7 Haziran seçimlerinde son viraj. Seçim çalışmaları tam gaz ilerliyor. Kimine göre köprüden önce son çıkış, kimine göre istiklal mücadelesi, kimine göre demokrasinin son demi. Dünyada hiç benzeri yok bizdeki seçim atmosferinin.

Geçtiğimiz ay İngiltere'de seçimler yapıldı. Kim kazandı kim kaybetti. Kimler hüsrana uğradı anlayamadık. Ne bizim anlı şanlı basınımız, nede çok uluslu medya, seçimlerin aman aman ne kadar önemli olduğunu yazıp çizmediler. Keza Avrupa'nın her hangi bir ülkesinde de yapılan seçimlere, ne yerel basının nede çok uluslu medyanın bizdeki kadar ilgisi olduğuna şahitlik etmedik.

Nedir bizdeki seçimin önemi?

Neden İngiltere'nin; Times, BBC gibi dünyaya yayın yapan bu kuruluşların ilgisi?

Kraliçenin yayın organı olan BBC ve Times, 65 ilde sokaklarda ne aramaktadırlar?

Diyarbakır sokaklarında HDP barajı geçmezse Kobani'den beter olur algısını niçin yaymaktadırlar?

İngiliz pilli HDP i Pervin Buldan halka parmağını sallayarak “HDP barajı aşamazsa kaos olur” diye halkı tehdit etme, alçaklığını ve gücünü nereden alıyor.

İngiliz basınının pop star edasındaki Selahattin Demirtaş'ı allayıp pullamasının altında yatan sinsi emel nedir?

İngiliz medyasının Kadıköy'de CHP'ye yüzde 70 oy veren seçmenin, HDP için stratejik oy verme algısını yaratmaya çalışmasının sebebi nedir?

İşte bütün bu soruların cevabı, tarihi sürecide göz önüne alırsak, enerji kaynaklarının kimin tarafından kontrol edilmesinde yatmaktadır.

Tamda bu noktada atalarımızın dediği gibi “ayının kırk oyunu var, kırkıda armuda” .İşte bu Avrupalıların kırk oyununun da, petrol ve doğalgaz kaynaklarının bizim kontrolümüzde olmaması.

Abdülhamit Han'ın hal edilmesinin en büyük nedeni petrol bölgelerini kontrol etmek istemeseydi.

1950 Adnan Menderes,1991 Turgut Özal,1997 Necmettin Erbakan. Hep bu bölgelerle ilgilenmeleri sebebi ile kimi, köpek bebek davasına, kimi hanedanlık iddiasıyla, kimide; Müslim, Ayşe, Fadime diye tard edilmişlerdir.

Bugünde hedef, Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'dır.

Bu seçimlerde” ne olursa olsun bundan kurtulun malıdır” diye yaygara yapılmaktadır.

Ne, “Zerdüştlüğü savunan” HDP nin, ne kandan beslenen Kandilin, nede eski ile yeni Türkiye arasında kalmış “oryantal CHP” nin iktidar olmasının hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Onlar için önemli olan çıkarlarına kimin hizmet edeceğidir.

3 Köprü,3 Havalimanı, Marmaray,3 katlı tüp geçit, körfez geçişi, Hızlı tren, Londra-Pekin tren hattının kurulması, nükleer santral, yerli uydu, üzerinde helikopter ve uçak inebilen harp gemisi, yerli uçak falan derken Tannap la (Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi) “haddi çoktan aşmış” Türkiye'ye ders verme zamanı. Birde iç barışı sağlamış yıllardır kader birliği yaptığı bölge halklarıyla kucaklaşmış haleleşen Türkiye, İngiltere ve Avrupa'nın pastasındaki kremaya ortak olması” yaraya tuz biber” olmuştur.

Hakkâri ve Ordu-Giresun'a yapılan hava limanları ile sınırlarınızı ve sınır ötesini rahatlıkla kontrol edeceğinizin göstergesidir. Artık sınırlarımız içinde değil tarihten gelen, sınır ötemizin de ilgi alanımızda olduğunu dünyaya ilan etmektir.

