Toplumsal değişmeyi açıklayan belirli kuramlar vardır. Üniversite yıllarından hatırladığım kadarıyla bunlar büyük, orta ve küçük boylardaki kuramlardı.

Çok fazla detayına girmemek lazım, hatırlamıyorum da zaten. Ama Marks diye bir adam vardı. Ona göre toplum, altyapı ve üstyapıdan oluşmaktaydı. Altyapı ve üstyapı karşılıklı etkileşim içerisindeydi ve altyapı her zaman üstyapıyı belirliyordu.

Şimdi bunu Konya'nınaltyapısına ve üstyapısına uyarlayalım...

Son günlerde Allah, rahmet kapılarını sonuna kadar araladı. Başı Rahmet olan Ramazan ayının ilk 10 gününü geride bıraktığımız bu süreçte Allah rahmetini bizlerden esirgemedi. Bol yağışlı, bereketli bir dönem yaşadık. Belki çiftçilerimiz biraz tedirgin oldu. Ama onlar da biliyorlardır ki, Allah yedireceği kadarını nasip eder ve rızkın kefili Allah'tır.

Son yağmurlar bize şunu bir daha gösterdi ki, bizim altyapımız, üstyapımıza hazır ve nazır değil. Altyapıda birşeyler halen eksik.

Dünkü Konya'nın manzarasıbunun en bariz delilidir. Şehri adeta su bastı. Altyapı çekmedi. Özellikle belirli mevkilerde, yapılaşmanın daha eski olduğu alanlarda sorun daha büyük oldu. Yeni yerleşim yerlerinin birçoğunda da çamurdan ve su birikintilerinden evine girip çıkamayan, mahsur kalan insanlar oldu.

Köprülerbirer sarnıca dönüştü, içinde su biriktirdi. Köprüye giren araç sürücüleri mahsur kaldı.

Evet bu bir rahmet, daha düne kadar ağlıyorduk, gözyaşı döküyorduk, susuz kalmamak için dualar ediyorduk. Allah rahmetini verdi de, bizim bu rahmete alışık olmayışımız, rahmeti felakete çevirdi.

Yani kendi felaketimizi kendimiz oluşturduk. Alışmıştık, düzen böyle devam ediyordu. Bir sorun yaşanmıyordu. Kışın yağan kar, ımılımıl eridiği için su taşkınları oluşturmazdı. Bahar döneminde aniden düşen yağışlar vardı. Onlar da kısa süreli oluyordu. Şehri çok fazla etkilemiyordu.

Ama beklenmedik bir mevsimde, beklenmedik bir anda beklenmediği kadar çok yağışın düşmesi şaşkınlık oluşturdu alışık olmayan bünyelerdi.

Önemli olan buradan bir ders almaktı. Önceki iki gün boyunca devam eden yağmurlar biraz daha şiddetini artırsa, Konya tamamen sulara teslim olacaktı.

Şehri yönetenlerin localarının pencerelerinden baktığında gördüğü gibi değil Konya'da hayat. Locadan değil de biraz da sokaktan bakmak lazım şehre. Şehirliye sormak lazım şehri. Onlardan dinlemek, onların gözünden şehri görmek lazım.

Yoksa şehri yönetenler kendi küçük Konyalarına bakar dururken, aslolan Konya ve Konyalılar, iki damla yağmurda boğulmaya mahkum hale gelirler.

Allah beterinden korusun. Allah bu şehri yönetenlere bakmaktan ziyade görme feraseti versin.

Mesnevi'den:

“Hizmetkarın akil olursa, sana galip olan duygular da mahkumun olur.”