Dün gibi aklımda pamuk şekerci görünce heyecanlanışım. Elma şekeri, horoz şekeri, hayatımda deneyimlediğim en müthiş anılardır. Koşup oynamak, sokakta arkadaşlarla paylaşılan ekmek arası zeytin; çocuk parkı nadiren, lunapark lüks mesabesindedir. Zihnimi bulandıracak düşünce, söz, fiiliyat sıfırdır. Geri dönüşüm kutusuna atılan işe yaramaz kalabalık veriler toplamı hiç! Başımı yastığa koyarken kaygılandığım en büyük olay babamın yeni aldığı kırmızı pabucun ayağımı sıkması. Yaşanan her an akılda beliren tek düşünce hayatın heyecan verici, dünyanın keşfedilesi olduğudur. Çocukluk insan hayatının en saf, en temiz hatıratını kaydettiği mucizelerle dolu masallar diyarıdır. 

İlk gençlik kalp çarpıntısıyla eş anlamlı. Merak edilen ve öğrendikçe içindeki kâşifi şevklendiren bir gizemler manzumesi. Orada gördüğü, duyduğu her hadisenin üzerine bire bin katmaya hazır acemi bir muhabir gizlidir. Tozpembe bulutlardan yere hiç inmeyen, rüyasında tek boynuzlu atlarla gökyüzünü fetheden, durulmaya asla niyeti olmayan, haylaz bir çocuk, ağaçtan evinin derme çatma kulesinden durmadan yıldızları gözler.

Gençlik rüzgârlı bir bahçe!  Birkaç kitap okuyunca allame kesilir insan. Büyükler ne kadar da cahildir! 

Öğrenilmesi gereken her şey öğrenilmiş, hayatın sırrı çözülmüştür! Daha yolun başında olduğunuz masalı kuru bir gürültüden ibarettir.  Bazen de hayat ölesiye anlamsızdır. İnsanlar basit gailelerle uğraşmakta, ufacık şeyler için ne çok kafa yormaktadır. İnsan gençlik çağında farkında olmasa da halen hayret makamındadır. 

Hâlbuki makamlar aşmak, mesafeler kat etmek için gelinmiştir dünyaya. Ömrü olan yaşadıkça görecektir ki dünya hayatı her an değişimlere ve yeniliklere gebe sürprizlerle dolu bir duraktır. Oraya ne oturduğunuz yerde oturup kalmak, ne sağlam bir yere sahip olmak, ne de yıllanmış çınarlar gibi kök salmak için gelinmiştir. İnsanoğlu oraya âlemi kimyada âdemi kimyayı keşfetmek için gelir ve ancak çabanızın karşılığını alırsınız. “Doğrusu insana çalışmasından başka bir şey yoktur.”(Necm suresi39)

Öyle bir devrandır ki bu azizim daha önümde çok vakit var demeye gelmez. Ardına bakmadan geçer de kasketini çevirmeye fırsat bulamadan yolun sonuna ulaşıldığı acı bir şekilde tecrübe edilir.

Üstadın dediği ne kadar da manidardır:

“ Dün geçti, bugün yolcu, yarın var mı? 

Gençliğe de güvenmem ölen hep ihtiyar mı?

Peki, ne yapılmalı da hayattan kam alınmalı? Ömrün sonuna yaklaşanlara sorarsanız Yunus'un deyişiyle, 

“Geldi geçti ömrüm benim 

   Şol yel esip geçmiş gibi

   Hele bana şöyle geldi

 Bir göz açıp yummuş gibi” diyeceklerdir. 

Zaman gelip geçici bir mefhum amenna! Zamana dur diyebilen ise hiç olmamış. Tarih boyunca Ab-ı hayatı aramakla ömür tüketen niceleri ellerinde bir hiç ile göç eylemişler âlem-i bekaya. 

Sanırım dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir gerçeğini kabul etmekten ve değerli vakitleri kitap sayfaları arasında tüketmekten daha iyi bir yol yok, siz ne dersiniz? İyi hafta sonları!