Büyüyen Türkiye değil; “etliye sütlüye” karışmayan, kendi içinde kendisi ile kavga eden, halkından kopuk azınlık grupların yönettiği Türkiye, bunların özledikleri ve istedikleri tablodur. Yıllarca koalisyonlarla böyle yönetmişler. Biz birbirimizle; Kürt-Türk, Alevi-Sünni, sağcı-solcu, falan cemaat, filan tarikat diye uğraşırken adamlar; Atı aldıkları gibi, Üsküdar'ı değil Asya'yı, Afrika'yı geçmişler. Bizde; Bugün Selahattin, dün Cem Uzan, öbür gün Tansu, Mesut diye, diye tepinip durmuşuz.

Seçim ayları başlamadan da dediğimiz gibi üst akıl; CHP, MHP, HDP i dizayn etmiştir. MHP nin üst kadrosu kaset operasyonu ile dizayn edilmiştir. MHP in yükselen değeri Meral Akşener hanımefendiye “paralel kasetçilik” tarafından atılan bir iftira ile önü kesilmiştir. Kaseti elinde bulunduranlarla değil kasetçileri deşifre edenlerle uğraşmak yolunu seçen MHP yönetimi,” paralel kasetçilerin” emrine girmiştir. Devlet beyin genel başkanlığına devam kararı alınmıştır. Yani 15 senedir kaybeden yönetimle MHP,  şimdilik stepneye alınmıştır.

 Aynı şey Sayın Baykal'ın, bana göre düzmece bir kaset operasyonu ile gönderilip yerine SSK ı batırmış, CHP üzerinde istedikleri operasyona izin vermeyi taahhüt etmiş bir genel müdürü CHP nin başına Genel Başkan olarak atamışlar. Eski CHP modifiye edilip, kendilerine ayak bağı olacak isimleri tasfiye edip piyasaya sürmüşlerdir. Yalnız; Ne kadar muhafazakâr dedikleri isimlerle takviye etseler de, genlerinden gelen din karşıtlığı zaman zaman ortaya çıkmaktadır. Son günlerde CHP ve HDP Diyanet işleri Başkanı üzerinden Diyanete vurmak, Kâbe onların olsun bizim Kâbe'miz taksimdir diyecek kadar ileri gitmişlerdir. Kudüs Yahudilerindir diyecek kadar cehalet gösterenler, Müslümanları aşağılamak, küçültmek, İslam'a olan kinlerini kusmak için sebepler üretmişlerdir. Damarlarındaki dolaşan İslam karşıtlığı kan, bunların niyetlerinin zaman zaman ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Türk siyasetini dizayn eden bu üst akıl, Sayın Cumhurbaşkanından kurtulmanın tek yolunun HDP ye barajı atlatmaktan geçtiğini bildiği için, parti olarak seçimlere girmesini sağlamıştır. HDP in başındaki “pop star”ın parlatılmasının altında yatan gerçek AKP in zayıflatılarak Tayyip beyin  “ayak bağı” olmasını önlemektir.

Ben; Burada, Erbakan hocadan sonra Milli Görüşü temsilde zorlanan SP ye paragraf açmak istiyorum. Milli ittifak diye ortaya çıkarttıkları “şirketler birliği” komediden ibarettir. Hocam milli ittifakı SP, BBP, AKP, MHP den oluşan birliktelikle tarif ederdi. Dünyayı yönetmeye talip Milli Görüş, projelerini anlatır rakipleri de onu tartışırdı. Kimin televizyonuna çıkarsa çıksın kendi ilkelerinden taviz vermez onların istediğini değil kendi söylemek istediklerini söylerdi.

28 Şubatta yapılan darbe(darbelerin hiçbiri) hiçbir zaman onurlu olmamıştır.

Bugün, 28 Şubattan daha kötü değildir. Kıyası kabil olmadığı gibi, kıyas etmek Milli Görüşe ihanet etmektir.

Milli Görüş hareketi varken hizmet hareketi  “en hayırlı” hizmetlere imza atmamıştır. Milli Görüş dünya Müslümanlarının dertlerine çözümler üretirken, sizin pek methettiğiniz cemaat ABD ve İngiltere'nin istekleri doğrultusunda hareket etmiştir.

Erbakan hocama 28 Şubatta “beceremediniz çekin gidin” diyen Fethullah Gülen değil midir?

