Dünkü Yazının devamı: 

Eserleri: Mehmet akif'in en büyük eseri Türk Ordusuna ithaf etiği İstiklal Marşıdır. Şiirlerini SAFAHAT adını verdiği yedi kitabında toplamıştır.

SAFAHAT şu kitaplardan oluşur:

1)Safahat:  1911'de basılmıştır. Fatih Camii, Hasta, Tevhid yahut Feryad, Küfe, Durmayalım, Hasır, Geçim Belası, Meyhane, Mezarlık, Bayram, Hasbihal, Selma, Merhum İbrahim Bey, Azim, Seyfi Baba, İnsan, Kör Neyzen, Acem Şahı, İstibdat, Hürriyet, Kocakarı ile Ömer, Ezanlar, Canan Yurdu, Bir Mersiye, Derviş, Mahalle Kahvesi,Köse İmam vs. gibi şiirlerden oluşur.

2) Süleymaniye Kürsüsünde: 1912'de basılmıştır. Dini, tasavvufi ve ahlâki konuları ihtiva eder. 

3)Hakkın  Sesleri: 1913 yılında basılmıştır. Ayet ve hadislerle halkı bilgilendirmeyi İslam birliği etrafında toplamayı amaç edinir. Burada da Balkan Savaşlarına atıfta bulunur ve yapılan katliamları, şehirlerin yakılmasını ve ailelerin göç ettirilmesini, sefaleti dile getirir.

4)Fatih Kürsüsnde: 1914'te basılmıştır. İki Arkadaş Fatih Yolunda, Vaiz Kürsüde manzumelerini içeren bir kitaptır. Balkan Felaketini, Batılı devletlerinin Türk topraklarınına saldırmaları karşında cehaletlee karşı savaş açar ve halkın cokumasını, batının fenin ve tekniği konusunda bilgi sahibi olmasını, yeniliklere karşı açık olmak gerektiğini, dtürk dilinde yapılan sadeeştirem çalışmalarına dikkat çeker.

5)Hatıralar: Uyan, El-Uksur'da, Berlin Hatıraları, Necit Çöllerinden Medine'ye şiirleri yer alır. Şairin 1915 yılında Almaya'da ve Arabistan'da bulunduğu  zamanlardaki hatıralarına ait şiirlerdir. 1917'de yayınlanıştır.

6) ASIM: 1919 yılında yayınlanmıştır. Milli Mücadle ruhunu zinde tumak için yazdığı Çanakkale Şehitlerine şiiri de bu bölümde  yer alır.

7)Gölgeler: 1918-1933 yılları arasında yayınlanan kitapta  Bülbül, Leyla,Gece, Secde, Resmim için gibi şiirler yer  alır.(SAFAHAT, HECE yAY, HAz: Hüseyin Su-ABdurrahman Karadeniz,2009/ANK)

Ayrıca yazarın çok sayıda makaleleri Sebilürreşat ve Sırat-ı mustakim'de yayınlanmıştır.

Edebi Yönü

Mehmet Akif, şiiri ve nesiri toplumun emrine vermiştir.O, " Sanatkar olmadığını, sözlerinde yapmacık olmadığını "şu dizeleriyle ifade eder.

Bana sor sevgili kâri, sana ben söyleyeyim,

Ne hüviyette şu karşında duran eş'arım;

Bir yığın söz ki,samimiyeti ancak hüneri;

Ne tasannu bilirim, çünkü ne sanatkârım 

Şiir için gözyaşı derler, onu bilmem yalnız, 

Aczimin giryesidir, bence bütün asarım" (Safahat,s.22)diyerek şiir hakkındaki görüşlerini , samimi ictimâî komuları kendi zamanına kadar  hiç kimsenin işledemediği bir tarzda, kudrette mısralara döker. 

Yaşadığı günlerin Aktüel konularını ustalıkla, fotoğraf gibi çıplak bir gerçeklikle  tasvir eder, halkın diline yakın kişisellik bir üslupla işler. Yaşantısı boyunca inançlarından ve doğru bildiği şeylerden asla taviz vermedi.

Batılılaşmak Fikri

O, Batı karşısında Müslümanların uyanık olmasını,  batının modasını ve çürük fikirlerini değil  ilmini ve fenini, teknolojisinin alınmasını istedi. Bunu yaparken Müslümalığımızdan, ahlakımızdan taviz verilmemesini önerdi. İslam ülkelerindeki cahillik ve yoksulluğun giderilmesi için uğraşır:

"...Günde on kere gelip istediniz, hep verdim

Yine vermezsem eğer millet için namerdim.

