İkindi Sohbetleri'nde Konya’daki Mimar Sinan, Sultan Selim Camisi Efsaneler ve Gerçekler” konuşuldu. Konya Büyükşehir Belediyesi ile Konya Fikir ve Sanat Adamları Derneği ve Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırma Merkezi’nin ortaklaşa düzenlediği Yaşayan Konya Hafızası İkindi Sohbetlerinde bu hafta Karaman Eski Belediye Başkanı Dr. Kamil Uğurlu, “Konya’daki Mimar Sinan, Sultan Selim Camisi Efsaneler ve Gerçekler” konulu slayt eşiğinde bir konferans verdi. Milletlerin efsanelere inanmak istediklerini belirten Kamil Uğurlu; “İnsanlar için normal tarih çekici olmaz. Akılda kalıcı olması için efsaneler vardır. İmparatorlukları efsaneler kurar. Manas, Ergenekon, Oğuz Kağan destanları insanları çok etkiler. Osman Gazi’nin rüya motifi Babil Kralı Babinek Sezer’den alınmıştır. Tarık Buğra eserinde bunu gerçek gibi anlatmıştır” dedi.

EDİRNE SELİMİYE CAMİSİ’NDEKİ TERS LALE MOTİFİ

Uğurlu, Edirne Selimiye Camisi’nde 101 lale motifinin bulunduğunu ancak ters lale motifinin caminin önüne geçtiğini belirtti. “Ters lale motifinin yere değdiğinde kıyametin kopacağına inanılıyor. Caminin eski arazisi bir lale bahçesi değildir. Cami eski saray üzerine yaptırılmıştır. Mimar Sinan’ın Üsküdar ve Edirnekapı’da yaptığı camilerde Mihrimah’a aşkını ifade ettiği tamamen efsanedir. Tek minareli olarak yapılan Üsküdar’daki camiye mahya takmak için 3. Ahmet zamanında ikinci minare yapılmıştır. Semerkant’taki Bibi Hatun Külliyesi ile benzer efsaneler üretilmiştir. 1972’de Arthur Stratton’un yazdığı romanındaki Sinan- Mihrimah aşkını bizim yazarlarımız bilimsel eserlerine bile almıştır. Mimar Sinan Sermimar(Mimarbaşı) olduktan sonra çizdiği planları has mimarlar uygulamıştır. Sinan projelerini parşömen kağıda sulu boya ile yapıyordu.” dedi.

EFSANELERLE ÖRÜLÜ BİR YAPI

1990´lı yıllarda Şehzadebaşı Camisi´nin restorasyonunu yapan mühendis “Cami bahçesini çevreleyen havale duvarında bulunan kapıların üzerindeki kemerleri oluşturan taşlarda yer yer çürümeler vardı. Restorasyon programında bu kemerlerin yenilenmesi de yer alıyordu. Sökmeye kemerin kilit taşından başladık. Taşı yerinden çıkardığımızda hayretle iki taşın birleşme noktasında olan silindirik bir boşluğa yerleştirilmiş bir cam şişeye rastladık. Şişenin içinde Mimar Sinan tarafından yazılmış kağıtta ‘Bu kemeri oluşturan taşların ömrü yaklaşık 400 senedir. Bu müddet zarfında bu taşlar çürümüş olacağından siz bu kemeri yenilemek isteyeceksiniz. Büyük bir ihtimalle yapı teknikleri de değişeceğinden bu kemeri nasıl yeniden inşa edeceğinizi bilemeyeceksiniz. İşte bu mektubu ben size, bu kemeri nasıl inşa edeceğinizi anlatmak için yazıyorum.’ diyerek kemerin inşasını anlatıyordu. Bu mektup bir inşanın, yaptığı işin kalıcı olması için gösterebileceği çabanın insanüstü bir örneğidir. Bu mektubun ihtişamı, modern çağın insanlarının bile zorlanacağı taşın ömrünü bilmesi, yapı tekniğinin değişeceğini bilmesi, 400 sene dayanacak kâğıt ve mürekkep kullanması gibi yüksek bilgi seviyesinden gelmektedir. Şüphesiz bu yüksek bilgiler de o koca mimarin erişilmez özelliklerindendir. Ancak erişilmesi gerçekten zor olan bu bilgilerden çok daha muhteşem olan 400 sene sonraya çözüm üreten sorumluluk duygusudur” diyordu. Sinan’dan önce taşla yapılmış binlerce yıllık yapılar bulunmaktadır. Böyle bir olayın olması imkânsızdır. İddia edilen belge ve şişe elimizde bulunmamaktadır.

