Uçan balonum elimden kaçtı!  Uçurtmam dallara takıldı! Kalbimin penceresinden görmeye doyamadığım gökkuşağı kara bulutların ardında kaldı. Elma şekerinin içindeki elma çürük çıktı. 

Fani âlem pembe bulutlu rüyaların hoş havasından uçurumun kıyısında uyandırdı. Burası ılık bahar melteminin yanakları okşadığı, hoş kokulu bahar çiçeklerinin her yeri donattığı, şeker gibi suların çağladığı, pamuk tüylü kuzuların hoplayıp zıpladığı latif yaylalara hiç mi hiç benzemiyor. Karlı buzlu başını bıçak gibi kesen sert rüzgârlarla bilenmiş, çetin dik yamaçların en uç noktası ki bir adım daha atsam dipsiz kuyuların belirsiz boşluğuna yuvarlanmak işten değil.

Atam, otağım, köküm!

Bahar geldi diye mi bu göç?

Hayat her daim çetin yollardan, çetrefilli konumlardan, içinden çıkılması güç koşullardan mürekkep mayınlı bir arazi değildi. 

Bunu senden öğrenmedim.

Anlatmaya çalıştıysam da beni dinlemedin. İstirahatını hep erteledin; hayatı yük gibi taşıdın omuzlarında, ağırlaştıkça ağırlaştı yükün. Kimseden omuz istemedin. Hayat boyu yaslandığın tek omuz yine kendininkiydi. Anasız kalmadan öksüz, babasız kalmadan yetimdin. 

Her zaman düşünceli, hayatın çetin yollarından geçmişlere mahsus derinliği ve ciddiyeti muhafaza eden, gülümsemesinin bile kontrolü bu olgunun kıskacında olan; biraz mesafeli, biraz asabi ama daima kontrollü,  daima çizgisini koruyan, nizamlı, intizamlı, düzenli! Takma kafana derdin dünya sıkıntılarını; her derdin bir çaresi bulunur aldırma. Hayatta bir tek ölüme yoktur çare!

Çay içmeyi severdin, sıcak ekmekle kahvaltı etmeyi. Bayramlar hep başka zaman dilimleriydi senin için, coşar taşar çocuk gibi içi içine sığmayan helecanlarını gizlemeye gerek duymadan belli ederdin. Pazar alışverişinden dönünce ilk daneyi benim ağzıma verirdin sevabını umarak. Dünya güzeli kızım derdin, benim kızım bir tane. O bir yana diğerleri bir yana. 

Son görüntü, son kare sanki hiç kalkmamış gibi kolların iki yanında çaresiz; sanki hiç bakmamış gibi gözlerin sımsıkı kapalı. Söyleyecek son bir sözün yokmuş gibi birbirine yapışmış dudakların. Bir sen gelip geçtin bu dar-ı dünyadan hiç yaşamamış gibi. Bir sen veda sözleri fısıldamadan kulağımıza, son arzunu söylemeden yüreği delip geçtin.

Atam, otağım, köküm!

Cennetin ak köpüklü pınarlarında yıkanasın, bal tadında şerbetini kana kana içesin. Son bir damla su değdiremedik dudağına hey hat! Rahat yastıklara yaslanarak dinlenesin. Cennet bağlarında gezinesin. Yüce Yaratıcının hoşnutluğunu kazanan, rızasına mazhar olan güzide kulları arasına dâhil olasın. Kâinatın güneşine komşuluk edesin. 

Hoşça kal atam!

 Allah'a emanet ol. Yüce Rab seni rahmet denizine daldırsın. Son durağın nur, makamın cennet olsun!