İnsanları, aileleri, toplumları ve milletleri bir arada tutan duyguların en ehemmiyetli olanlardan biri de şüphesiz birlik- beraberlik ve kardeşlik duygusudur. Bu duygunun güçlü olması, fertleri harç gibi birbirine tutturması için her bireyin üzerine büyük sorumluluklar düşmektedir.

Bu gün gençlerimiz; hatta yaşını başını almış koca koca insanlar bile ufacık bir anlaşmazlıkta birbirlerinin boğazına sarılmakta, onları bir kalemde silip atabilmektedir. Peki, insanlarımız bu hale nasıl geldi?

İnsanları sadece maddi olarak doyurur manevi yönünü aç bırakırsan doymak nedir bilmeyen, önüne geleni yok eden, yutan koca bir canavar meydana getirmiş olursunuz. Dağdaki vahşi hayvanlar bile eline geçirdiği av hayvanını ihtiyacı kadar yedikten sonra; yani karnı doyduğu vakit geri çekiliyor; yerini avlanmaya gücü yetmeyen yaşlı, yaralı ve aciz varlıklara terk ediyor. Ama insanoğlu böyle yapmıyor. Bir tas çorba ve birkaç dilim ekmek ile karnı normalde doyuyor. Çorbadan sonra “Hanım, yemekte ne var?” diyor. O gün hanım etli, hoşuna giden güzel bir yemek yaptıysa onu da midesine yuvarlıyor. Sonra elini karnına götürerek tıpışlıyor ve “tatlı yok mu tatlı? Bak yeri eksik kaldı!”diyor. Hanım eğer baklava, revani, kadayıf gibi güzel bir şeyler yaptı ise bey efendimizin değmeyin keyfine. Yok, eğer sütlaç veya hazır tulumba gibi bir şeyler ikram ederse beyefendimizin suratı ekşir ve “akşama kadar ne yapıyorsunuz?” der. Hanımına bir eline sağlık demeyi bile çok görür ve hiç tereddüt etmeden kalbini kırar. Hele bir de yemeğin tuzu fazla veya eksik ise “bu ne biçim yemek, çıkıp dışarıda yiyeyim” der ve kapıyı çarpıp gider. Gider gitmesine; ama arkasında bir virane bırakıp gider.

Hâlbuki toplumuzun en fazla ihtiyacı olan şey birlik beraberlik, karşılıklı sevgi-saygı ve dayanışmadır. Bu duyguların hâkim olduğu toplumlar refah ve huzur içinde yaşarlar, birbirlerinin hak ve hukukuna saygı gösterirler. Toplumda can ve mal güvenliği sağlanır, herkes kendinden daha fakir ve düşkün olanı gözettiği için kimse bir başkasının kazancına tamah etmez. Bunların olmadığı toplumlarda karşılıklı güvensizlik, saygısızlık, riyakârlık, hırsızlık, yankesicilik, hile ve gasp yoluyla haksız kazanç ve birbirini aldatma vardır. Cemiyet düzeni alt- üst olur ve tam bir anarşi hâkim olur.

İnsanları bir arada tutmak, birlik ve beraberliklerini sağlamak için neler yapılabilir? Kendime göre kısaca birkaç çözüm yolu sıralayacağım.

İlk önce fertleri bencil bir birey olarak yetiştirme huyundan vazgeçmemiz gerekiyor. Herkesin çocuğu özeldir. Kendi çocuğumuzu dünyanın merkezine alıp, diğer insanları yok farz edemeyiz. Her bireyin içine Yüce Allah koca bir kâinat yerleştirmiştir. Onun için Rabbin yarattığı her şey mükemmeldir.

İkincisi fertleri yetiştirirken onların kalbine Allah sevgisini, onun yarattıklarına karşı merhamet duygusunu yerleştirmeliyiz. Bir insanın kalbinde Allah sevgisine yer kalmazsa, husule gelen boşluğu mal tutkusu doldurur. Bir insanın gözünü çok kazanma hırsı bürürse başkasına karşı hırçınlaşır, hatta küstahlaşır; karşısına kim çıkarsa yakıp yıkar. Çünkü kalbinde merhametin kırıntısı kalmamıştır.

