Yaratıcımız Hz. Allah’ın (c.c.) 1400 yıl önce karanlıklar içinde bunalan dünyaya gönderdiği Muhammed adındaki kutlu güneş, yeryüzünü aydınlattı ve karanlıklardan, zulmetten, vahşetten kurtardı.

Nur saçtı, ışık saçtı bütün âleme… Nuruyla ısıttı bütün dünyayı ve insanlığı… Nur-i ayn oldu, nur-i çeşm oldu bütün insanlığa… Nur-i iman ve nur-i mübin ile hakikate, doğruya, iyiye, güzele ulaştırdı bütün kâinatı… İnsanlık yeniden neşvü nema buldu.

Muhammed güneşi herkesi sardı, sarmaladı, ışığını kimseden esirgemedi. Âlemlere rahmet oldu, Arşa nur oldu, yaratılmışların en şereflisi, kendinden öncekilerin ve sonrakilerin en soylusu, mevcudatın Efendisi oldu.

Peygamberlerin sonuncusu, Allah’a iman edenlerin önderi, elçilerin en hayırlısı, günahkârların şefaatçisi, Allah’ın üstün kıldığı, seçilmiş bir kul, yüce bir Nebi, ulu bir Rasûl oldu, Muhammed-ül Emin oldu bu kutlu güneş…

O’nun Peygamberliği ile cehalet, şirk ve küfür ateşi söndü, putperestlik yıkıldı, zulüm ve vahşet sona erdi. Zalimlerin sultası yıkıldı. Mazlumların gözyaşı dindi. Kula kulluk devri bitti. Gönüllere tek Allah inancı, yeryüzüne Hak ve Adalet hâkim oldu. Ruhlar huzura erdi. İnsanlık saadete ulaştı. Tevhid inancı tüm dünyayı sardı.

O herkesin en yakını, insanlara en büyük dost oldu. Vefalıydı, kapısından kimseyi geri çevirmezdi, hiç kimseyi umutsuzluğa düşürmezdi, herkese değer verir, insanların dertlerini dert edinirdi. Dünya işleri için kimseye kızmaz, kimsenin kalbini kırmaz, gönlünü yıkmazdı. Gönüller yapardı. Ağzından kötü söz çıkmaz, kimseyle çekişmez, boş şeylerle uğraşmazdı. Kimsenin kusurunu araştırmaz, hiç kimseyi kınamazdı. Konuşurken çevresindekileri kuşatır, bambaşka bir âleme götürürdü. Kabalaştığı, bağırıp çağırdığı görülmemişti.

Fakirlerle birlikte yer içer, onlardan ayırt edilmezdi. Güzel ahlâkı, hikmeti, takvası, aklı, sabrı, cesareti ve dirayeti ile inananların lideri, önderi ve en büyük örneği oldu. İnsanlığın sevgilisi, Kâinatın Efendisi oldu.

İnsanlığın hidayete ulaşması ve tüm insanların hem dünya hem de ahiret mutluluğu için büyük gayret gösterdi. Eziyet ve çilelere aldırmadan, gece gündüz koştu, çalıştı, çabaladı. Tebliğ görevini eksiksiz yerine getirerek tüm insanların gönüllerini şirkten arındırmak ve onları tevhide yöneltmek için var gücünü ortaya koydu. Yüzyıllardır süren bâtıl inanç sistemini yıkmış, yerine tertemiz olan ve insanlığa huzur, saadet, mutluluk getiren Hak dinin sistemini getirmişti.

Bütün zorluk ve güçlüklere rağmen mücadelesinden yılmamış, kendisine sunulan amirlik, rütbe, zenginlik, şan ve şöhret tekliflerine karşı “bir elime güneşi diğer elime ayı verseniz yine de davamdan vazgeçmem” demek suretiyle sebatı, aşkı, cesareti ve davasına bağlılığını ortaya koymuştu.

