Bakımlı olmayı seven, 

Güler yüzlü ve dinamik, 

Öğretmenlikten keyif almasını bilen, 

Öğrenmeye açık,

 “Biz” bilincine sahip, 

 Öğrencileri “adam” yerine koymasını bilen,

 Mesai kavramı olmayan, 

 Öğrencinin memnuniyetini önemseyen, 

Öğretmenlik, eğitim yöneticiliği ve denetçiliğinde ilerlemek isteyen, 

 Türkçeyi doğru ve düzgün kullanabilen, 

 İletişim becerisi gelişmiş,

 Okumayı ve araştırmayı seven, 

 Asgarî bilgisayar okuryazarı olan, 

 Kültürel değerlerimizle barışık, demokratik değerleri benimsemiş, 

 Tercihen bir yabancı dil bilen. 

Özelliklere sahip öğretmenler aranmaktadır. İlgilenenlerin bilgisine sunulur! 

“Sınıf öğretimin yoğun olduğu“ bir mekândan “öğrenmenin yoğun olduğu“ bir mekâna ulaşmak için, öğretmenlerin yukarıda sözü edilen bazı özelliklere sahip olması gerekir. Bu özelliklere sahip öğretmenler, sınıf ortamlarını, öğrencilerin önemsendiği, ilgi ve ihtiyaçlarının karşılandığı mekânlar haline dönüştürebilir. Bu sınıflardan oluşan okullar da doğal olarak öğrenme mekânı haline dönüşecektir. Öğretmeni bilgi toplumu öğretmeni yapmadan, sınıfları bilgi toplumunun sınıfı haline getirmenin zor, hatta imkânsız olduğu açıktır. Bilgi toplumunun sınıflarında öğrenciler, önce insandır, sonra öğrencidir. Bu sınıflarda öğrenci, önemlidir. Öğretmen öğrencinin karşısında değil, onunla birliktedir. Bu sınıflarda öğretmenin “ders anlatması” tarihe karışmıştır. Öğretmen öğrencilere ders anlatmıyor; öğrencilerle ders anlatıyor. Öğretmen ve öğrenci bilgiye aynı mesafede olup, bilginin kazanılmasında işbirliği içerisindedir. Her şeyden önemlisi, sınıflar öğrencilerin keyifle oturdukları mekânlar haline gelmiştir. O kadar ki, klasik sınıf diye bir mekân da yoktur; her mekân öğrencinin öğrenmesine imkân verecek biçimde düzenlenmiştir. Okul ve sınıfın etkili bir öğrenme mekânı haline gelebilmesi için öğretmenlerin zihinsel bir dönüşüm yaşamaları gerekir. Aynı zamanda okul müdürlerinin de bilgi çağı yöneticisinin niteliklerini kazanmaları şarttır. Bütün bunların olabilmesinin tek yolu vardır: Sürekli eğitim! Okulları keyifli öğrenme ortamları haline getirebilecek okul müdürlerinin sürekli eğitime inanmaları ve bu anlamda bir çaba içine girmeleri zorunludur. Sınıfı keyifli bir öğrenme mekânı haline getirmenin sorumluluğu öğretmene aitken, okulu böylesi bir mekân haline getirmenin sorumluluğu da okul müdürlerine aittir. Bilgi toplumunda bilgi insanını yetiştirecek okulların hayata geçirilmesi gerekir. Bunun için “eğitim” den başka bir yol henüz keşfedilmemiştir. Okulları istenen mekânlar haline getiremeyen okul yöneticileri ve öğretmenler, öğrencilere ıstırap yaşatmaya devam edecek demektir!