KÜLLİYEDEN SADECE CAMİ VE KÜTÜPHANE KALDI

Uğurlu, Şehzade Selim’in Konya valiliği sırasında 12 yılda yaptırılan Sultan Selim Camisi ile ilgili “Vahdaniyeti temsil eden tek kubbe ve yan kubbelerden oluşmaktadır. Taşıyıcıların çoğu kubbelere gizlenmiştir. Ses mükemmel çözümlenmiştir. Caminin taç kapısı ve mihrabının üstünde mükemmel motifler bulunmaktadır. Şimdiye kadar 10 kez tamirat geçirmiştir. Külliye olarak yapılmıştır. Cami külliyenin merkezidir. Caminin karşısında bir imarethane vardı. 24 saat kazan kaynamaktaydı. Karapınar’daki imarethane ile aynı dönemde yaptırılmıştır. Külliye; medrese, muvakkithane, hamam, kütüphane ve imarethaneden oluşuyordu. Kütüphane Kethüda Yusuf Ağa tarafından yaptırılmıştır. Külliyedeki yapıların bazıları 1950’li yıllarda yıkılmıştır” dedi.

KONYALI MİMAR SELİMİYE’NİN SIRRINI ÇÖZDÜ

Uğurlu, Edirne’deki Selimiye Camisi ile ilgili “Kubbe altında müezzin mahfili bulunmaktadır. Müezzin mahfili altındaki şadırvanın bulunmasını ilk başta anlayamamıştım. Ancak işin sırrını Konyalı Mimar Hilmi Şenalp çözdü. Mahfil Kabe’nin ½ ölçeğinde bulunuyordu. Sinan kubbeyi Arş-ı âlâ olarak tasvir etmiştir. Sultan, mimara emirler vererek caminin işleyişini takip etmiştir. Cami içindeki yazıların eskiz çalışmaları 2 yıl sürmüştür. Kütahya’dan getirilen malzemeler İznik’te çini yapıldıktan sonra camide kullanılmıştır.” dedi.

DEVŞİRME SİSTEMİ

Beş eserinde devşirme olduğunu belirten Sinan’ın ismi Yusuf Sinanüdddin bin Abdullah’tır. Devşirme olmasından sıkıntı duymaz. Devşirme müessesi kurallara bağlıdır. 8-18 yaş arası çocuklardan seçilirdi. Aileler çocuklarını vermek için rüşvet bile verirlerdi.

1930 yılında Batı’da Sinan’ın Türk olmadığı spekülasyonları artınca Şevket Aziz Kansu başkalığında Sinan’ın mezarı açılarak antropologlar tarafından kafatası incelenmiş, Türk olduğu sonucuna ulaşılmış, ancak kafatası yerine konulmamıştır. Her türlü dünya nimetine ulaşan Sinan mallarını vakfetmiştir. Kendisine yüzük taşına benzer türbe yaptırmıştır.

Programın sonunda Yahya Kemal Bayatlı’nın “Süleymaniye’de Bayram Sabahı” şiiri dinletildi. Dr. Kamil Uğurlu’ya KOSKİ Eski Genel Müdürü Ali Rıza Kapçı tarafından günün anısına hediye takdim edildi.

HABER MERKEZİ

Editör: TE Bilişim