Eylül ayı ihracat değerleri, 2017 yılı eylül ayına göre göre yüzde 22,6 artışla 14,5 milyar dolara yükseldi. Genel değerlendirme yapıldığında, tüm Eylül ayları içerisinde rekor kırılırken, aylar bazında artışa baktığımızda ise, son 13 ayın en hızlı ihracat artışının gerçekleştiğini görüyoruz. Ocak-Eylül ihracat değerleri ise, ilk 9 ayda yüzde 7 artışla 123 milyar 110 milyon dolar oldu. Son 12 aylık ihracat ise, yüzde 7,6 artışla 165 milyar 56 milyon dolara yükseldi. Aslında mevcut veriler, ekonomik anlamda sıkıntılı bir dönemden geçtiğimiz bu günlerde hepimiz için bir moral kaynağı oldu diyebiliriz. Hatta Türkiye ekonomisinin esas lokomotif gücünün sektörlerden bağımsız bir şekilde hem ülkemiz hem de firmalarımız içinde ihracat, ihracat ve yine ihracattır diyebiliriz.  

Detaya biraz girersek, döviz kurlarının ihracat değerlerimizin artırmasında önemli bir payı olduğunu düşünüyorum yani Türk Lirasının yabancı para birimleri karşısında değer kaybetmesi görece olarak ihracatımızda rekabet avantajı bize sunmuş oldu. Hatırlayanlar bilecektir. Ekonomi derslerinde devalüasyonların kısa dönemde hep ihracatı artıran bir etki olduğu söylenmiştir. Her ne kadar devlet olarak devalüasyon yapılmasa da, Türk parasının değer kaybetmesi bizi aynı sonuca götürecektir. Bu süreç, kısa vadede etkisini sürdürecek, ilerleyen zamanlarda ihracat artışına, ithalatın azalmasına ve sonuç olarak ta dış ticaret açığının azalmasıyla etkisini devam ettirecektir.  Yüksek kurun ise, dış ticarette görece olarak avantajı olsa bile, ekonominin diğer alanlarında olumsuz etkileri ebetteki olacaktır zaten yüksek enflasyon ve diğer ekonomik göstergelerle bunu net bir şekilde görebiliyoruz.  Ama şunu da unutmayalım ekonomi bir tercih bilimidir. Aynı anda birçok sorunu çözemezsiniz.  Dolayısıyla bir takım iyileşmeler yaşanırken, diğer tarafta ise olumsuzluklar devam edebilir. Burada kritik konu genele etkisinin oranıdır. 

Bu arada yüksek kur kavramı, tartışmalı ayrı bir konudur. Neye göre yüksek? Tabi geçtiğimiz yıl ve aylara göre karşılaştırdığımızda evet yüksektir diyebiliriz. Ama geçtiğimi son 20 yıl içerisinde Altın /Döviz/TL ile mukayese edildiğinde ise, kurun düşük olduğunu bile söyleyebiliriz. 

Ticaret Savaşlarının reel olarak başladığı günümüzde, ihracat önemli bir argüman olarak karşımıza çıkmaktadır. Hatta ”Ticaret “Savaşları” gündeme gelmeden önce dünya da “Kur Savaşları” tartışılmaktaydı. Kavramların maalesef ortak noktası savaşta olsa ve Ticaret/ Kur savaşları birbirlerine benzemiş olsalar bile kullandığı araçlar ve üst amaçlar bağlamında farklılıkları mevcuttur. Esas konumuz mademki döviz kuru o zaman bugün kur savaşlarına kısa bir değinmek istiyorum. 

Kur Savaşlarında ülkeler, rekabetçi devalüasyonlar yaparak, ihracatı artırıcı ve ithalatı azaltıcı etkiler oluşturmak amacındadırlar, dolayısıyla dış ticaret açıklarını azaltıcı etki temel argümandır. Sadece bu bağlamda bile baktığımızda,  Türkiye geçtiğimiz aylarda ve kısa gelecekte dış ticarette görece olarak rekabet avantajı kazanmıştır. Yani demem o ki, Türkiye sabit kur rejiminde olsa ve dış ticaret bağlanımda rekabetçi bir pozisyon elde etmek isteseydi, yapacağı devalüasyon ile ancak bu kadar etki yaratabilirdi. 

Sanki resim değişiyor gibi gelse de şu an kaleme aldıklarım, olaylara nereden ve nasıl baktığınızla alakalı bir durumdur. Ekonomistlerin dediği gibi “diğer koşullar sabit varsayımında” Türkiye kur savaşlarından galip çıkmış gibi gözükmektedir. Çünkü sonuç; rekabetçi devalüasyon neticesinde artan ihracat ve azalan ithalattır. Günümüz Ticaret savaşları ve etkilerini, kur savaşları ile mukayese edeceğim kısımları sonraki yazıma bırakarak, Konya Yenigün gazetesindeki ilk yazımla sizlerle buluşmamım heyecanı ile beraber saygılarımı sunuyorum. 

SONUÇ : “Olaylara bakış açımız ve baktığımız yer, sonuçları itibariyle görecedir.”  

e-mail: [email protected]