Prof. Dr. Funda Toprak, “Eski Türk yazıtlarında kağan, ‘kutum bar üçün/kut sahibi olduğum için’ ya da ‘Tenri kut birdük üçün/Tanrı kut verdiği için’ şeklinde iktidarının temelini Tanrı tarafından verildiğine inandığı bir özelliğe bağlar. Bu sebeple Kutadgu Bilig yöneticilere bir rehber olsun; onlar, yönetim işini adalet, doğruluk, cesaret ve bilgiyle yapsınlar diye yazılmış bir siyasetnamedir. Hem bu dünya hem de Âhiret için yazılmış bir nasihat kitabıdır. Bu sebeple Türk-İslâm düşüncesinin dünyada bir hükümdarın önderliğinde nasıl gerçekleşebileceğinin ipuçlarını da bize veren eşsiz bir eserdir” diye konuştu.

Eserin Mesnevî tarzında yazıldığına ve yaklaşık 18 ayda tamamlandığına dikkat çeken Toprak; “Eser, aruzun ‘fe’ulün fe’ulün fe’ulün fe’ul’ ölçüsüyle kaleme alınmış olup 6645 beyittir. Şairimiz Kur’ân-ı Kerim’in ayet sayısını geçmemeye özen göstermiştir. Eser, yaklaşık 68 bin sözcükten oluşur. Eserde yine aruzla yazılmış dörtlükler ve kasideler de yer alır. Bu kısımları kafiye düzeninden anlamaktayız. Çeşitli bölümlerde dağınık olarak 173 dörtlük yer alır. Halk şiiri geleneğini yansıtan bu dörtlüklerin bir bölümü aaba, yani mani tarzında kafiyelenmiştir. Yusuf'un halk edebiyatı geleneğinden yararlandığını gösteren diğer bir gösterge de esere serpiştirilen atasözleridir. Böylesine hacimli bir eserin içerisinde şairin, kafiye sistemini arada değiştirmesi, okuyucuyu tekdüzelikten kurtarıp eseri daha zevkli hale getirme amacına hizmet eder. Ekleriyle birlikte 88 başlıktan oluşan eser, tevhid, na’at, dört sahabenin zikrinden sonra baharın tasviriyle yazıldığı kişi olan ‘Tavgaç Ulu Bugra Han’ methiyesiyle devam eder.

Eserin Pierre Amédée Emilien Jaubert tarafından 1825 yılında ilk defa bilim çevrelerine tanıtılmasından bugüne kadar geçen müddet içinde Kutadgu Bilig’in, çok sayıda araştırmacı tarafından ele alınarak incelendiğini, 1870’te Vámbéry’in, Uygurlar hakkındaki bir çalışmasında bunların dilinden ve yazılarından söz ederken Kutadgu Bilig’in menşei, tarihi ve dili üzerinde durduğunu, daha sonra Wilhelm Radloff 1890’da eserin bilinen ilk yazmasının faksimilesini neşrettiğini, Kahire’de Hidiv Kütüphanesi’nde bulunan yazma ile de karşılaştırarak birinci kısmını 1900’de, ikinci kısmını 1910’da yayımladığını, R. R. Arat’ın ise Kutadgu Bilig üzerindeki ilk çalışmasını 1936’da yayımladığını, 1947’de Kutadgu Bilig’in her üç nüshasına dayanarak tenkitli metnini hazırladığını, bu çalışmasının üzerinden on iki yıl geçtikten sonra 1959’da metni Türkiye Türkçesine çevirdiğini ve bu sırada metinde pek çok değişiklik de yaptığını, Arat’ın 1964’te ölümü üzerine bu çalışmanın devamı olarak düşündüğü dizinini öğrencilerinden oluşan çalışma arkadaşlarının tamamladığını söyleyen Prof. Toprak; eserin Sanskrit kökenli Uygur alfabesiyle yazılmış Herat nüshasının Viyana Avusturya Devlet Kütüphanesinde, Arap harfleriyle yazılmış Mısır nüshasının ise Kahire’de ve 14. yüzyılın ilk yarısında Harzem çevresinde Arap harfleriyle istinsah edilmiş Fergana nüshasının ise Taşkent’te bulunduğunu söyledi.

Program sonunda Prof. Dr. Funda Toprak’a günün hâtırasına Katılım Belgesini eşi Prof. Dr. Mehmet Faruk Toprak ve Yazar Melahat Ürkmez tarafından takdim edildi ve toplu fotoğraf çekildi.

HABER MERKEZİ

Editör: TE Bilişim