Kendisine Peygamberlikten önce yıllarca “Muhammed-ül Emin” sıfatını lâyık görenler, Peygamberliğini ilan etmesi ile birlikte bir anda O’na düşman oldular. Mekke’deki bu nasipsizler, O’nun rahmet dolu sesini kısmaya, yüceler yücesinden getirdiği ulvi mesajı önlemeye çalıştılar ve O’na her türlü baskı ve zorbalık metoduyla karşılık verdiler.

Baskı, zulüm ve işkence hat safhaya ulaşınca Rabbinin izniyle Medine’ye hicret etti ve orada İslâm devletini kurdu. Medine’de kurduğu saadet nizamı rahmetiyle tüm dünyayı kuşattı. Daha sonra başta Mekke olmak üzere, bir çok fetihler gerçekleştirdi. Yaptığı gazalarda topraklar değil gönüller fethediyor ve insanlar bölük bölük O’nun kurduğu saadet nizamına yöneliyordu.

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz, dünya ve ahiret saadetinin temel prensiplerini ve şaşmaz ölçülerini getirmiş ve o eskimez, pörsümez değişmez doğruları kendi hayatında hassas bir şekilde tatbik ederek bize en güzel örnek ve rehber olmuştur. Dürüstlük, doğruluk, ahlâki güzellikler, sadâkat, diğergamlık ve ahde vefa gibi kutsal değerlerin öncüsü olan ve bizzat Yaratıcımız tarafından kıyamete kadar gelecek tüm insanlığa en güzel örnek olarak gösterilen Efendimiz, Yüce Allah’ın kâinata gönderdiği en büyük lütfu, en güzel hediyesidir.

Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de; “Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, gayet izzetlidir. Sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, mü’minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.” (Tevbe 128) ve “Andolsun, Allah’ın Rasûlünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzab 21) buyurmuştur.

Yüce Allah, ayrıca O’nun; “Âlemlere rahmet olarak gönderildiğini” (Enbiya 107) haber vermiş, “Ey Peygamber! Biz seni hem bir şâhid, hem bir müjdeci, hem bir uyarıcı, hem de Allah’a bir davetçi ve nurlar saçan bir kandil olarak gönderdik.” (Ahzab 45-46) buyurmuş ve “(Rasûlüm) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın” (Ali İmran 31) emri fermanını göndermiştir.

Bu Âyetlerden anlıyoruz ki; Efendimiz rahmet, merhamet, şefkat ve ihsan Peygamberidir. O nurlar saçan bir kandil, bir güneştir. O sevilmeden, O’na uyulmadan, O’nun yolundan gitmeden Allah’ın rahmetine ulaşmak mümkün değildir. Bilhassa, Kuran bize yeter deyip Hadisleri reddedenler, bu Ayetleri iyi okuyup anlasınlar.

Kimsesizlerin kimsesi, dertlilerin dermanı, hastalıkların ilacı olan ve merhametiyle tüm insanlığı kuşatan Efendimiz çevresindekilere; “elinizden ve dilinizden başkaları zarar görmesin” buyurdu. “Merhametli olun, birbirinizi sevin, birbirinizi sevmedikçe cennete giremezsiniz” dedi. “Yetimin başını okşayın, açları doyurun, hastaları ziyaret edin” diye öğütler yaptı. “Komşusu açken tok uyuyan bizden değildir” dedi. “Mazlumun bedduasından sakınınız” buyurdu. “Bir kimsenin, kendisine yapılmasını istemediğini başkasına yapmamasını” emretti. “Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona yardımını kesmez, ona yalan söylemez, ona zulmetmez” buyurdu. Bunları sadece söylemekle kalmadı, ince ince yaşadı ve yaşattı.

