Alparslan Türkeş’in isminin kamuoyu tarafından ilk duyulduğu tarih 1944 Türkçülük davasıdır. O dönemde henüz Üsteğmen olan Türkeş, Nihal Atsız ve beraberinde bulunanlarla birlikte Türkçülük ve Turancılık yapmakla yargılanmış, tabutluklarda işkenceye tabi tutulmuş, sonradan beraat etmiştir.

Türkeş, 1947'den itibaren 15 Türk subayıyla ABD Kara Harp Akademisi ve Piyade Okulu'nda 2 yıl süreyle eğitim aldı. (Bu kursa katılan subayların büyük çoğunluğu daha sonra sol cenahta yer almışlardır.) Ardından Türkiye'ye dönen Alparslan Türkeş, 1951'de kurmaylık sınavını kazandıktan sonra 1955'te Harp Akademisi'nden Kurmay Binbaşı olarak mezun oldu.

Dış görev için yapılan sınavı kazanan Türkeş, Pentagon'daki NATO Türk Temsil Heyeti üyeliğine atandı. Türkeş, aynı dönemde ABD'de ekonomi eğitimi de aldıktan sonra 1957'de bir kez daha yurda döndü.1959'da Almanya'ya, Atom ve Nükleer Okulu'na gönderilen Türkeş, bu okulu basarıyla bitirdikten sonra Kurmay Albay rütbesini aldı.

Türkeş’in ikinci sahneye çıkışı 27 Mayıs 1960 darbesi ile olmuştur. DP iktidarına karşı yapılan bu darbeyi radyolardan halka duyuran kişi Albay Alparslan Türkeş’tir. İhtilalin ardından kurulan hükümette Başbakanlık Müsteşarı oldu. Bu görevi sırasında Devlet Planlama Teşkilatı, Devlet İstatistik Enstitüsü ve Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü'nü kurdu.

Türkeş İhtilalde yer alma sebebini “Şayet biz bu ihtilalde yer almasak ülke darbeciler tarafından Sovyetlerin uydusu haline getirilecekti” diye açıklar. Yani darbe içinde yer alarak Türkiye’nin komünizme teslim edilip Varşova Paktına katılmasının önüne geçmiştir Türkeş ve 13 arkadaşı.

Darbe sonrası yapılan eylemlerle gayeden sapıldığını ve iktidarın CHP’ye bırakılacağını gören Türkeş ve arkadaşları bu hareketin karşısında yer almışlardır. Özellikle Menderes’in idam edilmek istenmesine karşı çıkarak İsviçre veya başka bir Avrupa ülkesine sürülmesini istemişlerdir.

Milli Birlik Komitesi üyeleri kendi içlerinde anlaşmazlığa düşünce, aralarında Türkeş'in de bulunduğu MBK'nın 14 üyesine, ordudan emekli edildikleri ve görevlerine askeri ataşe olarak devam edecekleri Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel imzalı bir emirle iletildi. Bu 14 isim, 13 Kasım 1960’ta zorla evlerinden alınarak sürgüne gönderildi.

Darbeyi gerçekleştirenler, bu tarihten sonra yargıyı istedikleri gibi yönlendirdiler. 17 Eylül 1961 yılında Adnan Menderes ve iki bakanı idam edildiler.

Türkeş, 19 Kasım'da Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi'ye Büyükelçilik Müşaviri sıfatıyla gidip burada 2 buçuk yıl kaldıktan sonra 23 Mart 1963'te Türkiye'ye döndü. Dava arkadaşlarıyla parti kurma hazırlıklarına başlayan Türkeş, ilk adımı Huzur ve Yükseliş Derneği'ni kurarak attı. Ancak kısa süre sonra Talat Aydemir'in yürüttüğü darbe girişimine katıldığı iddiasıyla tutuklandı. Bir kez daha hapse giren Türkeş, Mamak Cezaevi'nde 4 ay hücrede hapis yattı. Bu davanın sonunda Türkeş bir kez daha beraat etti.

31 Mart 1963 tarihinde CKMP’ye üye olmuş, 1 Ağustos 1965 tarihinde yapılan kongrede genel başkan seçilmiştir. Şubat 1969 tarihinde CKMP’nin ismi, Alpaslan Türkeş’in teklifiyle MHP olarak değiştirilmiştir. 1965 yılından 12 Eylül 1980 tarihine kadar dört dönem, Ankara ve Adana’dan milletvekili seçilmiştir. 1975 yılından sonra kurulan I ve II. Milliyetçi Cephe hükümetlerinde Alpaslan Türkeş, Başbakan Yardımcılığı görevinde bulunmuştur. 12 Eylül 1980 tarihinde yapılan askeri darbeden sonra tutuklanmıştır.

