Çok sevdiğim bir insanın yaşamının son zamanlarına şahit oldum.

Hani derler ya taşı sıksa suyunu çıkarır o misal yapamayacağı iş yok gibiydi.

Başladığı her işi de başarı ile bitirdi. 

Bitirdiği her işten sonra da kendisine yapacak bir iş buldu. Zaten her yıl yapacağı işleri de çok iyi biliyordu. 

Amaçları  geleneksel yaşamın kendisine yüklediği görevlerdi, genellikle yaptıkları.  Onun farklı olan amacı, yaptığını sağlam yapmak,  yaparken kimseye zarar vermemek, faydalı olma ve topluma etkili evlatlar yetiştirmek.  Torunlarını da topluma hizmet ederken görmek. Toplumsal yaşama kendinden bir yaşamla tamamlayıcı olmak.

Toplumun da  böyle olduğunu düşündüğünden zaman  zaman hayal kırıklıklarına uğradıysa da geleceğe ölmeyecek bakiyeleri içeren mesajlar bırakarak yaşadı hep.

Yeşili çok seven bu insan, kendi bahçeleri olduğu kadar komşularının bahçelerindeki harap bitkilere ya da çeşit olsun diye benzer ağaçlara yaptığı aşılarla ağaçların  gövdesinde yeşererek, meyveye durarak yaşam hikayesinin sayfasında yerini alıyordu.

Sanki en büyük amacı öldükten sonra insanların kalbinde yaşamaktı. En güçlü amacı da insanların hatırı kalmasın diye, herkesin hatırını almaktı.

Evlatlar ve torunlarının geleceğini hayal etmek bile geleceğe bırakacağı değerli  mesajları hazırlamaktı.

Yani dolu dolu yaşayan bu insanın, son zamanlarında bir amaç üretemez ol koyduğunu fark ediyordum.Yavaş  yavaş yarım kalmış amaçlarını da gerçekleştirerek yaşam kitabının son sayfalarını yazıyordu.

Gerçekleşen amaçların yerine amaç üretmekte zorlanıyordu.   Tamamlanıyordu sanki.  Tamamlandıkça   yavaşladı, yavaşladıkça tamamlandı.

Ve son nefesini verdiği andan itibaren fark ettim ki hayata ektiği  her tohum ,yaptığı her aşı, ama insanların kalbinde ama ağaç gövdesine  yeşeriyordu.

Şimdi bakıyorum da insanın gerçekten bir amacı olmalı yaşamak ve yaşatmak için.

Kendisi için bir amacı olmalı, ailesi için bir amacı olmalı, ülkesi için bir amacı olmalı.

Amaçlara dönüşecek hayalleri olmalı mesela.

Hatta insanların hemen gerçekleştireceği amaçlarından, kısa orta uzun vadeli amaçlarından hayallerine uzanan amaçları olmalı.

Şimdi çevreme bakıyorum da bir tükenmişlik, bıkkınlık vazgeçmişlik insanlarımızı sarmış, topluma bir virüs gibi yerleşmiş.

Öğrenilmiş çaresizlik dedikleri bu virüs bulaşarak çoğalıyor.

İlla bir şey yapmak için kötü bir komşuya ihtiyaç duyuyoruz. 

Kötümüz olmasa daha iyiyi aramak aklımıza gelmeyecek.

Çoğu zaman birisine kızıp;

Zengin olmaya karar veriyoruz.

Ev almaya, meslek sahibi olmaya hatta neredeyse insan olmaya başkasına kızdığımız için karar vereceğiz.

Bir amacı olmalı insanın. Belki daha çocukken çocuklarımıza basit amaçlar koydurarak gerçekleştirmelerini sağlayarak, onlara amaçlar edinmeyi öğretebiliriz. 
Onlara yeni amaçlar, amaçlara dönüşecek hayaller kurmayı öğreterek kendi potansiyellerini kullanmalarını sağlayabiliriz.

Elbette önce kendisi olabilmelerinin önünü açarak.

Koca Türkiye, 1974 Kıbrıs Barış Hareketinde, Amerika bize ambargo koymasaydı, bugün kendi silahımızı üretiyor olmayacaktık.

Kendi teknolojimizin peşinde olmayacaktık. En azından daha yavaş hareket edecektik.

Hoş daha henüz toplum olarak da kendimiz olabilmiş değiliz.  

Hala  başka ülkelerin teknolojisini kullanarak üretiyor olabilmeyi biz gelişmişlik olarak görüyoruz.

Ya da başkasının ürettiği bir sistemi ilk kullanan olmakla övünüyoruz.

Oysa biz kendi kişisel, toplumsal, devlet olarak hedeflerimizi koyarken en önde olabilmek için dünya sistemine yön verecek teknolojileri biz geliştirmeliyiz.

Bu sadece devleti yönetenlerin hedefi olmamalı. 

Hepimizin hedefi önder olmak ,önde olmak olmalı.

Sadece şahsımızı önder yapmak değil,  ailemizi, mahallemizi, ülkemizi önder ve gelişmiş nasıl yapabiliriz? Benim buna nasıl katkım olabilir diye düşünmeliyiz.

Hiçbir çaba, fikir, gayret boşa gitmeyecektir.

Herkes paylaşabildiği, üretebildiği, tamamlayabildiği ortak paydalarla var  olacaktır.

Her girişim bir tohum her gayret bir aşı olacaktır.

Son zamanlarına şahit olduğum çok değer verdiğim o insan gibi  gelecekte var olmak, yeşermek için bugün çok değerli amaçlarımız olmalı.

Çok değerli girişimleri başlatmalıyız.

Sonsuz hayat sonlu insanların ölmeyecek bakiyeleri ile tekamül ediyor. Gelişiyor .

Uygarlıklar medeniyetler zincirler halinde evrensel  medeniyeti tamamlıyorlar.

En çok da kaliteli hayalleri olan insanların gayretleri ile.