Üçüncü olarak toplumun kabul gördüğü örf adet ve geleneklerine uygun olarak fertleri yetiştirmeliyiz. Eğitim sistemimizi milli ve manevi değerlerimizi ön plana çıkaracak şekilde düzenlemeliyiz. Milli değerlerimiz nelerdir? Vatana, millete, bayrağa ve kutsal değerlere saygı.  Eğer bir fert kendi çıkarlarını devletin ve milletin menfaatlerinden üstün tutuyor, bütün hayatını ona göre planlamış ise o fertlerin oluşturduğu toplumdan hayır beklemek biraz safdillilik olur. Onun artık dini imanı para kazanmaktır. Çok kazanmak için kendine bütün yolları mubah sayar. Mesela servetine servet katmak için kızını istemediği bir para babasıyla evlendirebilir, faize ve gaspa, haksız kazanca helal diyebilir. Bir başkasının kendini geçmemesi için onun ayağını kaydırabilir. Rakibine olmadık iftiraları atmak ve “çamur at, izi kalsın” misali itibarını zedelemek onun için bir hünerdir, marifettir. Birisi kendinden güzel ve hesaplı, kaliteli bir mal üretti mi “Efendim, ben onu denedim, hiç de bahsedildiği gibi değil” deyip o firman önünü kesme yolları onun için teferruattan başka bir şey değildir.

Dini emirler onun için içinin boşaltılması gereken normlardır: “İnsan hakkı mı, geç bunları, onlar insan mı ki?” deyip, geçmektedirler. Adaletin terazisi onlar için daima güçlüden yanadır, mazlumun hakkını korumadan yana değil.

Bunların yerine vatanını, devletini, milletini seven ve onun menfaatleri için tüm varlığıyla seferber olan nesiller yetiştirmek mecburiyetindeyiz. Türkiye Cumhuriyeti'nin dili Türkçedir. Bu dili en güzel şekilde işleyen edipler, şairler, romancılar yetiştirmemiz devletimizin ve milletimizin ilelebet bekası için elzemdir. İçinde yaşadığı cemiyetin değerleriyle barışık ilim, kültür ve sanat adamının varlığı ve devamlılığı gelecek nesiller ve kuşaklar için bulunmaz bir nimettir. Topumun değer yargılarına ters düşen ve onu aşağılayan bir edibin verdiği zarar yılanın insanoğluna verdiği zarardan farksızdır; hatta daha fazladır. Yılan belki bir kişiyi sokarak zehirler, onlar ise binlerce genç beyni iğfal ederek daha küçücükken onları içinde yaşadığı topluma, devlete düşman etmektedirler.

Türk milletini kardeşlik, birlik ve beraberlik içinde tutan en güzel faktörlerden biride milli ve dini bayramlardır. Günümüzde milli bayramlar Cumhuriyet'e ve Türk Milletine karşı duyulan taassup yüzünden oldukça sönük kutlanmaktadır. Dini bayramlar ise, amacından oldukça uzaklaştırılmış ve içi boşaltılmıştır. Ebeveynlerimiz ve gençlerimiz bayram tatilinden uzatılmasını fırsat bilerek ana babalarını ziyaret etmek yerine eğlence ve tatil beldelerine akın etmektedirler. Maalesef bayram günlerinin eşi dostu, akrabayı, aile büyüklerini ziyaretten ziyade bir tatil havası içinde eğlence yerlerine ve tatil beldelerine akın eden ebeveynler ve nesiller yetiştirdik. Esef edilecek bir durum.

Yaklaşmakta olan Kurban bayramının aslına uygun geçirilmesi dileğiyle tüm Müslümanların bayramını kutlar, ülkemize ve milletime kardeşlik, dayanışma, refah, birlik beraberlik ve huzurlu günler getirmesiniz niyaz ederim.

Esen kalın!