Son zamanlarda bir bankanın reklamı çok dikkatimi çekiyor.

Neden? Diye soruyor!..

Neden bir başka bakıyorsun bu memlekete? diye devam ediyor..

Sonucu meçhul bir mücadelede elini taşın altına niye koyarsın?

Niye  destek çıkarsın bir milletin kurtuluş hayallerine? Kafanı çevirip görmezden geleydin ya ..!

Ne vardı diye soruyor?

Milletin yokluğunda ortaya çıktın?

İlacı yokken ilaç oldun?

Çiftçisine  kaynak oldun..?

Eğitim gören Leyla'nın, kredi kullanıp iş yeri açan esnafın geleceği senin neyine?

Eğitime sanayiye destek oldun?

Geldin günümüze;  devasa yatırıma kaynak oldun ?

Sana neydi el yapardı?

İşin yok muydu diye soruyor?

Sonra bunların gerekliliğini anlamak için 122 yıl yaşaman lazım diyor?

Aslında toplumsal yapımızı ne kadar güzel yansıtıyor...

Toplumun geleceği sana mı kaldı?

Koca koca projeleri,  sen destekleyeceksin de ne olacak?

Vardır elbet bir yapacak ..? Diye soruyor

Çevremizde de karşılaşmaz mıyız? Bir bakalım çevremize, ya da! kendimize.....

Toplumda sıra dışı sorumluluk alacaklara;

El alemin delisi sen misin?

Ya da el alemin akıllısı sen misin?

Senden başka enayi  yok da sen mi kendini ortaya atıyorsun?

Bunun devleti var hükümeti var?

Belediyesi var?

Vardır elbet bir yapacak, dur hele..

Hem her koyun kendi bacağından asılır!! Sana ne..

Bal tutan parmağını yalar, senin bunda menfaatin ne?

Senden başka  bunu yapan var mı?

Ya da sorumluluk alıp topluma bir şeyler yapmak isteyenlere?

Kesin bunun bunda bir menfaati var?

Kendine faydası oldu mu da topluma olsun?

Bu da olmasa mahallede işe el atacak yok..

Deli ama memleketin en önemli işinde  hep o önde...

Bu adam milletin kafasını karıştırıyor....

Başka bir yerde var mı?

Biri denesin de görelim..

Bu işi yapacak önder yok mu?

Sıralar gideriz değil mi......

Bu soruları soran insanların yoğun olduğu bir toplumda;  dünya devi nasıl olunacak?

Olaya böyle yaklaşırsak nasıl gelişeceğiz?

O firmanın reklamı gibi;

152 yıl yaşamak mı lazım? Anlamak için niye olduğunu....

Yoksa ;

Yoksa elimizi taşın altına koyup;
Tarihimizden başlamak üzere  bütün varlıklarımızı tarayıp, tanıyıp eksiklerimizi tamamlamamız gerekmiyor mu?
Ne cevherler, ne varlıklar çıkacak içimizden, yeter ki işin ucundan tutalım..

En çaresiz olanımız bile;  öyle bir evlat  yetiştirsin ki insanlığı kurtarırsın..

Belki kendimiz; bilgi, maddiyat, ya da makam olarak bir yere gelmemiş olabiliriz ama;

Bir bilim adamı, devlet adamı, başbakan cumhur başkanı babası, atası olabiliriz..

Yeter ki elimizdeki varlıkları , çevremizdeki varlıkları iyi ve doğru kullanalım..

Her şeye olmaz deyip işin içinden çıkmak, bizden adam olmaz demek, biz yapamayız demek;

Tembelliğin en alası,

Kendimize ve çevremize söylediğimiz en okkalı yalan..

Kendimize ve çevremize, ve neslimize bırakacağımız iki yüzlü ruhumuzdan başka bir şey değil...

Yoksa bildiğimiz en basit bilgileri, alışkanlıkları kendimize rehber eder ve kendimiz dışa kaparsak;

Bir vatandaş olarak yaşamımızı, milletimize karşı bilerek ve isteyerek kullanmayarak hainlik kaba kaçacak ama, verilen emaneti kötüye kullanmak olacaktır...

İlla ki her yeniliği başlatan birisi olacaktır..

İlk adımı atmak bir öz güven, uygarlık belirtisi, geleceğe ümitle bakmaktır..

Her kişi içindeki  uyuyan güveni uyandırmalı... Bakın her şeyimiz başkalarının kontrolünde, kullandığımız bir çok malzemenin patenti  henüz başkalarına ait.. Patent sıralamasında çok gerilerdeyiz...

Uyanmak için başımıza felaket gelmesi mi lazım?

Bir reklamın peşinden duygularımı sizlerle paylaşmak istedim..