Dün 24 Temmuz'du...

24 Temmuz'un biz gazeteciler için ayrı bir önemi vardır.

2. Meşrutiyet'in ilan edildiği 24 Temmuz 1908 tarihinde basına uygulanan sansür de kaldırılıyor. Ve bu tarih, bundan sonraki süreçte Basın Bayramı veya Gazeteciler Günü olarak kutlanıyor. 

Biz gazeteciler bu toplumun içerisinde her an her yerde olan, bir nefes kadar önemli, su kadar gerekli, ekmek kadar doyurucuyuz...

Ama bir o kadar da toplum içerisinde fark edilmeyen insanlarız. 

Her ne kadar kendi haklarımızı savunup, dile getirme konusunda beri duruyorsak, başkalarının haklarını savunmada, toplumun genelini ilgilendiren konuları ilgili kişi ve kurumlara ulaştırmada da bir o kadar önde gideriz. 

Ünü var, unu yok derler gazeteciler için...

Herkesi tanırız, az çok herkes de bizi tanır. 

Her gün gazetelerde okuduğunuz, televizyonlarda izlediğiniz, radyolarda dinlediğiniz, internet sitelerinde anlık takip ettiğiniz ve olan bitenden haberdar olduğunuz haberler var ya, biz onları hazırlayıp sizlere sunarız. 

Eğitiriz, bilgi veririz, yeri gelir eğlendiririz...

Tarihe not düşeriz...

Düğününüz vardır, davet edersiniz, biz de orada oluruz. Gazetelerimizde, televizyonlarımızda bu anı ölümsüzleştiririz...

Sevincinizi paylaşır, mutluluğunuzun çoğalması için elimizden gelen gayreti gösteririz...

Cenazeniz olur, biz yine orada oluruz. Derdinizi, acınızı paylaşırız...

Kısacası toplumun içinde, her alanda, her yerde biz sizinleyiz. Sizin yanınızdayız...

Ve bir gün devletin içindeki vatan hainleri kalkışır. Yönetime, bırakın yönetimi halkın hür iradesine el uzatırlar. 

Darbe yapmaktır niyetleri. Kalleştirler, vatan hainidirler, darbe zihniyetindedirler, dışarıdan emir alırlar. Amaçları Türkiye'yi bölüp parçalamak, milleti birbirine düşürmektir. 

İşte bu amaçla, bu milletin kendilerine hizmet etmesi için ellerine verdiği ve onlarda emanet olan silahların namlularını umarsızca o millete çevirirler. 

Darbeci hainlerin idaresindeki tanklar, milletin üzerine yürür. 

O namlular milletle birlikte, bu milletin bir parçası, görünmeyen, hayatın her alanında olduğu için farkına varılmayan gazetecilerin de üzerine dönmüştür. Silahlar onlar için de patlar. Ancak gazeteciler durup düşünmek, geri adım atmak yerine meslek aşkı ile, milleti uyandırabilme gayreti ile kendilerine dönen namlulara objektifleri ile karşılık verirler. 

Evet gazeteciler ellerinde silah tutarlar her daim...

Silahları olmayan gazeteciler bir hiçtir. 

Gazeteciyi gazeteci yapan da elindeki silahlardır. 

Nasıl ki darbecilerin G3'leri, tankları, tüfekleri, MP5'leri, türlü türlü silahları varsa gazetecilerin de çok çeşitli silahı vardır. 

Bu silah, fotoğraf makinesidir, kameradır, ellerinde tuttukları ve namusu bildikleri mikrofonlarıdır. 

Beylik silahları ise yazdıkları kalemdir...

İşte 15 Temmuz gecesi vatan hainlerine tankların önüne yatıp direnen sivil halk gibi gazeteciler de görevlerinin başındaydı. 

Anlık gelişmeleri en hızlı şekliyle bildirmeye çalıştı. 

Vatanın bekası, milletin birliği ve bütünlüğü içindi bütün bunlar. Her kalem aynı sesi vermez, aynı notayı tutturmaz, aynı düşünceyi yansıtmazdı. 

Gazeteciler içinde de fikir ayrılıkları vardı. Ancak söz konusu vatansa gerisi onlar için de teferruattı...

Ülkesine sevdalı, milletini seven, bu vatanın bir ferdi olduğuna inanan herkes gibi gazeteciler de hem darbe günü hem de sonrasında millet meydanlara döküldüğünde sokaklardaydı. 

Bu darbe girişiminin bastırılmasında idarecilerin yönlendirmesi ve milletin sokaklara dökülmesi ne kadar etkili ise, gazetecilerin yapmış oldukları yayınlar da bir o kadar etkili olmuştur. 

Bu uğurda şehit düşen gazeteciler bile olmuştur. 

Baskın yiyen, yayın dairelerine, haber dairelerine darbe postallarının girdiğini gören gazeteciler sadece kalemleriyle değil fiziken de direniş göstermişlerdir. 

'Sen benim namusuma nasıl adım atarsın, sen benim yatak odama nasıl girersin' diye karşısındaki darbeciye bağıran ve onun elindeki silahı sıkı sıkıya tutan muhabirin bu sözleri halen kulaklarımda. 

Her yıl 24 Temmuz günü geldiğinde çeşitli kurum ve kuruluşlar açıklamalar yapar. Takvimlerinde yazılı olduğu için unutmazlar. 24 Temmuz geldiğinde özel kalem müdürlerinin kalemleri harekete geçer. 

Hemen iki satır yazı yazıp ilgili amirine onaylatır ve servis eder. 

İnanın bizi, bu şehri yönetenlerin çalakalem yaptıkları açıklamalar bile mutlu ve motive etmeye yetiyor. 

Bu vesileyle tüm mesleğinin onurunu ayaklar altına almadan, vatanın bölünmez bütünlüğü ve milletin bağımsızlığı için yayın yapan, yayınlarında iyilikleri gösterip kötülüklerden uzak tutmak amacında olan tüm meslektaşlarımın, ağabeylerimin 24 Temmuz Basın Bayramını en kalbi duygularla kutluyorum...