Türk kültüründe de önemli bir yere sahip olan kalaycılık günümüzde son ustalarını ağırlıyor. 

Teknoloji ve sanayinin gelişimiyle birlikte bir zamanlar mutfakların vazgeçilmezi olan bakırın yerini plastik, çelik ve alüminyum malzemeler aldı. Bakırın kullanımının azalması kalaycılık mesleğini icra edenleri de zor duruma düşürmeye başladı. 

Kalaylama işi bakırın toz nişadır yardımıyla kalay ile kaplanmasıyla yapılmaktadır. Bakır mutfak eşyaları, üzerlerindeki kaplamanın soyulmasıyla birlikte zehir saçtığından dolayı kalaylanmak zorunda. Bu nedenle de bundan yaklaşık 20 yıl öncesine kadar kalaycılar ve kalaycılık mesleğine büyük ilgi duyuluyordu. 

Günümüzde kalaycı ustalarının sayısının azalması bakır kullanan aileleri de zor duruma sokuyor. Eskiden her köyde sayıları fazlaca olan kalaycı ustaları sayesinde her çeşit bakır kaplarını istedikleri zaman kalaylattıran aileler şimdilerde kalaycı bulmakta zorlanıyor. Bu sebeple ister istemez çelik, alüminyum, teflon ve emayeden yapılan mutfak eşyalarına yöneliyor. Ancak pekmez yapımında kullanılan geniş kazanların maliyet, dayanıklılık, sağlık, lezzet ve işlevsellik açısından mecburen bakır kazanlar kullanılıyor. Bu nedenle eşyaların tamir edilmesi ve kalaylanması gerekiyor

Bu mesleğin son ustalarından olan Balıkesir'li Nurettin Sayar günümüzde de geçimini kalaycılık ile sağlamaya devam ediyor. İşlerinin eskisi kadar iyi olmamasından dolayı Türkiye'yi adım adım gezerek mesleğini gurbette icra ettirmeye başlamış. Balıkesir'in Burhaniye ilçesinden otobüsle yollara düşen Nureddin Sayar ve yeğeni Muhammed Çanta, kalaycılıkta kullandığı körük, pamuk, kalay, nişadır, maşa ve diğer çeşitli araç gereçlerle zorlu bir yaşam mücadelesi veriyor. Geçtiğimiz günlerde Hadim ilçesinin köy ve mahallelerini gezen Sayar, "Kalaycılığın sabit bir yerde yapıldığı gibi seyyar olarak da yapılabilir. Ancak sabit bir yerdeyken bile çok zahmetli ve zor bir meslek olmasına rağmen gezici kalaycılık yapmak işlerimizi daha da zorlaştırıyor. Gittiğimiz her yere malzemelerimizi de yanımızda taşıyoruz. Genellikle bakır kullanımının yoğun olduğunu düşündüğümüz küçük köy ve kasabaları tercih ediyoruz. Bazen kalay, nişadır gibi malzemelerimiz bittiğinde bulmakta zorlanıyoruz. Bunun yanı sıra farklı farklı köylerde konaklıyoruz. Nereye gittiğimizi, nerede yatıp kalkacağımızı, ne yiyeceğimizi, nasıl insanlarla karşılaşacağımızı bilmeden aile geçindirmek, ekmek parası kazandırmak için mücadele veriyoruz. Vasıtamız olmadığı için kah yürüyor, kah otostop çekiyor, kah otobüslerle yola devam ediyoruz. Eğer mevsim şartları uygun olmazsa daha çok zorluk çekiyoruz. Bazen hakir görülüyor bazen el üstünde tutuluyoruz. Kısacası sürekli zorlu bir hayat mücadelesi içindeyiz. Yanımda can yoldaşı ve mesleğimin devam ettiricisi olarak yeğenim Muhammed Çanta var" dedi.

HABER MERKEZİ

Editör: TE Bilişim