Günlerdir konuşulan şey İngiltere. Malum, geçtiğimiz hafta İngiltere'de “Avrupa Birliği'nden çıkılsın mı çıkılmasın mı?” diye halk oylaması yani referandum yapıldı. Oylama sonucunda, yüzde 52 oranında AB'den çıkılsın dendi. Buna göre, İngiltere aşamalı olarak AB'den çıkacağını duyurdu. 

Şimdi, AB'ye giren çıkan İngiltere, derdi yine bize düştü. Günlerdir televizyon programlarında, haberlerde İngiltere'nin AB'den çıkması konuşuluyor. Kimi programlarda AB'nin dağılma sürecine girdiği savunuluyor kimi programlarda da İngiltere'nin çıkışıyla Türkiye'nin AB sürecinin hızlanacağı belirtiliyor. Ha en önemlisi de, daha AB'ye girmeden “AB'ye girelim mi girmeyelim mi” diye referandum yapma arzusu ortaya çıktı. Kimisi bu referandumun zaten normal olduğunu söylerken, kimi de bu olayı oldukça büyütmüş durumda.

Özellikle sosyal medyada Türkiye ve AB ilişkileri ile ilgili herkes bir şeyler söylüyor. Söylenen söylensin tabi de, önemli olan söylenenler değil yapılanlardır.

Yorumların çoğuna bakarsak, hükümet içerisindeki önemli isimlerin de belirttiği gibi, AB'nin dağılma sürecine girdiği görüşü genel bir durum sanırım. Buradan Türkiye'ye de pay çıkartanlar var bir de. Türk insanının genel görüşü AB ile ilgili olarak şudur; AB, Türkiye'yi asla almaz. E bunu biliyoruz da, yıllardır yapılan AB seviciliğini ve bu uğurda yapılan yasal düzenlemeleri nereye koyacağız?Avrupa Birliği Uyum Yasaları adı altında çıkarılan yasalar yapılırken, “AB zaten bizi almaz, alsalar da biz girmeyelim” diyenler, bu düzenlemeler yapılırken neredeydi? Şimdi aynı kişilere bakıyoruz, yine sosyal medya borazanlığı yapıyorlar: İngiltere batıyormuş da, Avrupa çöküyormuş da, AB dağılıyormuş da, Türkiye yükseliyormuş, Türkiye'ye mecburlarmış vs. vs.Bırakalım bu saçma işleri, kendimize bakalım. 

Her seferinde arkamızdan vuran, ikiyüzlü davranan AB'ye karşı biz hala onların kapısında bekliyoruz, medet umuyoruz. Türk-İslam coğrafyası kan ağlarken, akan kanların ana damarlarından biri olan AB'ye karşı net bir tavır sergilemedikçe, bu tartışmalar da bitmeyecektir. Sergilenecek tavır için de basiretli, devlet olmanın verdiği bir ağırlıkla yöneten, Türk-İslam kültürü ve inancıyla yoğrulan bir hükümet şarttır. Bu da şu an Türkiye'de mümkün değildir!Yıllardır AB'ye girmek için uğraşmakla, uyum yasaları çıkarmakla hata yaparken; bu hatayı şimdi yine yanlış düşüncelerle tekrarlamamak gerek. Daha önce AB için yapılan çeşitli yeniliklerle bu süreç mevcut iktidar tarafından siyasi malzeme olarak kullanılmışsa da, şu an yine “AB'ye girelim mi girmeyelim mi” sorusuyla süreç yine kullanılacaktır. Bu tür önemli konuları Türk milletine karşı kullanmaktan çok, bu süreçleri Türk milletinin lehine kullanmak niyetinde olmak gerek. 

Bu yüzden, baştan beri yapılan hataların devam etmemesi, AB, ABD, İsrail gibi Türk-İslam dünyasının baş belaları ile uğraşmak yerine, Türk-İslam dünyasıyla ilişkileri “daha güçlü nasıl yaparız”ı konuşmak, düşünmek gerekiyor. Boş boş “Ortadoğu'nun lideriyiz” demekle olmuyor. Daha sınır komşularımızdaki iç karışıklıklarla ve sonuçlarıyla mücadele edemezken, Ortadoğu'nun lider ülkesiyiz fikri, sadece fıkralardan çıkan komik bir sonuç olarak ortaya çıkar. Nitekim öyle de oldu!

Bu nedenle; İngiltere AB'den çıkmış, çıkmamış, bu durum Türkiye'yi nasıl etkiler gibi soruları bir kenara bırakıp, Türkiye “Türk – İslam davası uğrunda neler yapabilir?” sorusunun cevabını düşünüp, bulunan cevapları da faaliyete geçirmek gerekir. AB'ye girip çıkana değil, bizim nereye girip çıktığımıza, nereye baktığımıza bakmak lazım.Sevgi, saygı ve dua ile!