İbret alarak beraat etme vaktidir. Aldığımız ibreti sînelerimizde özenle büyütüp cümle kirden arınma vaktidir. Ne varsa sînede biriktirdiğimiz şu dünyaya ait, hepsini teker teker temizlemek vaktidir. Çoktandır mânâya girmiş bulunan virüs, bu kez maddeye de girdiyse; artık nasihât vaktidir. Çok şey ektik dünyaya; belki de bu, bir hasat vaktidir.

Mâdem kapattık bedenlerimizi evlere, ruhlarımızı kavuşturacağız özgürlüğe. Dünyalık meşgalelerin fazlasıyla sıkıştırdığı ruhumuza artık bir inşirah dileyeceğiz. Çok dinledik kibrimizi, şimdi acizliğimizi karşımıza alıp dertleşeceğiz. Sokak sokak peşinden koşturduğumuz dünyada, pencereden bakarken sokaklara, ıssızlığımızı keşfedeceğiz. Her şeye hükmedebileceğimizi sanarken her şeyin ve herkesin üstünde bir hükmedenin olduğunu fark edeceğiz.

Hazır çekilmişken köşelerimize, seyredeceğiz. Kim varsa imtihanımızı kaosa dönüştürmek isteyen, tespit edeceğiz. Birbirinin üzerine öksürenleri, parmağına tükürüp otobüs direğine sürenleri, makarna dolu alışveriş arabaları sürenleri gördüğümüzde varacağız hâkikâte. İmanı olmayanların kayboluşlarını gördükçe daha çok sığınacağız teslimiyete. Yayılan virüs değil, çivisinden çıkan insanlık düşürecek bizi dehşete. Tepkileri görüp niyetleri anlayacağız. Sûret insan olsa da, "asıl" böyle zamanda çıkar ortaya. İşte o zaman anlayacağız; kimler tehlike bize, kimler şifa. Kaostan beslenip hırs kusanların tehlikesini kavrayınca, tedbir alıp tevekkül edenlerin dostluğunda bulucağız şifayı. Başa ne gelirse gelsin "Allah" diyenlerin sevgisini en çok böyle zamanlarda hissedeceğiz. "Tevekkül" limanının gemilerini yoldaş edineceğiz, sımsıkı kenetleneceğiz.

n işlek caddeler işlemez olduğunda, devâsâ şirketler kapandığında, şehirler karantina altına alınıp ıssız ve sessiz kaldığında dünyanın ne denli boş bir gürültü olduğunu kavrayacağız. Birbirimizi yiyip bitirdiğimiz, kıyasıya çekiştiğimiz, hırsla rekâbet ettiğimiz, kahve içip dedikodu devirdiğimiz, yalan söylediğimiz, ihanet ettiğimiz ya da ölesiye sevdiğimiz, hediyeler verdiğimiz, beraber gülüp beraber ağladığımız, sarıldığımız, sırtımızı yasladığımız insanlarla gün gelip hastalık bulaşır endişesiyle ellerimizi dâhi sıkıştıramıyorsak anlayacağız Yaradan'ın kudretini. Zulme ses çıkarmayan ağızlar maske ile örtüldüğünde çıkaracağız "Zulmü ile âbâd olanın ahiri berbâd olur." dersini.

İnsanız ve mâdem hata yapmaya meyilli fıtratımız; o hâlde yaşadığımız imtihanlar yol gösterecek bize. Kurtuluşa erenlerden olmak istiyorsak hakkı ve sabrı tavsiye edeceğiz birbirimize. O yeter ki "Ol!" deyiversin, gözle göremeyeceğimiz kadar küçük bir varlık en büyük hâkikâtlerin dersini verir tüm âleme.