Gözyaşları toprağa damlıyordu. Yağmurun toprağa hayat vermek istediği gibi mutluluğa can olmak istercesine… Minik bir damlanın ise gözlerinden yere damlaması yerine gökyüzünden yanaklarına düşüp onu okşamasının ardından anladı ki sadece üzülen kendisi değildi. Gökyüzü de hüzünlüydü ve arınmak istiyordu tüm dertlerinden…

İki iyi dostun uzun bir süreden sonra yeniden kavuşması ve sıkıntılarından oluşan bir sofraya oturdukları gibi birbirlerinin içlerindeki acıları ortaya yatırmış, dertleşmek için başta rahatlamaya ihtiyaç duyduklarından gözleri öncülük ediyordu onlara…

Bu gün dertleşmeye gebeydi.

Tam da ihtiyacı olduğu zamanda da işte geliyordu bir Berat… Gökyüzü şimdiden başlamıştı damla damla duaya… Berat; kurtulmak, aklanmak, temizlenmek, arınmak… Mü’minler’in bu gece yüklerinden kurtulup, bağışlanmaları umulurdu.

Ne çok kirlendik. Ne çok üzüldük. Ne çok hata yaptık.

Gökyüzü insanların geçici bir süre terk ettiği yeryüzünü temizliyor gün aşırı döktüğü gök damlalarıyla… Evde kimse yokken temizliğe koyulan anne edasıyla… Bağrından yeniden rengârenk çiçeklerini, birbirinden lezzetli meyvelerini sunmak, büyütmek, yeşertmek için kendini besliyor ayak basılmayan topraklar.

Bahar geliyor. Yeniden doğuşa hazırlanıyor doğa… Yeryüzü en güzel sahnelerini çekmek için sabırsızlanıyor. Her şey olması gerektiği gibi, zamanında döngüsüne devam ediyor. Bizler evlerimizde, pencere pervazımıza dayadığımız dirseğimizden güç alarak özlem dolu gözlerle dışarıyı izlemekteyiz.

“Rabbin için sabret.” (Müddessir suresi, 7)  ayetine sığınıyoruz bu günlerde…

Hayat, bir karınca sabrı gibi… Kaldıramayacağını bilsen de kendinden iki kat fazla yükü, yaşamak uğruna çaba harcayarak taşımak ve yuvana götürmektir. Bir mü’min’in yükü karşılaştığı zorluklardır. Onu her şeye rağmen kaldırmak ise sabrıdır. Bir kış yetecek gıdası Allah’ın rızasıdır. Ve yuvasına ulaşması, ahretteki güzel hayatına şimdiden hazırlık yapmasıdır.

İlacı her yerde bulanan bir hastalıktır sabır. Dünyanın simgesidir. Her yaratılanın olgunlaşması için bir zamanı ve süresi vardır. Bir ağaç meyve vermek için koca bir kışı sabırla bekler. Ardında günlerce yağan yağmurlarla yıkanır, temizlenir. O minik çiçeklere erişmek için türlü türlü hallerden geçer. Fakat amacını sabırla bekler. Umduğuna da erişir.

Doğa, baharına kavuştu. Bir kış ölümü öldürdü kendinde… Şimdilerde ise en güzel haline bürünüp eşsiz görüntüsünü gözler önüne serme vakti.

İnsan da Berat’ına kavuşmak üzere… Uzun bir süredir kirlenen ruhlarımız, bir bahar temizliği beklemekte… İşte fırsat!

Sosyal medyada birisinin paylaşımında şöyleyazıyordu; “Karadutun lekesini sadece kendi yaprağı çıkarırmış. Babaannem, “insan da aynı bu ağaç gibidir” demişti o gün bize… “Yarasına ilacı başka yerde arayan her zaman yanılır. Her yaranın merhemi kendi dalındadır.”

Önümüzdeki Berat Kandili bizim ve tüm Müslüman âleminin baharı olsun. Yeniden yeşeren doğa ile bizler de güzel yarınlara erişelim. Hayatımızda rengârenk mutluluk çiçeklerimiz açsın. Bu günlerden beraat edip, evlerimizden sağlıkla çıkabilelim İnşaAllah. Şimdiden Berat Kandilimiz mübarek olsun.

“Ne kadar çok olsa da derdin, elbet vardır bir bildiği derdi verenin…” Selam ve dua ile…