Berber koltuğuna oturduğunuz zaman kendinizi farklı bir dünyada hissedersiniz. Hele bir de berberiniz tatlı dilli ve konuşkan biriyse –ki genelde berberler çok konuşur- saçınızı sakalınızı tıraş ettirinceye kadar geçen yaklaşık 1 saatlik süreçte kendinizi dünyadan soyutlar, ister istemez berberinizin size sunduğu dünyada zaman geçirirsiniz.

İşte böyle konuşkan ve muhabbet ehli bir berber, müşterisini tıraş ederken, 'Bak' demiş, 'Şimdi ne yapacağım.'

Kapının önünde top oynayan küçük çocuğu yanına çağırmış. 

Bir eline 5 lira; diğerine ise 1 lira almış.

Çocuğa uzatmış...

'Bunlardan hangisini istiyorsan, onu sana vereceğim' demiş.

Çocuk da hiç tereddüt etmeden, 1 lirayı aldığı gibi bakkalın yolunu tutmuş.

Çocuk gittikten sonra berber müşterisine dönmüş ve demiş ki; 'Gördün mü bak, ne kadar salak bir çocuk. Benim oğlan olsa, 5 lirayı alırdı.'

Hasıl-ı kelam, müşteri tıraşı bittikten sonra çıkmış berber dükkanından. Kafasındaki kıl yükünü atmış olmanın rahatlığı ile adımlarken, az önce berber dükkanına gelip berberin 5 lirasını değil de 1 lirasını alan çocuğu köşe taşının üstüne oturup dondurma yalarken görmüş.

Gitmiş yanına...

'Çocuğum' demiş, 'Zeki de birine benziyorsun. Neden az önce berberin verdiği 5 lirayı değil de, 1 lirayı aldın.'

Çocuk zeka küpü...

'Amca' demiş, '5 lirayı alsaydım, bu oyun biterdi...'

***

İnsanın aklına türlü türlü şeyler geliyor...

Zaman zaman dost meclislerinde konuşup tartışıyoruz. Ülke gündeminden, siyasi gelişmelerden, sosyal çözülmelerden, yaşanan buhranlardan, güzel ülkemizin doğusunda halka zulüm derecesine kadar giden terör olaylarından ve bu terör olaylarının artık Türkiye'nin tamamını sarmasından söz ediyoruz. 

Kendi kendimize çözüm önerileri sunuyoruz. Sunduklarımız üzerinde tartışıyoruz. Olurunu, olmazını irdeliyoruz. 

Birçoğu akla pek yatmasa da farklı fikirlerin oluşturduğu bu beyin fırtınasında zıt kutuplar ortak bir noktada buluşabiliyor.

Bazen de birbirini itercesine fikirler doğuyor bu sohbet ortamlarında. 

Beni iten ama üzerinde düşünmeden de edemediğim konu, yukarıda anlattığımız hikayeyle de biraz bağlantılı. 

“Acı bir oyun var ortada. Bu oyun bitsin istenmiyor. Bazen oyun kontrolden çıkıp zararlı hale gelebiliyor. Ülkemizde yaklaşık 40 yıldır devam eden terör belası, biraz kanlı olabilirdi ama şimdiye kadar çoktan kökü kazınarak kurutulabilirdi. Benim anam ağlayacağına, onun anası ağlardı. Hiç değilse şimdi akademisyen kimlikli insanlar da böyle saçma sapan fikirler ortaya atamazlardı” fikrine takılıp kaldım.

Acaba doğru muydu?

Marifetmiş gibi konuşuyoruz işte. 

Çıktığımız zaman ise elde avuçta bir şeyin olmadığını anlıyoruz. 

Eski hamam, eski tas...