Yokuş, “Ülkemizde gıda sahteciliği adı altında yapılan gıda teröründe ciddi orandaki artışlar nedeniyle 5 Kasım Salı Günü İyi Parti grubu adına araştıra önergesi vermiştik. Ancak hepinizin bildiği gibi ne yazık ki halk sağlığını tehdit eden gıda önergemiz ret edilmişti. Ülkemizde gün geçtikçe artan gıda sahtekârlığının taklit edilmesi ve üretilmesi, bir gıda ürününün yapısında bulunmayan özelliklere sahipmiş gibi veya başka bir ürünün bire bir aynısıymış gibi üreterek, tüketicileri yanıltmaktadır. Tükettiğimiz gıdaların büyük bir bölümünde gerek firmalar gerekse kişiler, merdiven altı taklit ve tağşiş gıdalar üreterek piyasaya sürüyor. Bu firmalar, ekonomik olarak, çıkar sağlamak amacıyla gıdaya yasa dışı müdahale ediyor. Tüketicileri yanıltıyor. Dolayısıyla vatandaşlarımızın beslenmek için alıp tüketmiş oldukları bu ürünler, ne yazık ki gerçek besinli ürünler değildir” dedi.

TÜKETİCİ NE YEDİĞİNİ BİLMİYOR

“Gıda ürünleri içinde hile yapılmayan ürün neredeyse yok gibi” diyen Fahrettin Yokuş, “Tarım ve Orman Bakanlığının verilerine göre, en çok hile yapılan ürün grubu, yüzde 35 ile peynir ve tereyağın başını çektiği süt ürünleridir. Daha sonra, yüzde 22 ile et, yüzde 13 ile Zeytinyağı, yüzde 11 ile katkı maddeleri, yüzde 10 oranında bal ve baharat ürünlerinde hile yapıldığı tespit edilmiştir. Bu firmaların bizlere ne yedirdiklerini sıralıyorum: Yoğurda bitkisel yağ ve jelatin katılıyor. Bilindiği gibi Jelatin, domuzun deri veya kemiklerinin kaynatılmasıyla elde ediliyor. Tulum peynirine bitkisel yağ ve nişasta; Şekere tekstil boyası, yumuşak şekere domuz jelatini karıştırılıyor. Tavuk kemikleri öğütülüp salama katılıyor. İçtiğimiz çaylara, kimyasal renklendiriciler katılıyor. Dana etinden yapılmış sucuk diye satılan sucukların içine at, eşek ve kanatlı hayvan eti karıştırılıyor. Dünya Tüketici Örgütü'ne (WCO) göre ekonomik büyüklüğü tüm dünyada 50 milyar dolar civarında olan hileli gıda sektörünün, Türkiye'deki büyüklüğü ise 10 milyar TL'yi aşıyor. Uluslararası Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütünün (OECD) hala 2019 yılı güncelliğini koruyan raporunda Türkiye’nin sahtecilik karnesi çok kötü durumdadır. Avrupa Birliğine sahte ürün ihraç etme potansiyelimiz 15 ülke arasında maalesef 3. Sıradayız. 2018 sonu itibarıyla Türkiye’de Gıda da kayıtlı ve onaylı işletme sayısı 674 bin 409.dur. Denetçi sayısı ise, sadece 6 bin 825’dir. Bu denetçilerin de 2 bin 250’si gıda mühendisidir. Bu denetçi sayısı ile sayıları yüzbinleri bulan işletmeler nasıl denetlenecek? Halkın sağlığı ile oynayan firmalara, yılda en fazla bir kereye mahsus olmak üzere 22 bin 742 TL tutarına kadar ceza verilebiliyor. Bu ceza miktarı yetersiz kaldığı için firmalar, hileli gıda üretimini artırarak aralıksız sürdürüyorlar. Para cezalarının yetersizliği nedeniyle Bakanlığın kamuoyuna ifşa ettiği firmalar isim değiştirerek hileli üretimlerine devam ediyorlar” dedi.

Son bir yılda hileli gıda üretimi yapan firma sayısının 3,5 kat artarak 173’ten 618’e, hileli ürün sayısının da dört kattan fazla artarak 282’den 1211’e yükseldiğini söyleyen Fahrettin Yokuş, “Dolayısıyla bu cezayı göze alarak üretimini sürdüren firmaların sayısı artarak devam ediyor. Şu andaki cezaların caydırıcı olmadığını ne yazık ki bu rakamlar bize gösteriyor. Diğer yandan şifa olarak tükettiğimiz, bal yerine glikoz ve mısır şurubu yani zehir yiyoruz. Geçtiğimiz ay kamuoyuna yansıyan bir haberde, hileli bal üreten bir kişiye 150TL para cezası verildiği yansımıştır. Görüldüğü gibi cezaların hafifliği gıda terörünün artarak devam etmesine sebep olmaktadır. Sizlere bal konusunda bir örnek daha vermek istiyorum. Sahte bal Meclis’e de girdi. Tarım Bakanlığının 12 Ekim 2019 tarihinde yayınladığı sahte gıda üreten firmalar listesinde Ankara Arıcılar Birliği Başkanı’nın sahibi olduğu firmanın da ismi yer aldı. Bakanlık Melis Arı Çiftliği adlı firmanın ürettiği Fer Bal’ın sahte olduğunu tespit etti. Bakınız bahsi geçen bu marka Meclis kantininde halen satılmaya devam ediyor. Buradan hareketle ürkücü gerçeğin önüne ne yazık ki geçemiyoruz. Bakanlık yapmış olduğu denetimleri yeteri kadar kamuoyuna açıklayamıyor. Bakanlığın bu husustaki eksikliğini de raflarda satılan ürünlerin toplatılmadığına şahit olarak görmekteyiz. İşletmeler ve tüketiciler raflardan toplatılmayan bu hileli ürünleri tüketmeye devam ediyor. Gıda terörünün önüne acilen geçmeli ve tedbirler almalıyız. Bakınız, bu işin artık şakası yoktur. Sizlerde bizler de, çocuklarımız da ne yediğimizi bilmiyoruz. Bu gıda terörü sadece muhalefet ve iktidar diye ayrım yapmıyor. Gıda terörü hepimizi sağlığından vuruyor. Bu konuda kamuoyuna yeterli bilgi akışını sağlamalıyız” ifadelerini kullandı.

HABER MERKEZİ

Editör: TE Bilişim