İlim için memleketinden hicret eden ve Konya’ya yerleşen âlimlerden biri de Şeyh Fazıl Hüseyin Söylemez Efendi’dir. Hindistan’dan Konya’ya gelmiş, ilmi kişiliği, yaşantısı, kerameti ile dikkat çekmiş, çok konuşmadığı için Söylemez veya Söylemez Baba lakabıyla anılmıştır. İslam âleminde eskiden itibaren süre gelen gezici derviş geleneğini devam ettirmiş, Hintli Müslümanlar ile Osmanlı toplumunun kaynaştırılması amacıyla Hindistan’dan Konya’ya gönderilmiş bir mutasavvıftır. Balık Hali’nin orada bulunan türbesi, Milli Mücadele Döneminde de önemli bir üst olmuş, işgal kuvvetleri tarafından kapatılan Öğüt Gazetesi’nin malzemeleri türbeye taşınmıştır.

Âlim vevelî olarak bilinen Şeyh Fazıl Hüseyin Söylemez Efendi, Hindistan’ın Allahâbat bölgesinde, Ahmet PorSerâme köyünde dünyaya geldi. Babası, Cevher Ali Kalender’dir. Nakşibendî ve Kadiri tarikatına mensuptur.Şeyh Fazıl Hüseyin Efendi, Hindistandoğumlu olmakla birlikte atalarının Arap oldukları, oraya sonradan gidip yerleştikleri anlaşılmaktadır. Nitekim kendisine ait ikinci vakfiyede soyunun “Osman Zinnureyn” ile “İmâm-ı Hazret-iZeynelâbidîn” sülâlesinden geldiğikayıtlıdır. Hindistan Müslümanları arasında Arap asıllı ve Hz. Peygamber’insoyundan gelenlerin bulunduğu bilinmektedir. Şu halde Hindistan’daki birçokaile gibi Şeyh Fazıl Hüseyin Efendi’ninsülâlesi de buraya Arabistan taraflarından sonradan gelmiştir.  İlk tahsiline memleketinde başladıktan sonra Hicaz’a gitti, oradan da Anadolu’ya geçti. Bir süre İstanbul, Akseki ve Karaman’da kaldıktan sonra, 1848 yılında Konya’ya gelip yerleşti. Medrese tahsili yanında iyi bir tasavvuf terbiyesi ile yetişti.

Akseki’de kaldığı sekiz ay içerisinde Akseki Müftüsü Şatırzade Tahir Efendi’nin yanında kaldı, ondan ders ve feyz aldı. Konya’da bir süre İplikçi Medresesi’nde misafir olarak kaldı ve daha sonra bağlılarından ve Germiyanoğulları’ndan Adliye Nazın Abdurrahman Paşa’nın kendisi için yaptırdığı Söylemez Konağı olarak tanınan konakta yaşadı. Bu konak ve türbesi Lârende Caddesi’nin başlangıcında idi. Konağın son kalıntıları yakın bir zamanda yıkıldı ve yola dahil edildi. Türbesi ise, bugünkü Muhacir Pazarının yanında, Balık Pazarı’nın doğusunda bulunmaktadır.Şeyh Efendi, Abdurrahman Paşa’ya İstanbul’da iken adliye nazırı ve sadrazam olacağını müjdelemiş, bu müjdesi tahakkuk edince, Paşa’nın Şeyh Efendi’ye bağlılığı artmış. Şeyh, paşaya evvelce Konya’ya vali olarak geleceğini de söylemiş, fakat Paşa, Konya yerine Ankara valiliğine tayin edilmiş. Şeyh Efendi’nin kerameti bu suretle küçük bir değişiklikle yerine gelmiştir. Konak bu sebeple Paşa tarafından yaptırılmıştır. Türbenin yanında bulunan dergâh ve mescit daha önce yıkılmıştır.

KENDİSİNE NEDEN SÖYLEMEZ İSMİ VERİLDİ

Şeyh Fazıl Hüseyin Söylemez Efendi, az konuşan bir kişiliğe sahiptir.  Bazı söylentilere göre de, Hz. Peygamber’in, “Allahu Teâlâ’ya ve ahiret gününe iman eden kimse, hayır söylesin veya sussun” hadisini kendine düstur edinip devamlı sustuğu için kendisine halk tarafından, “Söylemez” lakabı verilmiş, zamanla asıl ismi unutulmuştur. Vakfiye belgelerinde kendisinden Şeyh Fazıl Hüseyin Söylemez Efendi olarak bahsedilmektedir. Yalnız konuşmayıp, susmasının başka sebepleri olduğu da söylenebilir. Kendisi Türkiye’ye dışarıdan gelmiş, Hint asıllı bir mutasavvıftır. Ancak Konya gibi Türkçe konuşan bir muhitte yaşamaktadır. Türkçeyi bilmediğinden çevresiyle anlaşmakta zorluklar çekmiş, bu nedenle susmayı tercih etmiş olabilir. 

