İnsanlar toplu halde yaşamaya başladıkça belirli kurallarla toplumu yönetmişler, yönetmeye çalışmışlardır.. Topluluklar , toplumlaştıkça insanlar arası mücadele belirli ilkelerin konulmasına vesile olmuş..

Tarihin ilkel evrelerinde güçlülerin kendilerini  güvene alacak şekilde , dayatma biçiminde oluşan kurallar, güçler dengelendikçe karşılıklı kural koymaya dönüşmüş..

Anayasayla  ilkelerin konması ve uygulaması geliştikçe öncelikle barış ortamlarının tecellisi daha sağlıklı olmuş..Bu gelişim hala devam etmekte!

Anayasa tarihi  genelde Magna Carta( 1215 ) ile başlatılır..Büyük özgürlükler sözleşmesi..İlk yazılı belge..

İlk yazılı Anayasa 1787 ABD anayasası olarak kabul edilir..

1791 Fransa anayasası da din ve vicdan özgürlüğünü  ilk ilke olarak benimseyen anaysa olarak kabul edilir..

Oysa ilk anayasa , ilk toplumsal anlaşma, Peygamber efendimizin S.A.V) 'in Hz Enes'in Evinde, İnanlarla inanmayanlar, Müslüman olanlarla olmayanlar arasında yaptığı anlaşma ile yazılan metin  ilk yazılı anayasadır. Medine Vesikası(Prof . Dr. Musa K.Yılmaz Harran Üniversitesi)

''Beni Avf Yahudileri müminlerle birlikte bir ümmet teşkil ederler. Yahudilerin dinleri kendilerine, müminlerin dinlerin kendilerine'' İnanç özgürlüğünü vurgulamıştır.

Bu belgede adalet, suçun şahsiliği,güvenlik. savunma hakkı,vatandaşlık , kanunun sınırları,İnsan hak ve özgürlüklerini saymış karşılıklı beyan etmişlerdir.

Peygamberimiz (S.A.V)  Veda Hutbesinde bugün insan hakları evrensel beyannamesinde belirtilen ilkelerin, temeli sayılabilecek  ilkeleri , insanlara hitap ederek öğüt olarak insanlığa hediye etmiştir.. Orada bulunanları şahit tutmuştur..

Arabın, Arap olamayana üstünlüğü ,takvasındadır, diye öğütleyerek, takvanın ilkelerini yüceltmiştir.

Anayasa çalışmalarının hız kazandığı, şu günlerde,  Anayasa konusunda yaptığım incelemeyi ve kanaatlerimi sizlerle paylaşmak istedim..

Meclis Başkanımız Sayın İsmail Kahraman , İslami , hukuku ve siyaseti çok iyi bilen bir ağabey olarak; sanırım,   dini hassasiyetleri fazla olan insanların gönlünü almak  için olsa gerek ,  'Yeni Anayasada Laiklik olmamalı, Anayasa dindar olmalı ''diyerek ; bu konuda başlattığı tartışma ile ,toplumu kısa bir müddet  çalkalandırdı.. Bence bu çıkışa hiç gerek yoktu..

Sayın Cumhurbaşkanı '' laik devletin tüm inançlara,ateistler dahil tüm gruplara,eşit mesafede olması, tüm inanç gruplarının devletin güvencesi altında olmasıdır''  diyerek, tartışmaya noktayı koymuştur.

Asıl olan anayasada toplumun, yaşamın  tamamının insan hak ve özgürlüklerini koruyacak, güvene alacak, insanı ve insanlığı , insanın  yaşam alanını yüceltecek ilkelerin anayasaya konması gerekir.

Bu ilkeleri yürütecek devlet organizmasının adaleti sağlayacak şekilde oluşturuluması,

Yasama, yürütmenin ve yargının insan hak özgürlükler, adaletin tecelli edeceği güçte ve iradede kurulması.

Toplumda hiçbir gücün, bir organın ya da hiçbir kişinin, yapının   insan hak ve özgürlüklerini, her türlü yaşam hakkını, sürdürülebilir yaşamı engelleyemeceği şekilde anayasanın yapılması.

Herkesin yasalar önünde eşit olması ve yaşamdan adil yararlanmak için her türlü fırsatın sağlanabileceği bir sistemi kurmalı..

Eğer yasama, yürütme ve yargının anayasayı yaşamımızda tecelli ettirecek kuvveti ve samimiyeti olmazsa , sonuç hüsran olur..

Uygulama olmadıktan sonra, Her din mensubu, inanç ve fikir sahibi kişi ve gruplar yanlışlar yapıyor!

DEAŞ   İslam adına adam kesiyor, Müslüman öldürüyor..

Modern Anayasanın ilk uygulayıcısı, uygarlığın prototipi olarak gösterilen Amerika, demokrasi adına kıymadığı , dağıtmadığı toplum ve kültür  kalmadı..Amerikan anayasasının yönettiği sistem;dünyada yaptığı uygulamalarla, insanlığı kapitalizmin modern köleleri yapmak için adeta yaşamın şartlarını yeniden dizayn ediyor.

Modern dünyanın yazılı olmayan en eski anayasasına sahip İngiltere , Sömürge yapmadığı toplum kalmadı..Tüketmediği insan yaşamı kalmadı...

Uygulayamadıktan sonra  nasıl anayasa yaparsan yap..

Kişiye , lidere, gruba göre şekil alan anayasa ne kadar modern olursa olsun

Eğer  ilkelerin  din, dil, ırk, maddi güç, makam, aşiret, lider, parti gözetmeksizin her kesin kanunlar önünde eşit olabildiği,

Ricalarla, imalarla, yakınlıklar, akrabalıklar, dostluklar, kan bağları,din bağaları, siyasi bağlar, hemşehriciliklerle; farklı manalar yüklenemeyen, duruma göre çözümler üretilemeyen, kanunları esnetilemeyen  bir düzen kurabilirsek,

Her insanın hakkını adil bir şekilde kazanabildiği, her kesin dürüst, adil, hakça çalışarak,  fırsatları adil bir şekilde değerlendirebildiği anayasanın yönettiği bir devlet..

Herkesin her şekilde hakkını savunabildiği düzeni tesis eden, savunma hakkının vazgeçilmez gücü,

İnsanın cüz-i iradesini keşfedip insanlık adına kullanmayı öğrenebileceği eğitim,sağlıklı yaşamı tesis edebilecek sağlık ve güvenlik konusunda herkesin gerçekten kendini güvende hissettiği,

İnsanın insan olduğu için onur duyduğu, insanlık makamının baş tacı olduğu, başka toplumların da imrendiği bir anayasa,

Eğer bunları ilkeleştirebilir, tutarlı bir şekilde uygulamayı sağlayabilirsek , toplum olarak takvamızı kullanmış oluruz, yasayı yapanların da takvası yasaya yansımış olur..

Eeee tabiî ki böyle bir anayasanın irade gücü, takvası insanlığa verilen en önemli mesaj olur.
O devlet de  insanlığın güven duyduğu, her türlü halde müracaat edilebileceği devlet olur..

Öyle dindar sıfatı konunca dindar, uygar denince uygar, laik denince, laik olunmayacağını tarih ve günümüzde yaşananlar gösteriyor.. Sayın meclis başkanımız bu gerçekleri bizlerden çok daha iyi biliyor..