Konya Aydınlar Ocağı’nın bu haftaki Selçuklu Salı Sohbetleri’nde, “Vefatının 30. Yılında Humeyni ve Devriminin 40. Yılında İran” konusu ele alındı. Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fars Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanı ve Mevlâna Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ali Temizel, sözlerine “1979’daki İran Devrimi kendiliğinden olan bir şey değil. Kendi ülkemizde de sık sık yaşadığımız şeyler bunlar.  10, 20, 30 yıllık geçmişleri olan ve beslemesi olan yapılardır, unsurlardır, hareketlerdir. İran’ın siyasi yapısındaki değişiklikler hep bize benzer. Şunu söyleyeyim: İstanbul’da pişer, Tahran’a düşer yahut da İstanbul’da pişer Tebriz’e düşer” diye başladı.

TÜRKİYE – İRAN – AFGANİSTAN KORİDORU

Türk boylarından olan Kaçarlar hükümetinin 1925’te yıkılmasıyla birlikte İran coğrafyasında 1000 yıllık Türk soylu devletlerin de bittiğini kaydeden Prof. Dr. Temizel, Musaddık’tan sonra iktidara gelen Şah dönemindeki olaylar ile baskıları da anlattı. Şah iktidarının ayakta durmasında ve muhalefetin susturulmasında önemli görevler üstlenen ve 1957’de kurulan SAVAK (Sâzmân-ı Ittılaâât ve Emniyyet-i Kişver) adlı istihbarat örgütünden de bahseden Temizel, Türkiye, İran ve Afganistan koridoruyla ilgili şunları söyledi: “11 Şubat 1979’da İran Devrimi olur. Arkasından on buçuk ay sonra 27 Aralık 1979’da Afganistan Sovyetler Birliği tarafından işgal edilir. Dokuz buçuk ay sonra da Türkiye’de 12 Eylül 1980 askeri darbesi olur. Bunların hiç birisi tesadüfi değildir. Asya’daki Türkiye, İran ve Afganistan’a kadar uzanan koridoru dizayn etme hareketleridir bunlar. Arkasından hemen sonra da bizim haberimiz yokken 22 Eylül 1980’de İran-Irak savaşı başlar.”

‘FARSLARI AĞLATARAK YÖNETECEKSİN’

İran devriminin kıvılcımının 1978’de Kum’da çıkan öğrenci olaylarıyla atıldığını belirten Temizel, “Kum dünyada İran Devrimi’nin temellerinin atıldığı ve başladığı kent olarak ünlenmiştir ve mollalar şehri veya Ayetullahlar kenti olarak bilinir. Devrimi kuran ve koruyan mollaların tamamına yakını bu şehirde yetişmektedir” dedi. Bir İngiliz’in “Farsları ağlatarak, Arapların da karnını doyurarak yöneteceksin” şeklindeki sözüne dikkati çeken Temizel, 1 Şubat 1979 tarihinde Humeyni’nin sürgünden İran’a dönmesiyle birlikte 53 yıllık Pehlevî hanedanlığı ile 2500 yıllık monarşinin de sona erdiğini söyledi. 

İRAN’DA 18 ÇEŞİT TÜRK VAR

Türkiye’nin, İran’daki yeni rejimi 13 Şubat 1979 tarihinde tanıdığını ifade eden Temizel, Türkiye ile İran arasındaki ilişkilerin 1908’lerin başında CENTO benzeri sekiz örgütün kurulmasıyla başladığını belirterek İran ekonomisinin çökmesine yol açan 1980-1988 yılları arasındaki İran-Irak savaşına da değindi. Temizel, İran’ın etnik yapısıyla ilgili olarak da şunları söyledi:

“İran etnik bakımından çok farklı grupların yaşadığı bir ülke. Biz Türkler açısından bakarsak İran’da 18 çeşit Türk vardır. İran’da dört çeşit Türkçe lehçesiyle yayın (kitap, dergi, gazete) yapılıyor. Kürtler var, Farslar var, Lorlar var, Araplar var, Belüşler var, Türkmenler var, Halaçlar var, Kaşkaylar var, Azerbaycan Türkleri var… “

HUMEYNİ’NİN VEFATI

RuhullahMusavi Humeyni’nin “İran İslam Devrimi’nin siyasî, hukukî ve ruhanî önderi” olduğunu ve “İran’da Muhammed Rıza Pehlevî rejimine son verip İran İslam Cumhuriyetini kuran ve devrimden sonraki tüm dini yetkileri elinde tutan Şiî lider” olduğunu dile getiren Temizel, “24 Eylül 1902’de İran’da Humeyn Köyü’nde doğan Humeyni, 3 Haziran 1989’da Tahran’da ölmüştür.” dedi.

İran’ın eğitim ile sosyal problemlerine de değinen Temizel, uyuşturucu kullanımının yaygın olduğunu, hava kirliliği sorunları yaşandığını söyledi. Kadîm bir medeniyet olarak İran’ın entelektüel birikim sayesinde kültürünü dünyaya, uluslararası şiir yarışmaları ve sempozyumlar düzenleyerek, ayrıca sinema aracılığıyla duyurduğunu da dile getirdi.

İl Halk Kütüphanesi’nde gerçekleştirilen sohbetten sonra Konya Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Dr. Mustafa Güçlü, Prof. Dr. Ali Temizel’e “Büyük Selçuklu Mirası” adlı kitabı hediye etti. Sohbet, toplu çektirilen hatıra fotoğrafıyla sona erdi.

HABER MERKEZİ

Editör: TE Bilişim