O en büyük insan, en büyük önder, en büyük örnek, en büyük imam, en büyük Devlet Başkanı ve en büyük Peygamberdir. İzinden gidilecek tek rehberdir O…Yılmadan verdiği mücadelesi ile batılın hükmünü ortadan kaldıran ve Hak’kın hakimiyetini tesis eden en büyük Komutandır O…Sevgisi ve merhameti, engin hoşgörüsü, sabrı ve şefkati ile en güzel öğreticidir O…Samimiyeti, kardeşliği, dostluğu, vefalı olmayı, zulmetmemeyi emreden ve ümmetinden bu hasletlerden asla vazgeçmemeyi isteyen Nebiler Nebisidir O… Adı güzel kendi güzel Muhammed’dir O…

Bir Sevdadır Hz.Muhammed… Anlaşılması ve yaşanılması büyük bir ihtiyaç olan bir Sevda…Bir Aşktır Hz.Muhammed…Bedenimizi ve ruhumuzu bütünüyle kuşatması gereken bir Aşk…Bir Rahmettir Hz.Muhammed…Kana kana, yudum yudum içmeye muhtaç olduğumuz bir Rahmet...Dünyada izinden yürüyeceğimiz bir önder, âhirette ise şefaatına muhtaç olacağımız bir Sevgilidir O…

Bugün zalimlerin hâkim olduğu dünya, ne kadar muhtaç O’na ve O’nun ilkelerine…

Yazımı Efendim başlıklı şiirimle bitiriyorum. Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.

EFENDİM (NAAT)

Allah’ın son elçisi, âlemlere rahmetsin,

Gönüllere şifasın, kalbe nursun Efendim.

Muhammed Mustafa’sın, övülensin Ahmed’sin,

Kalpler hep Senin için çarpıp dursun Efendim.

Hakk ile gönderilen en son uyarıcısın,

Mânevi yaraları şifanla sarıcısın,

Allah'tan kullarına Rasûl’sün, aracısın,

Miraçla şereflenen tek sen varsın Efendim.

Rabb’in emriyle geldin büyük müjdeler verdin,

Hakk’ı üste kaldırdın, bâtılı yere serdin,

Allah’ın davasını yüceltmekti tek derdin,

Senin ulvi mesajın arzı sarsın Efendim.

Karanlık gecelerde en parlak ışık oldun,

Herkesi mutluluğa götüren doğru yoldun,

Zalimlerin elinden tüm mazlumları aldın,

Hakları gasp edilen halka yârsın Efendim.

Hüküm için Allah’tan Kerim Kitap getirdin,

Haksızlığı ve zulmü birdenbire bitirdin,

Tam uyguladın O’nu acıları dindirdin,

O emsalsiz devanı herkes görsün Efendim.

Müjdeci, uyarıcı hem de eşsiz şahitsin,

Vahyin tek muhatabı yaşantında zahitsin,

Müşrik düzenlerine en büyük mücahitsin,

Kâinâtı yeşerten bir baharsın Efendim.

Allah’a çağıransın, bir çerağsın nur saçan,

İnsanlığı kuşatan, herkese kucak açan,

Işığına sığınır, karanlıklardan kaçan,

Gönül gözü körlere düşen fersin Efendim.

Senin yoluna uyar doğru yolda oluruz,

Senin nurunla dolar kurtuluşu buluruz,

Senin sevdanla yanar, aşk deryana dalarız,

Üstünde leke tutmaz beyaz karsın Efendim.

Anarız bizler Seni, Salat-ü Selam ile

Yüreğimizden gelen en güzel kelam ile

Dileriz ki kapında, bir büyük özlem ile

Havz-ı Kevser içmeye izin versin Efendim.

Ahlâkı hamidenle geldin o Yüce Kattan,

Çok daha değerlisin yaratılmış her zattan,

Ne kadar övsek Seni, üsttesin tüm naattan,

Kalbim, ruhum, gönlümle, canla birsin Efendim.

Çıkarıldığın Mekke tekrar Sana yurt oldu,

Gönülleri fethettin âlem sevginle doldu,

Tevhid yolunu açtın putperestlik son buldu,

O rahmet denizine herkes girsin Efendim.

İtaati emreder, tek Allah’ımız sana,

Güneş ve ay gibisin, ararız yana yana,

Muhtacız ışığına, ısına ve ziyana,

Kemter ümmetin Senden güller dersin Efendim.

Rabbimden tek isteğim sancağında bir olmak,

Şefaati uzmana mazhariyetle dolmak,

Ebediyen Cennette beraber komşu kalmak,

Salih Sedat yanında sırra ersin Efendim.

SALİH SEDAT ERSÖZ