Programa katılan Konya Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Restorasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Mimarlar Odası Konya Şube Başkanı Dr. Armağan Güleç Korumaz, yabancıların “Konya şehir merkezi keşke korunsaydı, keşke bu kadar yüksek yapılar olmasaydı” dediklerini söyledi.

YÜKSEK BİNALAR SAVAŞ SONRASI DÜŞÜK GELİRLİ İNSANLARIN KONUTLARIDIR

Konya’ya gelen yabancı akademisyenlerin şehri çok beğendiklerini, çok güzel eserlerinin ve çok güzel değerlerinin olduğunu ifade ettiklerini fakat keşke şehir merkezi korunsaydı, yüksek binalar yapılmasaydı, dediklerini söyleyen Dr. Öğretim üyesi Armağan Güleç Korumaz, yüksek binaların savaş sonrası düşük gelirli insanların konut ihtiyacını gidermek için inşa edildiğini ve şu an terk edilmiş olduğunu; bizde ise bu binaların lüks konutlar olarak sunularak pazarlandığını söyledi.

Tarihî ve kültürel mirasın bizde ve Avrupa’da nasıl korunduğunu kronolojik olarak ve örnekler üzerinden anlatan Armağan Güleç Korumaz, “Bu miras bir değerler topluluğudur, öncelikle hafızamızda yer eden hem soyut hem somut değerler bütünüdür. Örf adetlerimiz, geleneklerimiz, sivil mimarî örneklerimiz, dinî ritüellerimiz, programlarımız, fıkralarımız, türkülerimiz dahi kültürel miras kapsamının içine giriyor. Kaldı ki mimarî yapı anlamında düşündüğümüzde buna sit alanlarını, arkeolojik alanları, sivil yapıları ve yapı gruplarını da dahil edebiliriz. Bu miras aslında evrensel bir mirastır. Sahip olduğumuz her şey aslında insanoğlunun bize bıraktığı bir mirastır. Onun hem evrensel değerinden, hem tarihî değerinden, hem belge değerinden hem kültürel değerinden bahsetmiş oluyoruz. Çünkü bu miras aynı zamanda farklı duygular yaşatmayı, geçmişten öğrenmeyi sağlıyor, bize rehber görevi oluşturuyor” dedi.

EVRENSEL MİRAS İNSANLIĞIN ORTAK MİRASIDIR

Her milletin dünya kültürüne kendinden bir şey kattığına vurgu yapan Korumaz, “Bir mirasa sahip olduğumuzda millet olarak ortak bir değere sahip oluruz. Evrensel miras insanlığın ortak mirasıdır. Bu miras kültürel kimliğimizin oluşması ve bunun sürekliliğinin sağlanması için bir araçtır. Bize bulunduğumuz toplumla birlikte kimlik ve devamlılık duygusu verir. Bulunduğumuz topraklarda hem kültürel çeşitliliğe bir katkı sağlar, sahip olduğunuz kültürün yanında daha önce topraklarımızda yaşamış kültürlerin ve medeniyetlerin günümüze kadar gelmiş olması hem kültürel bir zenginlik sağlar, hem de mimarî olarak bir yaratıcılığa katkı sağlar. Bugün yapmış olduğumuz eserler tıpkı ileriye bir miras olacağı gibi geçmişten aldıklarınızla birlikte daha geniş bir envanter, daha zengin bir medeniyet topluluğu haline geliriz” dedi.

KÜLTÜREL MİRASLAR YURTDIŞINA KAÇIRILDI

19.yüzyılda Osmanlı topraklarında batılı gezgin ve arkeologların tespitler yaptığını ifade eden Dr. Armağan Güleç Korumaz; “1830’lardan itibaren Van bölgesinde bir Alman arkeolog, 1834’te bir Fransız arkeolog Bogazköy’ü keşfediyor, 1835’te İngiliz bir arkeolog Alacahöyük’ü keşfediyor, 1870’te bir Alman, 1864’te bir İngiliz Efes harabelerini keşfediyor. Demiryolu çalışması esnasında bulunan birçok kalıntı ve ünlü Zeus sunağı, daha sonraki tarihlerde M.S. 2.yüzyıla ait Aydın Söke bölgesinden Milet Agora Kapısı İngiltere’ye kaçırılıyor. Ve bu olaylar zamanla Osmanlılarda koruma düşüncesinin uyanmasına vesile oluyor. 1901 yılında Alman konsolos tarafından Konya Beyhekim Mescidi’nin mihrabı tadilat bahanesiyle kaçırılıyor ve bir daha geri gelmiyor. 1992’de geri getirilmesi için Dışişleri Bakanlığı sürece dâhil oluyor, fakat süreç hâlâ devam ediyor” dedi. 

Program sonunda Dr. Armağan Güleç Korumaz’a günün anısına Katılım Belgesini TYB Konya Şubesi Başkanı Prof. Dr. Hayri Erten, Prof. Dr. Ahmet Alkan ve Onursal Başkan Ahmet Köseoğlu takdim etti.

HABER MERKEZİ

Editör: TE Bilişim