30 Mart seçimleri geride kaldı. Yapılan bir mahalli seçim olmasına rağmen bir referanduma dönüştürüldü. Sonuçta iktidar partisi AKP yüzde 43 oy alarak seçimin galibi oldu. 

AKP her seçim öncesinde uyguladığı gerilim politikasını bu seçimde de uyguladı ve mağdur duruma yatarak vatandaştan oy istedi. Vatandaş da AKP'ye, “sen on iki yıldır iktidardasın içinde kurulan bir paralel yapıyı fark edecek basiretin yok, adamlar her yeri ele geçirirken sen ne yapıyordun?” sorusunu sormak yerine yenilmesi daha kolay lokma olan paralel yapıyı suçlu görmeyi tercih etti.

Ayakkabı kutularında bulunan paraların nereden geldiği, bakana hediye edilen kol saatinin niçin verildiği, birilerin özel uçağı ve masrafını karşılaması ile gidilen Umrenin ne anlama geldiğini sorgulamak zor geldi vatandaşa. Sonuçta sandık başına gidenlerden yüzde 57'si bu işlerin mahkemede aklanmasını istediğini belirterek başka partilere oy verirken yüzde 43 AKP diyerek mahkeme yerine sandıkta da aklanılabileceğine inandıklarını gösterdiler.

Sırada Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Bütün medyada konuşulan tek konu seçimler için Başbakan Erdoğan'ın nasıl bir tutum takınacağı. Erdoğan kendisi mi aday olacak, Abdullah Gül'ü tekrar aday gösterecek mi? Kendisi aday olursa bu şu andaki Cumhurbaşkanı'nın yetkileri ile yetinecek mi? Yoksa Başkanlık Sistemine geçmeyi deneyecek mi? Kenan Evren'in sahip olduğu yetkilere sahip olmak istiyormuş şayet seçilirse Sayın Başbakan. 

Burada muallak bir durum söz konusu. Hangi Kenan Evren'in yetkisine sahip olunmak isteniyor? Hemen ihtilal sonrası seçimlere kadar olan süre içerisindeki yetkilere mi? Yoksa seçimden sonraki yetkilere mi sahip olunmak isteniyor? İlk dönemde suça bakmadan sırf eşitlik olsun diye bir sağdan bir de soldan insanlar idam ediliyordu. Daha sonra idam kararları meclise getirilmeye başladı. Hepsi olmasa da hiç olmazsa bir kısım mahkûmlar yok yere idam edilmekten kurtulmuştu bu sayede!

***

Seksen milyon nüfusu olan ve yüzde doksan küsur oranda okur-yazar nüfusa sahip, yüzlerce üniversitesi olan, milyonlarca üniversite mezununa sahip bir ülke sadece bir tane Cumhurbaşkanı adayı çıkarabiliyor. Yaklaşan seçimler de ülkenin Başbakan'ın nasıl bir tavır takınacağı her şeyin önüne geçmiş durumda. Demek ki “İleri Demokrasilerde her şeye tek kişi karar veriyor.”

***

Geçen gün bir gurup dost, bir araya toplanıp sohbet etik. Bu sohbet esnasında konu beynin çalışma sistemi ve felç konusuna geldi. Toplantıda üç tane tıp doktoru vardı. Bu doktorlardan birisi kalp damar cerrahı olan bir profesördü, ikincisi kulak-burun- boğaz uzmanı operatör doktor idi.  Üçüncü doktorumuz ise diş hekimi olan bir arkadaşımız idi. 

Konu felç geçirmeye gelince enteresan şeyler konuşuldu. Mesela sol tarafı felç geçiren bir insanın beyninin sağ tarafı çalışmaz hale geliyormuş. Başka bir deyişle beyninin sağ tarafı felç geçiren bir insanın sol tarafındaki azalar işlerliğini kaybediyormuş. Buna paralel olarak da beynin sol tarafı felç geçirince vücudun sağında bulunan azalar işlevini kaybediyor. Bir ilginç bilgi daha! Beynin sol yanı entelektüel merkez imiş. Yani bilgiyi toplayan ve yorumlayıp sentezleyen bölge! Yorumlanan bu bilgileri pratiğe dökme görevi de vücudun sağında bulunan organlara düşüyormuş! 

Ülkemiz 1950 tarihinden bu yana çok kısa aralıklar hariç sağ iktidarlar tarafından yönetildi ve gelinen nokta ortada. Tevekkeli değil Demokratik Halk Cumhuriyetine(!) doğru adım adım yürüyoruz.

Halk arasında, etrafını kırıp geçiren, tutarsız davranışlar içerisinde olan, önceki haline benzemez davranışlar içerisinde olanlara 'bu gün sol tarafından kalkmış” denir.  Bunun sebebini bu güne kadar düşünmemiş veya üzerinde durmamıştım. İnsan sürekli sol tarafına yatınca beynin bu bölümü uyuşuyor demek ki, görev de beynin sağ tarafına düşüyor. Sağ taraf da entelektüel yönü olmadığı için insanı bu tür davranışa itiyor.

İstanbul'da sol bir zihniyet olan Sözen döneminden sonra yönetime gelen sağ yönetim, eski yönetimin projelerini uygulayarak Şehre adeta çağ atlatmış, örnek bir şehir haline getirmişti. Ülkenin çağ atlaması içinde aynı yöntemi uygulasak fena olmayacak gibi. Önce bir sol partiyi iktidara getirip projeler hazırlatmak, ardından da bir sağ partiyi iktidara getirip projeleri icraata sokmak! Fena bir fikir gibi gelmedi bana!..

***

(Bu yazıyı yazdığım için ben solcu mu olmuş oldum? Halbuki ben kendi halinde “KUL OLMA” gayretinde sıradan bir Müslüman'ım)