. Başkenti Ankara'dır. Bir milletin şerefi ve haysiyeti, millî ve manevi değerleri ortak değerler üzerinde yükselen millî birliği ve kardeşliğidir. Millî birliğimiz yara alır, kardeşlik ruhumuz sarsılırsa bunun geriye dönüşü mümkün değildir. Millî ve manevi değerlerimiz namusumuzdur. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu değerlerimize hakaret edilmesini ve sövülmesini göz ardı edemeyiz, görmezden gelemeyiz. Yapılan düzenlemeyi milletvekillerini susturmak olarak gösterenlere diyoruz ki: millî ve manevi değerlerimize hakaret ettirmeyiz, sövdürtmeyiz. Milliyetçi Hareket Partisi, siyaseti milletin huzur ve refahının teminine yönelik politikaların geliştirilmesinin yolu olarak görmekte, bunun için devlet hizmetlerinin vatandaşların beklentilerine uygun nitelikte sunulmasını, kurum ve kurallarının bu anlayışa göre şekillendirilmesini öngörmektedir. 

Demokratik siyasi kültürü, uzlaşma ve sorumluluk ahlakını önde tutan bir anlayışla siyaset yapan Milliyetçi Hareket Partisi, bu anlayışın Türk siyasi hayatına hâkim olmasına da öncülük etmeye devam edecektir.  Sağlıklı bir demokrasinin ancak hoşgörü, dürüstlük, tutarlılık, samimiyet gibi ahlaki değerlerle bezenmiş bir siyasi kültür zemini üzerinde yükselebileceğine inanmakta ve ilkeli, seviyeli ve temiz siyaseti demokrasinin teminatı olarak görmektedir."

HASİP MUTLU 

Editör: TE Bilişim