Saraybosna'da şehitlik ziyareti ve keskin nişancıların mevzilendiği siperleri ziyaretin ardından Bosna'nın cenneti Vrelo Bosna ve savaş zamanı yapılan tüneli gördük.  Vrelo Bosna, tertemiz suların aktığı, asırlık ağaçların bulunduğu ve ördeklerin kanallarda yüzdüğü cennet bir mekan. Havanın yağışlı olması sebebiyle hiç kimse yoktu. Fakat insana huzur veren bir yer. Yaz aylarında burası çok kalabalık oluyor. Saraybosna'nın mesire olan bu yer yabancı turistler tarafından da sık sık ziyaret ediliyor.



SARAYBOSNA İKİNCİ SREBRENİTSA OLABİLİRDİ



Vrelo Bosna'dan sonra savaş zamanı kazılan tüneli ziyaret ettik. Savaş zamanı Şida Kolar isimli bir kadına ait bu evin altından 800 metrelik bir tünel kazılmış. Bu tünel Saraybosna'ya hayat vermiştir. Tünelden insani yardım malzemelerinin yanı sıra çok muhimmat geçirilmiş. Bu tünel Saraybosna'nın ikinci bir Srebrenitsa olmasının önüne geçmiştir. Çetnikler, tepelerden ateş etmişlerdir. Şehir merkezine inmekten korkmuştur. Çünkü Saraybosna'da kurulan düzenli ordu ve  sayesinde Saraybosna'daki ikinci  bir Srebrenitsa yaşanmasının önüne geçilmiştir.
SARAYBOSNA'YI SAVUNAN SIRP GENERAL



Bu tüneli 5 yıl önce ziyaret etmiştim. O zaman evin sahibi Şida Kolar teyze ile tanışma fırsatı bulmuştum. Bu gidişimde görevliler hariç kimse yoktu. Ufuk Çiftçi, Emre Arıtan ve Tarık Karçiç'le birlikte tüneli gezdik. Saraybosna kuşatmasını ve tünelin yapılış hikayesini anlatan  20 dakikalık bir video izledik. Tepelerden keskin nişancılar ve topçu birlikleri gece gündüz ateş etmiş. 4 yılda 11 bin 541 kişi hayatını kaybetti. Kurbanlar sadece Boşnaklar değildi. Saraybosna'da yaşayan Sırplar da hayatını kaybetti. Hatta bazı Sırplar, Boşnaklarla birlikte Saraybosna'yı savundu. Bunlardan birisi de Sırp General Jovan Divjak'tı. General Divjak, savaştan sonra Saraybosna'da yetimler için bir vakıf kurdu. Savaştan sonra çeşitli savaş suçlarından da yargılanan Divjak, bugünlerde mesaisini yetim çocuklar için harcıyor.
Saraybosna'daki tünel gezisinden sonra güzel bir çevabi yemenin mutluluğunu yaşadık, tabii ki üzerine Türk çayı. Artık Bosna'daki kafelerde Türk çayı bulmak mümkün. 5 yıl önce Bosna'da Türk çayı bulmak imkansızdı. Bosna'ya o kadar çok Türk geliyor ki; artık Bosnalı kafe işletmeleri çay yapmaya başlamış. Yaptıkları çay ise gayet güzeldi. Türk çayını artık sadece Türkler içmiyor. Boşnaklar bile çay tiryakisi olmuş.
BOŞNAKÇA-TÜRKÇE SÖZLÜK BASILMAYI BEKLİYOR
Saraybosna'da Boşnak Yazar Türkana Hoti ile bir kaç sohbet etme imkanı buldum. Boşnak kahvesi ve rahatluk lokumu eşliğinde sohbetimiz sürdü. Türkana hanım, aslen Kosovalı bir Türk. Hem Türkçe'ye hem Boşnakça'ya çok hakim birisi. Türkçe-Boşnakça bir sözlük hazırlamış. Fakat bu sözlüğü bastıracak bir sponsor bulamıyor. Bosna'daki firmalar pek yanaşmıyor. Türk firmaları ile de  bağlantı kuramayınca sözlük bir türlü basılamıyor. Bosna'da bir yayıneviyle yaşadığı sorun yüzünden sözlüğün basımı iptal olmuş. Fakat Türkana hanım azimli ve çalışkan birisi ve en büyük hayali bu sözlüğü bastırmak. Türkana Hanım ve Gazi Hüsrev Begova Camii yanındaki kafenin sahibi bayan sigara içmeye başlayınca. Bosna'da neden kadınların sürekli sigara içtiğini sordum. Verdikleri cevap çok anlamlı oldu. "Siz de 4 yıl savaşın tam merkezinde olsaydınız. Siz de sigaraya başlardınız" diye cevap verdiler.
 
 
 

 
 
 
 
Saraybosna'daki bakır  ve alüminyum üzerine işleme yapan Ömer Krasniç ise tam bir Konya sevdalısı. Ömer Krasniç de aslen Kosovalı bir Boşnak. Başçarşı'da Gazi Hüsrev Begova Medresesi'nde bakır ve alüminyum üzerine işleme yapıyor. Ömer Krasniç, Konya'da böyle bir atölye açmak istiyor. Tanıştığımız Mustafa isimli bir Boşnak ise Türkçe'yi sözlükten ve kitaptan çalışarak öğrenmiş. Hatta Türkçe argo kelimeleri bile öğrenmiş. Buradaki sohbetin ardından hatıra fotoğrafı çekindik. Saraybosna'da son gördüğümüz yer ise Olga ve Sueda Köprüsü oluyor. Olga Suçiç ve Sueda Dilberoviç, 1992'de başlayan savaşın ilk kurbanları. Olga Sırp, Sueda ise Boşnak. İsimler kimseyi, eli kanlı katillerden birisi yapmıyor.
İBRAHİM BÜYÜKEKEN- 3
 
Editör: TE Bilişim