HATTATLIK GÖZDE BİR MESLEKTİR

İlk konuşmacı Dr. Hasan Özönder 20 yıl önce İstanbul’da düzenlenen Türkoloji Kongresi’nde Hattat Mahbup’u ele aldığında ilgi ile karşılandığını belirtti. Mahbup kelimesinin “ileri görüşlü, seçilen” anlamlarına geldiğini, birçok sahabenin hattat olduğunu belirttikten sonra Özönder, peygamberimizin hüsn-i hat ile uğraşanları övdüğünü, en önemli hattatın Hz. Ali olduğunu ve tarih boyunca, hattatların itibar gördüğünü ifade etti.

Osmanlı zamanında hattatlara özel bir ilgi gösterildiğini ifade eden Özönder; “Amasyalı Hamdullah Efendi’yi çekemeyenler, saraya şikâyette bulunmuşlar ancak padişahın kütüphaneden getirttiği el yazması kitapların üzerine Kuran-ı Kerim’i koyarak “Bunun üstünde bir eser yoktur.” diyerek onları saraydan eli boş göndermiştir. Sandalcının hizmeti karşılığında bir hattatın verdiği çift vav’lı yazıyı alacağı paranın üç misline satması hat yazılarının büyük değer gördüğünün de işaretidir.” dedi.

HATTATLIK ZOR BİR SANATTIR

Özönder, okullarda okutulan “Güzel Yazı” dersi sayesinde ileri yaşlarda bile kişilerin güzel yazı yazdıklarını söyledikten sonra Mahbup Efendi hakkında, “Konyalı olan Mahbup, Hattat Ahmet Rüştü Efendi’nin oğludur. 15 yıl Karatay Medresesinde dönemin âlimleri tarafından yetiştirilmiştir. Oğullarını da hattat olarak yetiştirmiştir. Konya’daki Alaaddin, Selimiye, Aziziye, Şerafettin, Kışla, Dolav camiilerinin hat yazılarını yazmıştır. 20 yıl önce Türkistanlı Mustafa adında bir hattat da Hattat Mahbup’un yazılarının üstüne yazmıştır.” dedi.

Hattatlığın zor bir sanat olduğunu söyleyen Özönder; 2.Bayezid’in Amasya’daki şehzadeliği sırasında herkesin değer verdiği Hamdullah Efendi’den kendisine “Hattatlığın inceliklerini öğretmesini” istediğinde evin koridorundan götürüp bir kapıyı açmasını istemiş, kapı açıldığında içeriden yontulmuş kalem tozları çıkmış. Hamdullah Efendi şehzadeye: “Ben bu duruma çok kalem tüketerek geldim. Siz de aynısını yaparsanız iyi bir hattat olursunuz.” cevabını vermiştir. Özönder, Hattat Mahbup’un genç yaşta vefat ettiğini, Şerafettin Camisi’nin arkasındaki sokağa adının verildiğini, gömüldüğü Şems Mezarlığı’nın 1944 yılında kaldırılmasıyla kabrinin kaybolduğunu ifade etti.

UMURSAMAZLIK SONUCU KAYBOLAN GÜZELLİKLER

İkinci konuşmacı Dr. Öğr. Üyesi Hüseyin Öksüz, Konya’nın kadim bir şehir olduğunu, buradan birçok âlim ve fâzıl kişinin yetiştiğini belirterek Mahbup Efendi’nin hat yazılarını slayt eşliğinde ele aldı: “Küllükbaşı Mahallesi’nde 6 yıl yaşadık. Şerafettin Camisi’ndeki hat yazılarını hayranlıkla seyrederdim.1980’li yıllarda cami içerisinde gençlerin duvarlara Hattat Mahbup’un yazısı üzerine yazı yazdıklarını görünce Vakıflar Bölge Müdürlüğüne durumu söylediğimde yetkili olmadıklarını belirtince Fotoğrafçı Ali Rıza ile yazıları fotoğraflayarak bir nüshasını Ankara’ya diğerini de İstanbul’da Uğur Derman Hoca’ya götürdüm. Hoca duruma çok üzüldü.’Sırf hat yazılarını seyretmek için Şerafettin Camisi’ne giderdim.’ dedi. Türkistanlı Mustafa, Şerafettin Camisi’nden sonra Kapu Camisi’nin de yazılarını yazdı. Mevlana Müzesi’ne geldiğinde Mustafa’ya engel oldular.” Öksüz, Hattat Mahbup’un H.1305 yılına ait yazıları zevksiz bir şekilde Hattat Mustafa tarafından gölgelenmiş, orijinalliği kaybolmuş, Şerafettin Camisi’nin restorasyonu yapıldığı için yazıların eski durumuna döndürülmesinin gerekliliği üzerinde durdu.

HABER MERKEZİ

Editör: TE Bilişim