Ergenekon davaları sırasında Bülent Arınç “İyi ki bu askerlerle savaşa girmemişiz rezil olurduk” demişti. Bu söz üzerine benim de aralarında bulunduğum birçok kimse Arınç'a karşı çıkmış ve askeri itibarsızlaştırdığını iddia etmiştik.

15 Temmuz akşamı darbe girişiminde bulunan askerleri görünce Arınç'ın sözlerinin ağır değil hafif bile düştüğünü gördük. Aralarında onlarca generalinde bulunduğu isyancılar aldıkları eğitim ve bilgileri hiçe sayarcasına ülkenin meşru hükümetini yıkma girişiminde bulundular. Yaptıklarının bir suç olduğunu ve başarıya ulaşamazlarsa hayatlarının sona ereceğini bile bile bu işe giriştiler. 

Asteğmenlerden oluşan bir grup darbe girişiminde bulunacak olsa idi bu anlı şanlı general, albay ve binbaşılardan daha mantıklı ve akıllı bir plan hazırlarlardı. Ama bu aklı evveller (zaten milli iradeye karşı gelerek akılsızlıklarını ispatladılar.) bütün insanların ayakta olduğu, işlerinden evlerine döndüğü bir saati darbenin başlama saati olarak belirlediler. 

Darbe dikkat çekilmeden, ani bir baskın sonucu kritik noktaların ele geçirilmesi ile başlar. Bunlar en kritik bölge olarak Boğaz Köprülerini görmüşler. İlk önce köprülerin trafiğini keserek, biz darbe yapıyoruz diye işe başladılar. Bu hareket dahi bunların akıl ve mantıktan noksan olduğunu göstermeye yeter.

TRT yayınlarını haberlere konu olduktan sonra kesmeyi akıl edebildiler. Ama özel kanallar yayınlarına devam ederek gelişmeleri an be an vatandaşa aktarmaya devam ettiler. Sanıyorum darbe yapmaya kalkışan bu aklı evveller özel kanalların birçoğunun adresini ve yerini bilmiyorlardı. Bu kanalların yayınlarını kesmeyi bir türlü akıl edemediler.

Bizler de özel kanalların bu yayınları sayesinde gelişmeleri yakından öğrenme fırsatı bulduk ve böylece haberciliğin ne kadar önemli olduğuna bir kez daha şahit olduk.

Darbeciler Bülent Arınç'ı haklı çıkarmak için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Allah'tan bunlarla bir savaşa filan girmedik. Şayet girse idik! Savaş açacağımız ülkenin bütün ordularının tatbikatta olduğu bir dönemde baskın(!) yapardık.

 ***

Darbe girişiminde bulunanların hesap edemedikleri başka bir faktör de ülkeyi idare eden zihniyet idi. Sanki ülkeyi her darbe girişiminde şapkasını alıp giden Demirel yönetiyordu. Böylesine saçma bir darbe girişiminde şapkasını alıp gidecekti.

Hâlbuki ülkenin başında vatanına hizmet için kefenini giymiş bir Cumhurbaşkanı ve onun arkadaşları vardı. Onlar öyle her şeye kolay kolay pabuç bırakacak cinsten insanlar değil, kendilerini davalarına adamış serdengeçtilerdi. Cumhurbaşkanı haberi alır almaz tatil yaptığı yerden Atatürk Havaalanına doğru yola çıkmış, yaptığı telefon bağlantıları ile kendilerinin dimdik ayakta durduklarını halkın da korkmadan bu çapulculara karşı durmalarını söylüyordu. 

Bu çağrı televizyon kanalları aracılığı ile vatandaşa ulaşınca halk meydanlara akın etti ve darbecilere büyük bir ders verdi.

Bir darbe girişimi başta Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın dik durması sayesinde berteraf edildi. Darbeciler hedeflerine ulaşamadılar. Halk Cumhurbaşkanlarının çağrısına uyarak sokaklara döküldü ve kendisine rağmen iktidarı devralmak isteyenlere gereken dersi verdi. Darbeye ve diktatörlüğe karşı olduğunu, kendisini yönetecekleri ancak kendisinin iş başına getireceği mesajını net olarak verdi.

1960 ve 1980 darbelerinde olduğu gibi boyun eğmedi. Ülke yönetimini kendisini her şeyin üstünde görenlere teslim etmedi.

***

Eskiden beri canlı bombalara hayret eder, nasıl bir ruh âlemi içerisinde olduklarını merak ederdim. Bunlar hakkında ki düşüncem de cahil ve eğitim seviyeleri düşük insanlar içerisinden seçildikleri idi. 

Bu darbe girişimi sonrası gördük ki intihar bombacısı ile eğitimin bir alakası yokmuş. 

Koca koca generaller, albaylar, savcılar intihar bombacısından farkı olmayan bir eyleme kalkıştılar. Sonunda ölümün veya hapis hayatının olduğunu bile bile bu işe kalkıştılar. İnsanları böylesine tehlikeli bir serüvene sürükleyen ne olabilir. Bunlar kendi hayatlarını, geleceklerini ve hatta ailelerinin şerefini bir çırpıda yok edebilecek bir hareketin içine nasıl girdiler. 

Hani Cumhurbaşkanımız bunlar için “Haşhaşiler” tabirini kullanıyor ya! Geçekten de uyuşturucu almayan insanların böylesine tehlikeli işlere girişmesi mümkün değil gibi geliyor bana. Uyuşturucu dedimse illa hap ve benzeri anlaşılmasın. Beyinlere kazınan tehlikeli fikirler de yeri geldiğinde bir uyuşturucunun yaptığı etkiyi yapabilir insanın üstünde.

Kısacası, devletin içine çöreklenmiş, devlet ve millet düşmanı bir avuç “Haşhaşi” bir darbe girişiminde bulundu. Ancak Cumhurbaşkanımızın cesareti ve halkımızın sağduyusu sayesinde bu menfur emellerine ulaşamadılar. Devletin bu yapıyı çökertmek için bütün tedbirleri alması halkın da bu tedbirlere destek vermesi gerekiyor. Ancak bu işler yapılırken adalet terazisi şaşmamalı, hakkaniyetli olunmalı ve aşırıya kaçılmamalıdır.

Devletimize ve milletimize geçmiş olsun.