Türkiye'de hep tartışılan bir konu vardır. Mevki, makam için, bir yerlere gelebilmek için, verilen mücadelenin nasıl olduğu tartışılır sürekli. Bugüne kadar iktidarlar değişti ancak bu tartışma asla gündemdeki yerini kaybetmedi. Çünkü gücü elinde bulunduran her iktidar, aynı sorunun muhatabı olacak icraatlara imza attı. Oğlun, kızın, yeğenin, torunun bir yere mi gelecek? Türkiye'de en kolay yol, güçlünün yanında yer almaktır. 

Özellikle son yıllarda, bunu bilip de, dayı, emmi, hala diyerek birilerine boyun eğmek, adeta hayatın bir gerçeği haline geldi. Bu gerçek toplumun her kesimini öyle bir sardı ki; hangi kuruma girecek olsan, “şu cemaatte misin? Bu partide misin?” sorularıyla karşı karşıla kalındı. 

Gücü elinde bulunduranlar, maalesef devlet kadrolarında bu yöntemin önünü açtılar. Ama ne oldu? Sonunda 'Devlet' mekanizması, yapılan bu haksız uygulamaların kurbanı oldu. Bir zamanların 'Cemaat'i meğer terör örgütüymüş! Alın teri harcamadan, sırf düşüncesinden dolayı bugüne kadar büyütülen, mevki, makam sahibi olan şahısların, bugün Türkiye'nin ikbaline kast eden birer hain oldukları anlaşıldı.  Zamanının 'Cemaati'nin bugünkü FETÖ'nün, baştan beri niyetinin kötü olduğunu düşünürsek, üstüne bir de alın teri kaybetmeden kazanılan makamların verdiği şımarıklık eklenince, yaşadığımız bu “hain süreç” çoktan geliyorum demişti aslında. 

Biz Müslüman'ız. İslam dininde 'Kul hakkı'nın ne denli büyük bir günah olduğunu ve yüce dinimiz İslam'ın bu konuda ne kadar hassas olmak gerektiğini bizlere bildirdiğini sanırım herkes biliyordur. İş bilmeye gelince herkes çok şey bilir ama uygulamaya gelince maalesef adam kayırma, kul hakkı yemek olmaktan çıkar bir ak saçlı hoca efendinin sözleriyle caiz oluverir! 

Hep diyoruz hep diyoruz; particilik, cemaatçilik, grupçuluk gibi daha bir çok yanlış uygulamalar yerine, liyakat anlayışına dikkat ederek, kul hakkı yemeden, herkesin hakkı herkese verilse, daha sağlıklı bir nesil, daha yaşanabilir bir Türkiye görmek mümkün olabilecektir. Aksi halde, yapılan yanlışlara devam edildiği sürece, dün FETÖ'nün yaptığını yarın başka birileri de yapabilir!

Allah o kadar büyük ki; dün onca insanın hakkına girerek, bir çok mevki ve makama hak etmeden, alın teri dökmeden sahip olanlar, bugün birer birer kaybettiler koltuklarını.

Kimsenin hakkı kimsede kalmıyor, kalmayacak da! Bu dünyada kim ne ektiyse, ahirete de bile kalmadan karşılığını da görüyor. 15 Temmuz süreci her ne kadar tüm Türkiye'yi kenetlese, atılan olumlu adımlar için bir başlangıç olsa da bu yeterli değil. 15 Temmuz herkes için ibret olmalı. Herkesin hakkı herkese verilmeli. Hakkı olmayanın koltuğu baki olmayacaktır. İbretlik hikaye ile konuyu içimizde hissedelim; 

“Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacı ile aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:

-Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?

-On yılda 

Demiş kavak.

-On yılda mı? Diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.

-Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak!

-Doğru, demiş kavak.

Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa:

-Neler oluyor bana ağaç?

-Ölüyorsun, demiş kavak.

-Niçin?

-Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için.”

Birilerine sarılarak, birilerinin elini tutarak hak etmeden geldiğiniz yer, bir gün sizin uçurumunuz oluverir! Sevgi, saygı ve dua ile!