Albert Einstein ‘’ Arılar yer yüzünde kaybolursa,  İnsan ömrü  dört yıl kalır’’ demiş.

‘’Arı olmazsa döllenme ,bitki ,hayvan insan olmaz’’ sözleri ile aslında yaşamın bütün canlılarla bir bütün olduğuna ne güzel bir örnek vermiş.
İnsanlığa  çok özel bir bilgi ile uyarmış.

Yaşamı yaratılmış her şeyle tamamlıyoruz. 

Yaradan varoluşumuzu tamamlayıcılık üzerine kurmuş.

Arılar 130 000 farklı bitki türünü dölleyerek çoğalmalarını sağlıyor.

Tabiatla paylaşarak çoğalıyor.

Ayrıca insan oğlunun pek çok  gereksinimlerini karşılıyor.

Lezzetli bir gıda oluyor.

Şifa oluyor.
Çok önemli bir muhafaza maddesi. binlerce yıl bozulmayan doğanın en nadide maddesi.

Arıların yaşamı, organize oluş biçimleri, davranışları hepsi yaşama felsefi  ve sosyoloji açıdan katkı sağlayan örneklerle dolu.

İnsanlık yaşamının merkezinde bir yaşam arılarınki.

Arılar; doğada kırsalda yaşar.

Kendisi için ve başka canlılar için yaşamlar biriktirerek.

Arıların yaşam alanları her zaman yaşamalı, yaşatılmalı.

Yüz otuz bin çeşit bitki türü ne demek?

Her biri farklı bir canlının yaşama iksiri.

Arıları çekersen yaşamdan  1 000 000’nun önündeki 1’i çekmiş gibi oluruz.

Arılarla ayni mekanları,köyleri ve kırsal kesimi paylaşan  köylüler ve kırsal kesim yaşayanları da aynı arılar gibi.

Yaşamın doğasını temsil ederler.

Yoklukları insanı yaşamdan koparır.

Kırsal kesimlerimiz ve köylerimiz de yaşamalı.

Doğal toprakları ile,

Endemik bitkileri ile,

Bozulmamış tohumları ile ,

Yaşam biçimleri ile mesela imeceleri ile. 

Saflıkları ile. 

Tamamlayıcılıkları ile.
Üretimleri ile.

Sağlıklı yaşamları ile.

Yaşamalılar.

Modernizm adına, uygarlık adına onları çaresiz bırakıp şehirlere doğru göçlerini özendirerek onları daha mutlu edemeyiz. İnsanlık da daha mutlu olmaz.

Elbette onların ihtiyaçları var. Üstelik şehirdekilerden çok da farklı değil.

Ne yapmalıyız?

Onların insanlık adına bütün ihtiyaçlarını karşılamalı değişen ekonomik ve sosyal şarlara uyumlarını ihmal etmeden.

Onların yaşam yerlerindeki alt yapı;  su kanalizasyon, yol elektrik ulaşım, barınma, sosyal ilişkilerini kuvvetlendirecek alanlar inşa ederek.

Okullar, kütüphaneler, bilim merkezleri, laboratuarlar, araştırma merkezleri açarak.

İnsanların her türlü ihtiyaçlarını karşılayarak, karşılayacak sistemi kurarak.

Olmazcılar hemen hayal görüyor diyecek ama niyeti Salih, duası büyük olan için olmaz diye bir şey yok.

Rahatımız bozulacak diye düşünüyorsanız , siz de alışırsınız.

Ecevit Köykent projesi ile bu konuya eğilmişti birkaç örnek köy de yapmıştı.Ama sürekliliği sağlayamadılar.

MHP 9 ışıkla Köycülük diyerek çok değerli tarım kentler ülküsü koymuştu ama MHP’liler bile konuyu konuşmaz oldu.

İnsanları yaşam alanından koparıp şehirlerin yapay alanlarına hapsederek uygarlık olmaz.

İnsanlar kendi bulundukları yerde uygarlığın bir parçası olabilir, uygarca yaşayabilir uygarlığa katkı yapabilir.

Hem de hiçbir doğal yaşamı bozmadan. İnsanların içindeki doğayla birlikte yaşama becerisini zedelemeden.

Özellikle kırsal kesimde, köylerimizde atıl o kadar değerlerimiz var ki; potansiyelimiz o kadar çok kuvvetli  ki; onu harekete geçirecek bir bakış açısına ihtiyacımız var.

Kırsal kesimi   aydınlanma ve gelişmenin başlangıcı yapmak.

Okul,aile, devlet ve toplum işbirliğini geliştirmek.

İnsanları yerinde iken geliştiremeyen,kendi mekanında var edemeyen sistem başka bir yerde insanları ancak kapitalizmin çarkında bir görevli insan haline getirir.

Burada özellikle köyden ve kırsal kesimden yetişmiş insanlarımızın tez elden, hiçbir komplekse kapılmadan sahip oldukları yeni beceriler ile sosyal varoluş bölgelerine pencereler açarak uygarlığa yol olmalı.

Devlet kırsal kesime oy deposu olarak bakmaktan vazgeçmeli.

Kırsal kesim ve köyler kendi potansiyellerine göre projelendirilmeli.

Üniversiteler bu projelerde  kendi dilleri ile değil halkın anlayabileceği bir dille iletişim kanalları açmalı.

Kapitalizmin halkın gözünü algı yöntemleri ile boyayarak  elinden varlıklarını alma uyanıklığına teslim etmemeliyiz.

Yoksa ne insanlar için ne arılar için kırsal bir kesim kalır.

Arıların yaşamasını istiyorsak gelişmeyi ve uygarlığı doğayı ve doğallığı bozmadan yapmanın yoluna girmeliyiz.