SÖYLEMEZ EFENDİ’NİN İLMİ KİŞİLİĞİ

Şeyh Fazıl Hüseyin Efendi’nin mezhebi Hanefî, tarikatı ise Konya’ya ilk geldiğinde Çiştiye’ydi. Daha Nakşbendiye ile Kadiriye’ye intisap etmiş, bu tarikatların şeyhliğini yürütmüştür. Anlatılanlar, onun iyi bir medrese tahsiliyaptığını ve tasavvuf terbiyesi aldığınıgöstermektedir. Türkiye’ye geldiğindeilmiye sınıfı ile buluşup görüşmesi iletasavvufî faaliyetlerde bulunması, onunsöylenen şekilde bir kültür yapısınasahip olduğunu ortaya koymaktadır.Bundan başka Çiştiye, Nakşbendiyeve Kadiriye tarikatları ile ilgisi de onunmedreseli olduğuna işaret etmiştir. Çünkü onun Osmanlı topraklarınageldiği sırada Nakşbendiyenin özellikleHalidiye koluna şeyh olarak atanacaklarda medresede okumuş, zahiri ilimlerde belli bir seviyeye ulaşmış olmaşartı aranmıştır. XIX. yüzyıl sonlarıylaXX. yüzyıl başlarında Konya’da birçokNakşbendiye-i HalidiyeTekkesi’ninvarlığı; Söylemez’in de bu şehirde zaviye bina ettirip Nakşbendiye Tarikatı’nıneşirde bulunduğuna bakılırsa, o daNakşbendiye’ninHalidiye koluna mensuptur. Diğer taraftan Şeyh Fazıl Hüseyin Efendi’nin Hint asıllı biri olarakÇiştiye halifesi sıfatıyla tekke açması,onun Hindistan’da köklü bir tasavvuf terbiyesi aldığının göstergesidir. Hindistan, XIII. yüzyıldan beri Sünni tarikatların yayıldığı ve çok sayıda mutasavvıfın bu kültür ortamında yetiştiği yerolarak bilinmektedir. Nitekim OsmanlıDevleti’nde XIX. yüzyılda hızla yayılanNakşbendiye-i Halidiye’nin kurucusuMevlâna Halid-i Bağdadî’ye de tasavvufterbiyesi Hindistan’da verilmiştir.Şeyh Fazıl Hüseyin Efendi, görüldüğü gibi iyibir medrese tahsilinden sonra tasavvufterbiyesi almış, daha Hindistan’da ikenÇiştiye’yi Anadolu’da yaymak üzeregörevlendirilmiştir. ÇiştiyeSunni bir tarikat olup, Muînüddin Hasan el-Ciştî b. SeyyidGıyasüddin es-Seczî tarafından 1236 yılında kurulmuştur. Bu tarikatı yaymak için de kendisi  enuygun yer olarak Konya’yı görmüş; burada bir zaviye inşa ettirerek faaliyetebaşlamıştır. Konya’ya geldikten sonrakendisine Nakşibendi’ye ve Kadiriyeşeyhlikleri de verilmiştir.

Konya’da bulunduğu süre içinde çok az müridi olmuştur. Üst düzey bürokratlardan müridi de olmuştur. Bunlardan biri de Adliye Nazırı Abdurrahman Nureddin Paşa’dır. Geleneksel tarikat anlayışından farklı bir yol izleyerek uzlete önem vermiş bir şeyhtir. Ortaya koyduğu tarikatçılık, Türkiye şartlarında uygulanamaz bulunduğu için kendisine çok az kişi intisab etmiştir. Sayıları az olan müritleri de onun ölümünden sonra dağılmış ve Çiştîya tarikatı Konya’da sona ermiştir.

