Tarih sahnesinin en eski milletlerinden biridir Türkler. Müslüman olmaya başladıkları dönemden itibaren İslam dinin bayraktarlığını üstlenen Türklerin, Arap Müslümanlarla kötüden iyiye doğru gelişen bir ilişki süreci olmuştur. Emeviler döneminde iki taraf arasında gerçekleşen savaşların neticesinde sadece siyasi anlamda değil sosyo- kültürel sahada da Arap yazılı edebiyatına ve geleneğine yansıyan olumsuz bir Türk imajı ortaya çıkmıştır. Abbasiler dönemiyle birlikte savaşın dışında da ortak noktaların bulunmasıyla birlikte gelişen ilişkiler neticesinde Türklerin, İslam dünyasına intibaklarının tamamlanmasıyla söz konusu imajın olumluya doğru hızlı bir seyir takip ettiği görülür. Bunun neticesinde Arap edebiyatçıları arasında da Türkleri ve onların özellikleri öven eserler yazılmaya başlanmıştır

770-869 yılları arasında yaşayan ünlü Arap edibi, düşünürü Câhiz tarafından yazılan “Türklerin Faziletleri” adlı kitap var. Türk tarihinin en değerli, en eski kaynaklarındandır. Kitapta ünlü Arap, İslam büyüklerinin, kumandanlarının, kitabın yazarının Türklerin askerlikteki kabiliyetleri, ahlakları, fiziki özellikleri hakkındaki gözlemleri, intibaları anlatılır.

Kitap 840 yılı civarında Abbasi halifesi Mutasın zamanında yazılmış, sonra başına ilave bir bölüm yazılarak büyük Türk kumandanı, ilim adamı Feth b. Hakan’a (ö.861) takdim edilmiştir. Câhiz gibi kültürlü, mütecessis bir yazarın kaleminden çıkmıştır. Kitabın tercüme metninin başına Câhiz’in hayatı, Câhiz’e kadar İslam dünyasında Türkler hakkında geniş bir giriş, sonuna Câhiz’in diğer eserlerinden bazı pasajların çok gerekli anlamları verilmiştir.

Yeditepe yayınları tarafında çıkarılan bu kitap özellikle gençlere şiddetle tavsiye olunur.

***

Türk milletinin bazı özellikleri:

  • Biz Türkler kimseye benzemeyiz, yüreğimiz sevgi doludur bizim. Yaşamdan fazla beklentilerimizde olmaz, bir lokma ekmek yeter bize; özgür olsun, bağımsız olsun. Kin tutmayız. Yunanın yakıp yıktığı köylerimiz kalbimizin bir köşesinde kalmış olsa da küllenmiştir. Konuşmayız pek Ermenilerin yaptığı katliamları, Fransızların zulümlerini. İngiliz’in sinsi tuzaklarını da çoktan unutulup gitmiştir, tarihin tozlu sayfaları içinde.
  • Biz Yahudileri de severiz Hristiyanları da. Onlar gavurdur sözleri geçmişte kalmıştır. Baksanıza çocuklarımızın adına ya İbrahim’dir ya Yusuf ya Davut ya Süleyman ya da İsa, hepsi peygamber. Dileğimiz birlikte özgürce yaşamaktır. Biz kardeşlerimizi çok severiz. Cumhuriyete karşı isyanları da pek dile getirmeyiz. Kürtler isyan etti demeyiz hiç. Tarih sayfaları bunlar, okunur gider ve unutulur bizde. Önemli olan yaşamaktır bizim için; birlikte, kardeşçe, bir vatanda, bir bayrakta, bir devlette. Bir vatanımız vardır sınırları belli, bir bayrağımız var rengi belli, hepsi bizimdir ve hepimizindir.
     
  • Biz Türkleri diğerlerinden ayıran bir özelliğimiz varsa eğer, o da şudur: söz konusu vatanımız olduğunda değişiriz birden, uysallık gider yerini öfke alır ve bu noktada kimseyi tanımayız, kimseye de benzemeyiz. Vatan namustur bizim için, namus ise yaşam nedenimiz. Önce vatan deriz, çünkü biliriz vatansız yaşanmayacağını, din iman olmayacağını ezan sesinin duyulmayacağını. Kimseye benzemeyiz bu noktada, çünkü bize göre toprak uğrunda can verdiğimizdir, kan döktüğümüzdür. Her karışına bedel ödenmiştir. Tarihimizde toprağın para ile satın alınıp vatan olduğu görülmemiştir. Dünya tarihinde bizim gibi böylesi ağır bedel ödeyip de toprağı vatan yapan hiç görülmemiştir.
  • Biz Türkler, toprağa vatan diyebilmek için hep savaşmışızdır. Parayla alınmış bir vatan yoktur bizde, aman dileyene el kaldırıp toprak almakta yoktur bizde. Kimseyi katletmedik biz, bakın girdiğimiz savaşlara. Bin yıl öncesinde Anadolu’ya gelmişiz, Malazgirt’te Doğu Roma’yla, yani Bizans imparatorluğu ile savaşmışız ve dört yüz yıl boyunca hep savaşarak toprak kazanmışız. Savaş yaptıklarımız çaresiz ülkeler değil, kimi kral, kimi imparator, hepsi ayrı bir güç.
  • Son vatanımız. Bedeli milyonlarca canımızın kanıyla ödenmiştir. Bu yüzden bu topraklar başka kutsaldır bizim için ve kimsenin toprağında benzemez, her zaman uğrunda öleni, can vereni, kan dökeni vardır. Kana susuz bir toprak gibidir bizim Anadolu, binlerce yıldır kan içmiş ama hala doymamıştır. Olsun, bizimdir. Biz Anadolu’ya benzeriz, yapımızda zaten bu var bizim; bizim olana sahip çıkmak için gereğinde kan dökeriz, can veririz can alırız biz.
  • Bizler iyi insanlarız, kimseye kötülük gelmez bizden. Yüreğimiz sevgi doludur, kin tutmaz çabuk unuturuz biz. Seçtiklerimizin bize ihanet edebileceğini yüreğimiz düşünmez, inanırız biz bizi yönetenlere. Ülkemizi yönetenlerin hain olabileceği aklımıza gelmez bizim, çünkü hainlik nedir bilmeyiz biz…

Tarihçilerden nakledilen bilgilere göre, Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul’u fethettikten sonra bütün inanç gruplarına karşı büyük bir hoşgörü göstermiş. Kimsenin yaşam tarzına, dini inançlarına müdahale etmemiştir. Ancak devletin bütünlüğünü bekasına tehdit edecek unsurlara karşı çok sert tedbirler almıştır.

Biz Türklerde söz konusu vatanın bekası, milletin bölünmez bütünlüğü, göklerde dalgalan Albayrak söz konusu olunca,” Hepimiz ölecek kadar yaşlıyız, savaşacak kadar genciz.”

Esat Kabaklı beyin şarkılarında dediği gibi;

“Vatanına göz dikeni ez oğlum.!
Dostun kim düşmanın kim sez oğlum
Tarihini şerefinle yaz oğlum
Yaz oğlum.!

Vatanına göz dikeni ez oğlum.!
Dostun kim düşmanın kim sez oğlum
Tarihini şerefinle yaz oğlum
Yaz oğlum.! ”

“Kan Dökmeyi Seven Bir Millet Değiliz, Ancak Söz Konusu Vatan İse Dünyanın Şah Damarını Keseriz”.

Evlatlarımıza değişmez vasiyetimiz şairin dediği gibi “Vatanıma göz dikeni ez oğlum”.

Baki selamlar