Allah rızası için dilemeyin!

Nasrettin Hoca dilencileri hiç sevmez. Bir gün yağmurdan sonra evinin damını aktarırken, aşağıdan birinin kendisine işaret ettiğini görür.

 "Ne istiyorsun?" diye sorar. Adam:

 "Biraz aşağıya iner misiniz, söyleyeceğim var" cevabını verir.

 Hoca da merak ederek damdan sokak kapısına iner. O zaman adam elini uzatarak,

 "Allah rızası için bir sadaka" der.

 Hoca damdan indiği için son derece sinirlidir. Ama renk vermeden, "Gel arkamdan!" diyerek dilenciyi içeriye alır. Dilenci iyi bir sadaka alacağından memnun kendisini takip eder. Hoca dilenciyi dama kadar çıkardıktan sonra,

 "Allah versin! Sana verecek sadakam yok" der.

 Dilenci, "Madem ki bir şey vermeyecektin, beni boşu boşuna neden dama çıkardın?" diye sorar.

 Hoca da hemen kendisine lafı yapıştırır:

 "Ya sen beni neden sadaka istemek için damdan sokak kapısına kadar indirdin?"

 Cevap bulamayan dilenci çıkar gider.

***

Konya'da bir Ramazan gerçeği vardır: dilenciler!

Ne hikmetse Ramazan ayı geldiğinde sayıları bir anda misliyle çoğalır. Mitoz bölünmeye uğramış gibi olurlar. 

Her an her yerde karşınıza çıkabiliyorlar. Daha birini uğurlarken diğeri kapınızda beliriyor. Spor Müdürümüz Yunus'un deyimiyle Ramazan geldiğinde Konya'nın yarısı dileniyor!

Aslında Konya'nın yarısı dilenmiyor. Ama Ramazan'da öyle bir dilenci akını oluyor ki, Konya nüfusunun yarısı dileniyormuş gibi bir durum ortaya çıkıyor. 

Hak vermemek elde değil! Şehrin merkezinde olmamasına rağmen bizim gazetenin kapılarını da her gün abartısız yüze yakın dilenci çalıyor. Bir taraftan kapımıza geleni geri çevirmeyelim derken, diğer taraftan da dilenenlerin büyük bir çoğunluğunun ne mal olduğunu bildiğimiz için kızıyoruz!

Varıp baksan, senden benden daha zengindir bir çoğu!

Zaten gerçek ihtiyaç sahibi kapı kapı dolaşıp da dilenemez ki! İsteyemez, el açamaz, yalvarıp yakaramaz!

Bir de Konya'nın ithal dilencileri var ki onlar daha bir beter. Bizim kendi dilencilerimiz en azından laftan sözden anlarlar. Yok dediğin zaman gitmesini bilirler. 

Suriye'den gelip dilenenler var ya, onlarla iletişim de kurulmuyor. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın ne derdini anlayabiliyorsunuz, ne de derdinizi anlatabiliyorsunuz!

Bir tek şey belli, el açmış yardım istiyor. 

Bir de bizim, Suriyelilere benzemek isteyen yerli dilencilerimiz var. Bunlarla da çok karşılaştık. Özellikle Ramazan'ın ilk günlerinde sıklıkla çalıyorlardı kapımızı!

Tamam renk olarak, her ikisi de esmer olduğu için birbirine benziyor. Ancak hal ve hareketlerine baktığınız zaman gözünüz bir yerlerden ısırıyor. Hiç yabancı gelmiyor size. “Bizim kendi dilencilerimiz len bunlar” diyesin geliyor. İki kelam edince de hemen anlıyorsunuz zaten malum şahıslar olduklarını.

Israrla bir şeyler isteyenlere Nasreddin Hoca gibi davranasım geliyor bazen. Ama ne yalan söyleyeyim dövecekler diye korkuyorum. O kadar da kendilerinden eminler yani. 

Allah kötülerin şerrinden korusun bizleri. Şu mübarek Ramazan ayını sömürü ayı olarak görüp, masum ve iyi kalpli insanları yontanların şerrinden korusun. 

AMİN!