Onun ortaya koyduğu davayı, yolu ve özelliklerini yazdığı şu satırlar açık bir biçimde ortaya koymaktadır: “Gayemiz Türk milletinin kurtuluşu içindir. Mücadelemiz, Türkiye’nin başındaki bütün felaketlerdir. Fikir ve haklı bir dava en büyük kuvvettir. Biz, Türk milletinin davasını güdüyoruz. Arkamızda hiçbir yabancı güç yok. Arkamızda Türk milleti var. Bundan ürken düşmanlarımız bizi hedef almışlardır. Bunun için yolumuz doğru ve sağlamdır. Allah bizimledir. Yenilmez insanlarız, çünkü imanımızı tamdır. Yenilmez olmamızın sırrı inançlardan, ülküden, büyük davadan dönmemek, taviz vermemek ve asla yenilmeyi kabul etmemektir

Alparslan Türkeş’in hayatı Türk Milletine hizmet etmek gayreti içerisinde geçmiştir. Onun milliyetçilik anlayışı Avrupalı bir milliyetçilik anlayışı gibi dar ve ırkçı sınırlara sıkışmamıştı. Türkeş kan milliyetçiliği yerine kültür milliyetçiliği taraftarıdır.

Dünyanın milletler arası bir mücadele arenası olduğuna inanan Türkeş, bu mücadelede Türk Milletinin de ön saflarda yer almasını hatta en önde yürüyerek bayrağı taşıyan güç olmasını istemektedir.

İmparatorluklar bakiyesi bir milletin ferdi ve aydını olan, aynı zamanda ordusunda kurmaylık yapma şerefine nail olan birisinin diğer milletleri yok ederek yalnız kalmak gibi bir düşüncesi olamaz. Türk Milletinin Nizamı Alem düsturunu çok iyi bilen birisinin de katliam yapması veya diğer milletleri küçük görmesi düşünülemez. Onların isteği dünyaya ilahi bir nizam vermektir. Ve bu ilahi nizamın sahibi olan güç de bütün insanların yaratıcısıdır.

Alparslan Türkeş’in ortaya koyduğu fikir dokuz ayak üzerine oturtulmuştur ve bu 9 Işık isimli kitabında ayrıntılı olarak açıklanmıştır.

Ülkücünün milliyetçilik anlayışı hiçbir zaman ırkçılık olarak algılanamaz ve yorumlanamaz. Ülkücüler, liderleri gibi dünyayı bir milletler mücadelesi arenası olarak görürler ve her millet onlar için bir düşman değil geçilmesi gereken bir rakiptir.

Nasıl ki futbol ligleri amatör, 3. Lig, 2. Lig, 1. Lig ve Süper lig olarak ayrılmışsa milletlerde bu şekilde sınıflandırılır. Her millet gösterdiği gelişme nispetinde bir üst ligde yer alma hakkına sahiptir. Türkeş ve onun öğrencileri mensubu oldukları Türk Milletinin Süper Ligde mücadele etmesini ve burada şampiyon olmasını arzu eden insanlardır. Bu yarışta geçilecek olan rakip milletler ne kadar güçlü olurlarsa zaferin tadı da o kadar güzel olacaktır.

Kısacası Alparslan Türkeş’in başlattığı hareket, hiçbir zaman birilerinin güdümünde olmamıştır. Türkeş hiçbir zaman Gladio veya Kontrgerilla gibi ABD güdümlü kuruluşların üyesi olmamıştır. O Menderes Hükümeti döneminde (1952 yılında) yasayla kurulan Seferberlik Tetkik Kurulunu belki desteklemiştir. Ama bu kuruluşun amacını çok iyi bilmek gerekir. Bu kurum daha sonra Özel Harp Dairesi adını almıştır. Kurumun kuruluş amacı da ülkenin her hangi bir işgale uğraması halinde sivil halkı örgütleyebilecek bir gücün bulunmasıdır. Yani bir bakıma Kurtuluş Savaşı sırasında milli mücadeleyi başlatan bir kadro gibi bir güce sahip olmak duygusu hâkimdir bu kurumun kurulmasında.

Ergenekon davaları sırasında bu insanlar ve bu kurumun bir işgal sırasında kullanılmak üzere gömülen silahlar deşifre edilerek vatan savunması zayıflatıldı. 15 Temmuz girişimi de bu zayıflamanın bir tezahürü olarak yaşandı.

Alparslan Türkeş, bir Türk Milliyetçisidir ve hiçbir zaman birileri tarafından kullanılmamıştır. Bu yöndeki bütün yazılar ve söylemler milliyetçilik karşıtı kişiler tarafından oluşturulan bir algı operasyonudur. Farkında olarak veya bilmeden düşmana yardım etmektir.

4 Nisan 1997 yılında ebedi âleme göçen büyük Türkçü ve dava adamı Alparslan Türkeş’i rahmet ve minnetle anıyoruz.

Ruhun şad, makamın Cennet olsun Başbuğum…