“Kalpten kalbe yol gider. Bizim Erbakan'a giden yolumuz kapalıdır” diyen Fethullah Gülen değil midir?

İsrail bombaları altında ölen Filistinli çocuklara, tek kelime söylemeyen, ancak atılan bir roket mermisinin çıkardığı sesten “İsrailli çocuklar ne kadar korkmuştur, onlar için gözyaşı döküyorum”sözlerini ne çabuk unuttunuz?

Erbakan soyadının temsil edilmediği, dahası temsil ettirilmediği bir hareket, Milli Görüş hareketini ne kadar temsil edebilir?

Mensubu olmaktan gurur duyduğum Milli Görüş bu değildir. Milli Görüş; D-8,İslam ortak pazarı, İslam para birimi, İslam NATO'su, İslam birleşmiş milletler topluluğu gibi evrensel projeleri ile siyaset yapardı. Kendisine onca hakaret etmiş, aşağılamış, hiçbir zaman yanında olmamış bir cemaatin, kıytırık gazete ve TV sinde, birkaç kelime söyleyebilmek için onların hoşuna giden sözleri asla söylemeyen bir harekettir.

Milli Görüş; Birkaç kişinin eline aldığı iri gözenekli elekle, mensuplarını elediği bir hareket hiç değildir.

Bakın; Sayın Başbakan son İstanbul mitinginin selamlama bölümünde konuşmasına “selam olsun 28 Şubatın savunan adamı, LİDERİM merhum Necmettin Erbakan'a” diye başlamıştır.

Sayın Cumhurbaşkanının Diyanete ve Diyanet İşleri Başkanlığına sahip çıkışı, onun sadece din işlerini yöneten bir devlet memuru olarak değil “Dünya Müslümanlarının Lideri” diye takdim etmesinin ne manaya geldiğini en iyi Milli Görüşçüler bilir.

Başörtüsüne özgürlük , Kürt Açılımı,“One Minute” çıkışını ve ona bağlı olarak İsrail'le askeri işbirliğinin sona erdirilmesi

 Gazze'yle dayanışma,

 Kemalist “Andımız”ın kaldırılması

 Mogadişu'nun yeniden inşası,

 Bosna-Sırbistan-Hırvatistan üçlü mekanizması kurularak Boşnakların yeni bir felaketin eşiğinden döndürülmesi,

 yerli savunma sanayii hamlesini ve dolayısıyla emperyalistlere bağımlılıktan kurtulma gayreti,

 Mursi ve İhvan yandaşlığı, Suriye halkına ve Suriye Devrimi'ne verilen desteği,

Salih Mirzabeyoğlu'nun, Yakup Köse'nin serbest bırakılmasını, diğer İslamcı mahkûmlar için de hürriyet perspektifinin doğması

 İmam-Hatip okullarının ihyası gibi.

Milli Görüş olarak bu hizmetleri yapabilmek için siyaset yapmadık mı?

Elbette ki SP ve AKP ayrı ayrı partilerdir. Yalnız; Salt muhalefet edeceğim diye Gayretullahın gücüne gidecek sözler sarf etmekten kaçınmamız gerekiyor. Dostu düşmanı iyi tanımak iyi seçmek gerekiyor.

Kardeşlik hukukunu gözetiyoruz diye aba altından sopa göstererek gönülleri yıkmamak gerekiyor.

Son söz seçmene: Oy kullanmak vatandaşlık görevidir. Mutlaka sandık başına gidip oylarımızı kullanmalıyız. Kullanmayanları lisanı hal ile ikaz edip teşvik etmeliyiz. Hangi partiye oy verirsek verelim ama mutlaka oyumuzu kullanalım.

BU DEFA DERS VERELİM!,BİRAZ SARSALIM!,DİYE ÖN YARGIYLA SANDIK BAŞINA GİDERSEK SONRASINDA BİZİ SARSARLAR SA, İŞTE O ZAMAN SÖYLEYECEK SÖZÜMÜZ   OLMAZ.

YANİ; “AVCI” İKEN “AV” OLMAYIN

OY VERMEK ONAY VERMEKTİR.VEBALİ BÜYÜKTÜR!!