Şeyh Fazıl Hüseyin Efendi’nin ilmî seviyesini tespit etmek oldukça güçtür. Çünkü bu hususta tam olarak bilgi bulunmamaktadır. Hindistan’daki her Müslüman ilim adamı gibi Urduca’nın yanında İngilizce veArapça’yı bilmesi de gerekmektedir. Konya’nın önemli hattat ve alim şahsiyetlerinden olan Veli Sabri Uyar, Söylemez Efendi’nin Farsça bir Silsilenâme yazdığınaişaret etmektedir. Öyle ise Farsça’yı daokuyup yazacak kadar bilmiştir. Söylemez’in telifbir eseri mevcuttur. Şeyh Efendi’ye bireseri olup olmadığı sorulunca, rafta duran Urdu dili ile yazılmış küçük bir kitabı indirip gösterirmiş. Urduca’yı bilenbulunmadığı için kitabın adı ve konusutespit edilememiş. Bu kitabın ise şu andanerede olduğu bilinmemektedir.

HATTATLIĞI VE ŞAİRLİĞİ

Aynı zamanda iyi bir hattat olan Şeyh Fazıl Söylemez, birçok risale ile bir silsilename yazdı.

Bu nedenle güzel sanatlara olan ilgisiyle de tanınır. Özellikle hat sanatında ustadır. V. Sabri Uyar, onu bu yönünden dolayı hattatlar arasında gösterip hayatına dair bilgiler vermişti. Şeyh Efendi, gayet güzel sülüs, nesih, ve ta’lik yazı yazardı. 28 Sayfalık bir Tarikatnâme ile 11 sayfalık bir Farsça silsilenâmesi vardır. Hattat Uyar, bu eseri 1940’larda Pirebi Mahallesi’nde oturan Hasan dede adlı bir ihtiyarın elinde gördüğünü yazmıştır. Söylemez’in şairliği de vardır.  Uyar, üç sayfalık bir kasidesini gördüğünü belirtmiştir. Ancak, bunun da neredebulunduğu tespit edilememiştir.

MİLLİ MÜCADELE VE SÖYLEMEZ BABA

İngilizler ’in İstanbul’u 16 Mart 1919 tarihinde İşgal etmesinden sonra İtalyanlar Konya’ya gelmiş, Konya ve Akşehir Tren İstasyonunu gözetim altına almıştır. Konya’da kendilerine yardımcı olabilecek kişileri bularak onlara para vermek suretiyle de bazı olayların çıkmasını sağlamışlardır. Ancak Konya basını Milli Mücadele’nin yanında yer almış, İtalyanlara herhangi bir taviz vermemiş, işgale karşı yayınlarını sürdürmüştür. Öğüt Gazetelerinin yayınları İstanbul’da bulunan İngiliz İşgal Kuvvetlerini tedirgin etmiş, Konya’daki İtalyanlara “baskı” yaparak bu gazetelerin kapatılması istenilmiştir. Öğüt Gazetesi’ne yapılacak ani baskını öğrenen Öğüt çalışanları, gazeteyi bir gecede Söylemez Tekkesi’ne taşımışlar ve orada gazetenin baskısını gerçekleştirmişlerdir.

Hatta iki gazeteci arasında da şöyle bir konuşma geçmiştir;

-İtalyanlar gazeteyi Söylemez Baba Türbesi’ne taşıdığımızı haber alırlarsa ne yaparız?

-Söylemez Baba kimseye bir şey söylemez ki, Söylemez Baba’nın ağzı sıkıdır kimseye bir şey söylemez, biz gazetemizi basalım görevimizi yapalım.”

Gerçekten de emniyetli bir şekilde gazete yayın hayatına Nasihat olarak devam etmiş, yaptığı bir haber ile Konya’da işgale karşı bir miting düzenlenmesini sağlamıştır. Alim bir şahsiyet Sivaslı Ali Kemalî, mitingde şunları söylemiştir: “Ey ahali, ey Konyalılar! Gazete demek bir milletin dili demektir. General Milen dilimizi kesti. (Kahrolsun sesleri) Ne idüğü belirsiz birkaç Frenk dilimize kilit vurdu. Millî davalarımızı müdafaa etmek, dinimizi, imanımızı, Türklüğümüzü muhafaza etmek, bizim, sizlerin, hepimizin vazifesidir. Bizi susturamazlar. Dönersek kahpeyiz, millet yolunda bir azimetten. Bu millet ölmedi, ölmeyecektir. Bugün Öğüt’ü kapatmışlarsa yarın bir başka Öğüt çıkacak, bizi hak ve hakikat yolunda asla ve asla susturamayacaklardır.”

