Birkaç haftadır ülke gündemini sarsan  korkunç haberler var. Küçücük çocukların cansız bendenlerini  oradan buradan toplar olduk. Minicikler üç dört yaşındalar. Derler ya bacak kadar belki o kadar bile yoklar. Evde, mahallede, otobüste, televizyonlarda ve sosyal medyada kısacası  her yerde bu konu konuşuluyor. Her an korkuyoruz çocuklarımızın başına  bir şey gelmesinden. Büyüklerimiz eski mahalleleri ve o zaman ki insanları anlatırlar hep. Hemen her mahalle çocuk sesleri ile cıvıl cıvılmış. Herkes mahallesinde ki diğer çocuğa, kardeş gibi sahip çıkar, korur kollarmış, komşu teyzelerin evlerine teklifsiz girilir çıkılır, açsa karnı doyurulurmuş, akşam ezanına kadar top oynanır, ip sekilir evlere ezandan sonra girilirmiş. Eskiden ev değil komşu alınırmış, komşu bir nevi akrabaymış. Ama şimdi bir bakıyorsun kapının dibinde ki 'adam' senin koklamaya kıyamadığın evladını kaçırıyor, tecavüz ediyor, öldürüyor, ıssız bir tarlada direğin altına gömüyor. Size bir şey söyleyeyim mi? Büyükler, eskiler artık kimseniz; o mahalleler yıkıldı, o komşu teyzeleriniz öldü, onları  gömerken insanlığı da  gömdük. Çocuklarımızı  hep 'yabancılardan' korumaya çalıştık oysa başımıza ne geldiyse hep yakınlarımızdan ve tanıdıklarımızdan geldi. 

Bu olaylardan sonra karşımıza çıkan katiller ve istismarcıların  %98'i ailenin yakın çevresinden. Bu çevreden kasıt  akrabalar, annenin ve babanın arkadaşları, komşu gibi kimseler. Yani evimize girip çıkan kişiler, çocuklarımıza rahatlıkla yaklaşan ve çocuğun yanına geldiğinde çocuğun herhangi bir tepki vermediği insanlar. 

Peki, çocuklarımızı bu tip insanlara karşı nasıl bilinçlendireceğiz;  çocuğumuza  sevgimizi çocuğunuzun ağzından  öperek göstermemeliyiz ve ona  aşkım, sevgilim dememeliyiz onun kişisel alanını ihlal etmemeliyiz. 

Çocuklarımıza mahrem bölgelerini öğretmeliyiz, buna anneden ve babadan başka kimsenin dokunamayacağını anlatmalıyız. Siz bugün çocuğunuzu dudağından öperseniz -erkek kız fark etmez-  yarın biri gelip bu çocuğu dudağından öptüğünde, çocuk bunun yanlış bir şey olduğunun farkına varamaz çünkü annesi ve babası onu öyle seviyordur, başkasının da onu öyle sevmesinde bir sakıca göremez. Mahrem bölgelerinin  çok özel ve dokunulmaz olduğunu  bu bölgelere, yabancı birinin dokunması durumunda tepki vermesini ve bunu ailesine bildirmesini öğretmeliyiz. Belki bunlar kaçırılmaların önüne geçemez belki kesin bir çözüm de değil ama en azından bu konularda  bilinçli olmalıyız. Karanlık günler yaşanan ülkemizde, çocuklarımızla birlikte umarım daha aydınlık ve güneşli bir geleceğe uyanırız.