10 Ocak Pazar günü Çalışan Gazeteciler Günü'ydü...

10 Ocak 1961 günü yürürlüğe giren 212 Sayılı Yasa, gazetecilerle ilgili çalışma mevzuatına getirdiği iyileştirmelerle mesleğimizde yeni bir dönemi başlattı.

2008 yılında kaldırılarak gazetecileri üzen yıpranma hakkı, kayıplarla geçen 5 yılın ardından 2013 yılında yeniden getirildi. Bu, mesleğimiz ve meslektaşlarımız açısından tarihi bir dönüm noktasıydı. 212 sayılı kanun maddesi ile gazetecilere verilen birtakım sosyal haklar, zaman içerisinde çaktırmadan geri alınmıştı. 

Mazlumun yanında olan, 4. güç olarak nitelendirilen, her zaman iyinin ve doğrunun yanında olmayı kendisine ilke edinmiş olan, yanlışları da göstererek toplumu bu yanlışlardan uzak tutmaya çalışan ve her şeyden önce kamuoyunun yaşanan gelişmelerden haberdar edilmesinde yegane kaynak olan basın çalışanlarının, kendilerine verilmiş olan bu hakkı tekrar elde edebilmeleri pek de kolay olmadı. 

12 Eylül ve 28 Şubat darbeleri her alanda olduğu gibi gazetecilik mesleğinde de ciddi hak mahrumiyetlerine yol açmıştı. En son çıkan Basın Kanunu bu kayıpları önemli ölçüde telafi etti.

10 Ocak günü her yıl yaşanan ve gelenek haline gelen bir kısım etkinlikler kendisini tekrar etti. 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nde gazeteciler için yarım elma gönül alma misali küçük etkinlikler yapıldı. 

Bu etkinlikleri yapanlar da gazetecilerin ta kendisiydi. Konya Gazeteciler Cemiyeti tarafından düzenlenen kahvaltıda Konya'daki gazeteciler biraraya gelerek hasbihal etme fırsatı buldu.

Öncesinde ve sonrasında sivil toplum kuruluşları, siyasi partilerin temsilcileri, milletvekilleri, ilgili kurum ve kuruluşlar mesajlar yayınlayarak günümüzü kutladı.

Şükranlarımızı sunuyoruz...

Buna da şükür, yapılmayabilirdi...

Bu vesileyle gazetecilik mesleğinin ne kadar onurlu ve kutsal bir meslek olduğunu bir defa daha dile getirmek gerektiğini düşünüyorum.

İnsanlarla sürekli iç içeyiz... Halkın derdi, bizim de derdimiz. Çoğu zaman kendi derdimizi bir kenara bırakıp başkalarının derdi ile dertleniyoruz. 

Bu nedenle de yaptığımız iş dışarıdan bakıldığında her ne kadar basit gibi gözükse de zorluklar ve meşakkatlerle dolu bir iş. 

Kaza olur, orada oluruz. Yangın çıkar orada oluruz. Göçük oluşur orada oluruz. Kar yağar, sokaklarda oluruz. Millet tatilini yapıp sıcacık yuvasında yatarken, biz görev başında oluruz. Madende facia yaşanır biz yine oradayızdır.

Çok uzatmaya lüzum yok aslında. Halk neredeyse, gazeteci de oradadır. 

Bir şarkı var, geçtiğimiz yıl çok popülerdi. Sözleri çok hoşuma gider. Sussam olmuyor, susmasam olmaz, dil dursa hakim bey tende can durmaz...

Ne güzel anlatmış bu sözleri yazan. Biz sussak olmaz, bazen susmasak da olmuyor. Doğruyu söylediğimiz zaman dokuz köyden kovmaya kalkıyorlar. Ama yine de doğru bildiğimizden asla taviz vermiyoruz, vermeyeceğiz.

Düşünün bir kere...

Bugün elinize alıp okuduğunuz bu gazeteler olmasa...

Televizyonlar bir gün boyunca haber vermese, hatta yayın yapmasa...

Haber akışının en hızlı şekilde gerçekleştiği internet siteleri bir anda donuverse...

Sosyal medyada habere ilişkin paylaşımlar yapılmasa...

Ne olurdu? Hiç düşündünüz mü?

Ben düşündüm. Allah'a havalem, Türkiye'de hayat dururdu...

Gocunuyor muyuz?

Asla!

Yaptığımız işi tüm zorluklarına rağmen, severek, isteyerek ve büyük bir azimle yapıyoruz. Kendi içimizdeki tatlı rekabetle de daha güzel ürünler ortaya koymaya çalışıyoruz. 

Bir söylentidir aldı başını gidiyor. İçine girmeyen, nasıl yapıldığını, o kıymet verilmeyen, sofra altı olarak kullanılan gazetenin kaç kişinin elinden geçerek o hale geldiğini, okuyucuya ulaşıncaya kadar geçen süreçte yaşanan meşakkatleri bilseniz, gazeteye bakış açınız değişir.

İşin içinde olduğumuz için zorluklarını da zevkli yönlerini de biliyoruz. Bir okuyucunun teşekkürü, bir güzel yorum ya da eleştirel bir bakış açısı, tüm yorucu yönlerini ortadan kaldırıveriyor. 

Gazeteyi elimize aldığımızda 'bu bizim eserimiz' diyebiliyoruz. Mutlu oluyoruz. 

Bu yüzden de iyi ki gazeteciyim diyor, şükrediyorum. 

Mesleki sorunlarımızın ortadan kalktığı, mesleğin itibarının yeniden kazandırıldığı, gazetecilerin de kendilerine daha çok çekidüzen verdiği, toplumun kanaat önderi olunduğu bilinci ile hareket edilen nice 10 Ocaklara birlik ve beraberlik içerisinde ulaşmak dileğiyle...