SÖYLEMEZ ZAVİYESİ VE HİNTLİ MÜSLÜMANLAR

Söylemez Zaviyesi, kendisi tarafından 19. Yüzyılın sonlarında, Konya dışında Kanlıgöl adı verilen mahallede inşa edilmiştir. Günümüzdeki yeri ise Balık Hali’nin olduğu yerdir. Yapısı ve işleviyle tipik bir Osmanlı devri zaviyesidir. Şeyh Fazıl Hüseyin Söylemez Efendi, Anadolu’nun bir İslam diyarı haline gelmesinde etkili olmuş bir mutasavvıflara benzeyen bir âlimdir. Çünkü o, Konya’nın dışında ekilip dikilmeyen bir yerde zaviye kurup, kullanılmayan boş araziyi ağaçlandırarak şekillendirmiştir. Bu yönüyle Konya’da eski tasavvuf geleneğinin adeta son temsilcisi olmuştur. Zaviyeden geriye ise Söylemez Efendi’nin türbesi kalmıştır. Şeyh, Konya’ya yerleştikten sonra, şimdiki türbesinin bulunduğu civarda bir zaviye, mescit ile birlikte sağlığında türbesini de yaptırarak vakfetmiştir. Söylemez Zaviyesi vakfiyesinde dikkat çeken husus ise Hint Müslümanlarının Konya’ya gösterdikleri ilgidir. Hintli Müslümanların ticari ilişkilerin yanı sıra Mevlana ve Mesneviye ilgi duydukları bilinmektedir. 19. Yüzyılda da Konya’ya Hindistan’dan mutasavvıf ve ilim insanlarının gelip yerleşmiştir. Nitekim Söylemez Efendi de Hindistan’dan gelmiştir. Bu nedenle vakfiyedeki bazı şartların Konya’ya gelen gezginci dervişlere yönelik olması, Hintli Müslümanların Konya’da sayılarının oldukça fazla olduğunu, kalabilecekleri bir zaviye kurulmasına ihtiyaç olduğunu göstermektedir.

VEFATI

Çok konuşmadığı için Konya’da, Söylemez Baba lakabıyla anılan bu seyyah şeyh, 1328 H. 1910 M. yılında muhtemelen 83 yaşlarında vefat etti ve sağlığında yaptırılan türbeye defnedildi. Ölümü hakkında ise bazı rivayetlerde vardır, Rivayetlere göre Söylemez Efendi bir gece öldürülmüştür. Ancak Tarihçi Prof. Dr. Yusuf Küçükdağ’ın yaptığı araştırmaya göre öldürülmesiyle ilgili bir işaret yoktur. Söylemez Zaviyesi ile ilgili vakıf kaydında tevliyetin, “Mumaileyhin vefatıyla mahlûl” yani Şeyh Fazıl Hüseyin Efendi’nin eceliyle ölümü sonucu boşalmış olduğuna işaret edilmektedir. Eğer öldürülmüş olsaydı vakıf defterine, “maktûlen” vefat ettiği yazılması gerekirdi.

Kitabesinde şu ibare yazılıdır;

“Hüve’l-bâki Bismillâhirrahmânirrahîm Küllü men-’aleyhâ fânin ve yebkavechüRabbike

zü’l-celâli ve’l-ikrâm. İnnâlillâhi ve innâileyhirâci’ün. Küllü nefsin zâikatü’l-mevt. Hazret-i

Ka’be-i feyz-i âlem kıble-i kimyâ-yisa’âdet Şâh Seyyid Hâce Mîr Fâzıl Hüseyin ibnMerhûm

Gevher Ali ŞehîdÇiştî Kalender-i ehl-i Hindistan karîbü’l-bahârşehr-i AhmedPûrmedfen-i

Konya-i Şerîf. Mâh-ı Şa’bân-ı Şeb-i Cum’asâ’at-i 2 fi 28 târih-i sene 1328 minHiereti’n-

Nebiyyisallallâhü aleyhi ve sellemtemmet."

Türbe, Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından onarılmıştır.

KAYNAKÇA

BALKAN, Mustafa (2016), Söylemez Zaviyesi Ve Türbesi, Pusula Gazetesi: 18 Ağustos 2016

KÜÇÜKDAĞ, Yusuf (1998), Konya’da Söylemez Zâviyesi ve Vakfiyeleri, KTO Yeni İpekyolu Dergisi Konya Kitabı Özel Sayısı-1, Editör: Yusuf Küçükdağ, Konya: Damla Ofset

UZ, Mehmet Ali (2013), Konya Âlimleri ve Velileri, Konya: Meram Belediyesi Kültür Yayınları

http://wowturkey.com-ERİŞİM:24.05.2019

http://www.kgc.org.tr/Kurumsal/Tarihce/1-ERİŞİM:24.05.2019

Editör: TE Bilişim