Yalnız ehline gitsin bu emekler...Olur a,

İşte bizim avrupa yaranına benzer sonra!

Hani ıslah edecekler, diyerek kaç senedir,

Bekleyip durduğumuz zübbelerin tavrı nedir?

Geldi bir tanesi hezeyanlar kustu!

Dövüyordum bereket edepsiz sustu,

Bi Selamet yolu varmış ...O da neymiş: Mutlak,

Dini kökten kazımak, sonra evet Ruslaşmak!

O zaman iş bitecekmiş...O zaman kızlarımız

Şu tutundukları gayet kaba, pek manasız

Örtüden sıyrılacak...Sonra da erkeklerden

Analık ilmini tahsil edecekmiş...

Müslümanlar o sebepten sefalette imiş.."(Süleymaniye Kürsüsünde,s.171 v.d)

Mehmet Akif, aklın ve zamanın icaplarına göre dinle bilimin uzlaşmasını, tüm Müslümanların bir ailenin ferdi gibi birleşmesini ister

Hasta, şirinde ise Halkalı Ziraat Mektebinde parası olmadığı için hastahaneye yatırılmayıp evine gönderilen bir arkadaşının hayatını dizeler döker ve toplumu, hatta hekimi, okul yöneticilerini eleştirir.

"...

Hastanın çehresi meydanda ve insanda meğer,

Olmasın his denilen şey...O değil lakin biz,

Bunu tebdil-i heva der de nasıl göndeririz?

Şurada üç beş günü var...Gönderelim : Yolda ölür..."(Safahat, "Hasta",s.28 v.d)

Mehmet Akif, şiiri ideolojik bir gayenin görevcisi sayar. "Tevhid "Şiirinde Abdülhamid Han'a yüklenir ve ondan hesap sorar:

"Layüs'ele binlerce sual olsa da kurban

İnsan bu muammalarla dehşetle nigehban,

Bir şahsa esir olmayı koskoca millet,

Mekrinle mi sanıyor Ya rab, kendine devlet

Dünyayı yakıp yıkmaya bi seyf-i teaddi

Emrinle mi Ya rab,ediyor böyle tesaddi?"...(SAFAHAT,)s.32 v.d 

Küfe'de ise halkın yoksolluğu, çaresizliği, küçücük çocuktan medet uman yaşlı kadınların hali perişanını tasvir eder.:

"..Koyardı mektebe..Dur söyleyeyim demişti hani?

Okutma sen de hamal yap bu yaşta seni"

 diyerek okuma çağındaki çocukların çalışıp ailelerine bakmak zorunda kalışlarını acı bir şekilde okuyucuya yansıtır.

Seyfi Baba, Küfeci gibi eserlerinde nazımla nesiri aderta birleştirmiştir. Aruzu Türkçeye ustalıkla uygular. Lirik-eğik şiirlerinde ilhamını gerçek hayattan; lirik-didaktik şiirlerinde ise konularını din kaynaklarından alır.

"Sekiz yaşında kadardım babam gelird: Bir gece

Sizinle camiie gitsek erkence.

Giderseniz gelin ama nazmazda uslu durun

Meramınız yaramazlık ise işte ev oturun

Deyip aldı benimle kardeşimi

Namaza durdumu haliyle koyuverir peşimi

..."Fatih Camii,s.23 v.d) babasının sabır ve tahammül gücünü tüm Müslümanlara örnek gösterek çocukların küçük yaşta din eğitimi verilmesini, camiye alıştırılmasını ister.

Akif'e göre edebiyat; ahlâkî ve ictim3aî bir gayeyi görev edinmelidir. Şiirlerinde o günkü Türk toplumunu yansıtmakla berbaber , mısralarında yaşadığı günlerin izlenimi en geniş açıdan alır.

Akif için ne kadar yazsak azdır. Onun görüşlerini ve şiirlerini tahlile bu sayfalar aciz kalır. Büyük Türk İslam Mütefekkiri Mehmet akif Ersoy'u,  saygı ve rahmetle anıyor, Allah'ın mağfireti üzerine olsun diyoruz.