Ah katrem… Parçam, gözbebeğim… Kelime kelime hasret kalıyorum sana bu aralar. Bir küskünlük mü, yoksa demlenme vakti mi? Bilemiyorum. Parmak uçlarımda sızlıyor tüm kelimelerin… Gözümde tütüyor cümlelerin…

Şeb yine hâkim gök perdeye… Siyahlığını olanca koyuluğu ile örtmüş, göz gözü görmemekte… Yüreğimin ateşi ile seni arıyorum. Göze yasak gelince, gönül aralanırmış ya hani… Arıyorum seni yüreğimin ıssız sokaklarında… 

Gökyüzünde milyonlarca beyaz elmas… Etrafı bir nebze de olsa aydınlatarak, bana yardımcı olmaya çalışmakta…

Sokak lambasının altında bağdaş kurdum seni bekliyorum. Gri bir hüzün hâkim yeryüzünde… Yolunu kaybetmiş onlarca ser’hoş… Kim bilir, onlar kime hasret avare gezmekte… 

Karanlık, geceyi hapsetmiş. Ben seni arıyorum Katrem. 

Uzun zamandır; şöyle karşılıklı oturup, iki kelimenin belini kıramadık seninle… Bi kalemin kırk yıllık satırı vardır. Biz seninle ne çok kalem karalamalarında buluştuk, saymak dahi aklımızın ucundan geçmedi. Kırklandık da yine de özlem esir aldı ikimizi...

Nokta ile virgülün ahını aldık. İki sevgiliyi ayırdık birbirinden… Sessizliğin koynuna sokuluyorum. Ona anlatıyorum sana olan hasretimi… Gönlüm hazan! Beni senden başkası anlamaz, dinlemez, saklamaz… Bir kılıf biçiverir. 

Gönle hitap edenler, insanın yüreğini dinleyenler yeryüzünden atlarına binip, arkalarına dahi bakmadan uzaklaşıp gittiler… Yeryüzü, yerin dibine girdi de biz hâlâ yüz üstünde barınmaya çalışıyoruz. Çevirdi etrafımızı bir hayat keşmekeşi…  

Seni özlüyorum Katrem. Az sabahlamadık seninle… Geceyi aydınlattı kelimelerimiz. Tadı damakta kalan hayal dünyalarına seyahat ettik. Bir umuda sığdırdık koca koca hülyaları… Bazen de bir ezginin melodisi aldı götürdü bizi, sessizliğin sesine sığındık...

Tüttürdük iki hüzün sarmalını… Dumanıyla uçtu gitti tüm olmayan, kırılan mutluluk öyküleri… Mutlulukla biten filmlerin son sahnesindeki gibi hiç “the and” yazmadı bizim hayat filmimizde… Hep sil baştan kendi senaryomuzu yazmak zorunda kaldık. 

Faili meçhul bir firari oldum, yanımda sen olmayınca… Kendi benliğimi kaybettim de, yine kaçtığım kişi kendim oldum. Seninle biz yorgunluğun verdiği o hissi çok yaşadık Katrem. Ama bu o histen de ağır. Yorgunluktan yorulan var mıdır? Sanırım benim dört bir yanımı çevreleyen bu… 

Bir gece vakti yine sana hitap ediyorum kelimelerimle… Senin kıymetini bilirim, hayırsız değilim. Ama ne bileyim işte, bir sessizlik buğusu içimde… Kim ona dokunur da yollar çizerek aşağıya doğru akmaya başlar bilemiyorum. 

Aslında ben bu aralar hiçbir şey bilmiyorum.  Bilinmezliğin içinde sürüklenmekteyim. Kürek çekmek içinde çabalamıyorum aslında… Gelişi güzel, vura kıra, darbe alarak ilerliyorum. Dedim ya yorgunluğun yorgunuyum… Düşenin dostu olmaz derlerdi de inanmazdım. Senden başka kimseyi derman sayamadım Katrem. 

Kürkçü dükkânı hesabı dönüp dolaşıp sana düştü yine yolum… Af Allah’a mahsus... Gel yine kelime kelime buluşalım bir satır başında… Bilirim sende beni özlemişsindir. Sen benim parçamsın, biz ikimiz bir bütünüz. Halt etmiş onca sevda bizim gönül bağımızın yanında… 

Sen varsan, ben varım. Ben varsam, sen varsın Katrem. Seni anıyorum özlemle…