Kışın son demleri ile baharın arasına sıkışmış olan Mart ayının ılık bir Ankara akşamında, güneş henüz batmaya, hava henüz kararmaya başlamışken, ansızın geliverdi kara felaket...

Bir anda büyük bir patlama, yeri göğü titreten sarsıntılar, sonrasında Ankara'nın kararan akşamını kızıla boyayan alevler ve alevlerin arasından gökyüzüne yükselen dumanların arasına sıkışmış olan sessiz çığlıklar...

Bir Pazar akşamıydı Ankara'da...

Ankara'nın kasvetli havasından uzaklaşmak isteyenlerin birçoğu ailecek çıkmış, bu güzel bahar gününü fırsat bilmiş, parklarda ve mesire alanlarında vakit geçirmişti...

Daha akla karayı ayırt edemeyecek kadar küçük olan masum çocukların gözündeki tatlı heyecan yerini ürkek bakışlara; güneş kadar sıcak ve samimi olan gülücükler yerini şakaklarına dökülen gözyaşlarına bırakmıştı...

Kimisi gurbetteki halasını ziyaret etmek üzere Ankara'da geçirmişti hafta sonunu... Akşamına da memleketine dönecekti.

O yüzden oradaydı akşamın bu dar vaktinde... Kızılay'dan metroya binip ulaşmak istediği yere ulaşacaktı...

Kimisi evine geç kalmıştı. Evden aramıştı annesi babası, 'Nerde kaldın, hava karardı' demişti. Eve bir an önce ulaşma telaşı sarmıştı...

Kimisi tatlı bahar akşamının keyfini sürmekten kendini alıkoyamamış, biraz daha bu keyfin tadını çıkarmak istemişti...

Ta ki, 'o an' gelene kadar...

Hain ve kanlı eller yine iş başındaydı...

Ankara üçüncü defa patlayacak, Türkiye'nin kalbine yeni bir ok daha saplanacaktı. Kimse bilemezdi ki ne olacağını...

Bilse orda olmazdı ki...

Can tatlı...

Ama ecel işte... Ne zaman, nerede, nasıl geleceğini kimse bilemez, kestiremez.

Ülkemiz üzerinde emelleri olan hain ve kanlı eller, kalleş teröristler ile onların Türkiye'deki işbirlikçileri yine iş başındaydı.

Ankara yine karardı...

Yürekler yine dağlandı.

Onlarca masum insan yine hayatını kaybetti.

100'ün üzerinde masum insan hiç ummadığı anda gelen patlama ile hastanede can çabası içerisinde...

Sosyal medya üzerinden okuyoruz. Kimisi öfkesini sosyal medya üzerinden kusuyor. MİT ne yapar, hani nerede istihbaratçılar diye...

Birileri MİT'e haber versin, Ankara yine patladı diyenler...

İstihbarat, Pazar günü olması nedeniyle izinliydi diyenler...

Türkiye'nin artık güvenli bir ülke olmadığını savunanlar...

Kendi pencerelerinden haklıydı hepsi. Çünkü 5 ay gibi kısa bir süre içerisinde Türkiye'nin başkentinde bu 3. kanlı terör eylemiydi.

Ancak, hainin kisbetine baktığınızda senin benim gibi insan dersiniz. Kelli felli adam, mini mini, hanım hanımcık bir kız dersiniz...

Yani milyonların içinde ayırt edemezsiniz.

O kadar insanı da tek tek kontrol edemezsiniz.

Sorunun köküne inmeden de bu büyük terör lanetini çözemezsiniz.

Evet, içimiz yanıyor. Sizlere gösteremediğimiz ancak gördüğümüz manzaralar içimizi daha çok acıtıyor.

Sabrediyoruz. Dua ediyoruz. İyi ve güzel günlerin gelmesini bekliyoruz.

Ancak, içten içe de korkuyoruz.

Bugün Ankara karardı... Yarın karanlık ellerin nereye dokunacağını bilmiyoruz.

Tek bildiğimiz gerçek var, yılanın kuyruğunu bırakıp, başını ezmek gerektiği...